Kabine değişikliği yeni bir heyecan yarattı bende.
Günlerdir elim yazmaya gitmiyordu, yazmam gereken yazılara başlayamamıştım bile. Dönüp geçen yıl bu zamanlar yazdığım yazılara göz attığımda bugün olanlar bir önceki yıl olanların aynısıydı sanki. Kan, nefret, barış umudu, umutların yerle bir oluşu, adaletsizlikler, hak ihlalleri, anlamsız tutuklamalar, tecavüzler, cinayetler. 2013 bazı sahneleri aynı bırakırken bazılarında ufak değişikliklerle karşımızda. Gazeteciler yerine gazetecilerin yanı sıra avukatlara operasyon düzenlendi örneğin. Tüm meslek grupları bir bir elden geçiyor; sıra kimde bilinmez. Operasyon sözünden sıkıldık artık. Velhasıl hal böyle böyleyken, kabine değişikliği iyi oldu, farklılık getirdi.
"Gelen gideni aratır" atasözünü sıklıkla deneyimlediğimiz ülkemizde bu değişiklik nasıl sonuçlar doğuracak bilmiyorum ama şahsen hem üzüntüm hem de sevincim var bu konuda.
Sırrı Süreyya Önder, İdris Naim Şahin'e atıfta bulunarak yaptığı hepinizin hatırlayacağı şiirli konuşmada İdris Naim Şahin'in varlığının halk için öneminden bahsetmişti; "Şahin'in varlığı bütün yurttaşlar için büyük bir umut kaynağı. Çünkü herkes 'Sayın Şahin İçişleri Bakanı olduysa, ben de her şey olabilirim' duygusu veriyor. Bir cumhuriyetin bunu başarmış olması az bir şey mi".
Haklıydı da. Şimdi Şahin gitti. Hepimiz yeniden umutsuzluğa gömüldük. Ne olacak bizim halimiz diye! Maazallah Angelina bir daha gelip Şahin yerine yeni İçişleri Bakanı Muammer Güler'i ziyaret ederse, Şahin üzüntüsünden kahrolur.
Her ne kadar ciddiye alınırsa çokça kızılacak cümleler kursa da, İdris Naim Şahin bizi eğlendiriyordu da umut vermenin yanı sıra! Söylesenize Türkiye tarihinde kaç kişi "bir takla at" diyerek halkın sevincini ölçmüş, bir çadırı saraya benzeterek sanat yapmıştır ki! Ya da "Biber gazımız yüzde 100 organik, doğal. Biber gazından kimse ölmedi" diyerek biber gazına kim övgüler yağdırmıştır. Şahsen bunlardan mahrum kalacak olmak beni üzüyor!
En çok yaralandığım an ise internette İdris Naim Bey'in kabine değişikliğini öğrendiği an olduğu iddia edilen videodaki hali. Derinden yaraladı beni o hali! O çatık kaşlı, haşin bakışlı, konuşurken gözlerinden alevler fışkırtan koca adam, elinden topu alınmış küçük bir çocuk edasıyla "doğru mu?" diyor ya, içim eziliyor. Öyle mahzun! Öyle garip!!!
* * *
Diğer bir değişiklik de Milli Eğitim Bakanlığı'nda oldu biliyorsunuz. Sırrı Süreyya Önder bahsetmemişti bundan ama adı intihale karışmış bir akademisyen olan Ömer Dinçer'in Milli Eğitim Bakanı olması da öğrenciler açısından bir umut kaynağıydı, teşvik ediciydi. Kopya çekerek başarılı olan bir çocuk, yarın öbür gün ben de Milli Eğitim Bakanı olabilirim diye düşünüyordu. Şimdi ne olacak çocukların hali?
Hatırlayın Dinçer "Müdürlere ne oluyor ben sizin yanınızdayım. Ben sizin tarafınızı tutuyorum. Öğrencinin saçı nedeniyle öğrenciyi geri çeviren okul müdürünü 'Bakanımız da onun saçını kesecekmiş' deyin" dememiş miydi? Şimdi öğrenciler okul müdürlerini kime şikayet edecek?
Gerçi okul müdürlerinin seçimine de el atmayı planladıklarından, bundan böyle okullarda da sıkıntı yaşamazlar. Zaten yapılabilecek ne varsa sağ olsun Ömer Dinçer yaptı artık bundan sonra kime devredilse daha fazla bozulamaz sistem. Yeterince tepki de topladıktan sonra bakanın değiştirilmesi de halkı memnun etmek, sevimli görünmek adına atılmış bir adım mı? Yoksa gerçekten öğretmenleri muhatap almış olabilirler mi? Yok canım! Zaten yılın 4 ayı tatil yapıp haftada 15 saat derse giriyor bu öğretmen denilen memurlar! Hiç samimi olmaya, şımartmaya değmez!
Kabine değişikliği ciddi bir gelişme. Umarım ki bu değişiklikler gerçek anlamda gelişmelere neden olur. "Al birini vur ötekine" olacaksa, Penguen'de ya da Zaytung'da görüp okuduğumuz ve evet bizi sinirlenerek de olsa gülümseten haberlerden mahrum kalacağımız sıkıcı bir dönem bizi bekliyor olabilir.
Bitirirken sosyal medyada dolaşan m. şemran imzalı bir yazıyı da eklemek isterim;
"Kabineden alındım...
Angelina da aramadı... Aşka da inanmıyorum?!
Üstelik Kürtler hala domuz yiyor..
Sevinçli bir gün mü ki?..
Dışarda herkes takla atıyor...
Başbakanı ve ağacı suçlamıyorum... Kendimi de suçlamıyorum... Muammeri de...
Olur da kendimi kaybedip bu değişikliği protesto edersem % 100 doğal biber gazından bana bolca sıkılsın istiyorum... İçine yabancı madde katılsın istemiyorum... Katıksız olsun, sek olsun istiyorum... Limon veren hainleri bilmek istiyorum, ölmek istiyorum, uzaklara gitmek istiyorum..
Sevinenlere de şu fotomu yolluyorum... Ama bilinsin ki asla ağacı suçlamıyorum..."