Ne acayip bir başlık değil mi?
Eğer öyleyse, ne yapabilirim ki; sebebi 'usta' bir bakanımız!
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Erzurum'un Pasinler ilçesine gitmiş. İlçe Kaymakamlığı önünde 60 yaşlarında Mustafa Boğaçayır adlı bir vatandaş, Bakan Şahin'e, "Sayın Bakanım, senin geldiğine çok sevindim" demiş. Sevindiğine göre vatandaş, bakanı da seviyor demektir. Sevinç ve sevgi iç içe.
Bakan Şahin'in yanıtı aynen şöyle: "Yok ya, nerden bileyim sevindiğini? Hadi bir takla at ya da oyna göreyim. Çal bakalım davulcu".
Bakansever vatandaş, takla atamadığından olacak ki, oynamayı tercih ediyor.
Bir acayip iş!
Her gün yeni şeyler öğreniyoruz, işte böyle.
'Usta hükümetin usta öğretmeninden' vatandaş, bir bakanı için sevinmenin ve sevmenin dersini böylece öğrenmiş oluyor.
Duyanlar duymayanlara söylesin; bakanı sevmek için takla atmaya hazır oluna!
Vatandaş, hem oyunu ver, hem takla at. Takla atmasını bilmiyorsan, meşrebince oyna. Çiftitelli, kılıç kalkan, hüdayda, horon falan.
Bir acayip iş mi?
Takla atma açısından bu acayiplik benim derdim değil, bakanı sevenler düşünsün!
Benim derdim, bunun nasıl bir zihniyet olduğu...
İnsan bu kadar aşağılanabilir mi?
Bakanımız sevindiğinde takla mı atıyor? Herkesi kendi gibi mi sanıyor!
İster istemez akla şu soru geliyor: Bakan Şahin, eminim ki Başbakan Erdoğan'ı çok seviyordur. Acaba sevgisini nasıl gösteriyor?
Bakanın bu takla meselesini espri yapmasına yormaya çalışıyorum. Ama bu kabalığı, bu garabet tavrı, bu nobranlığı ne mizaha, ne ilişkilerdeki sıcaklığa, ne samimi diyaloga yormak mümkün değil.
Bu acayip bir iş!
İçişleri Bakanı Şahin'in, bakan olduğundan bu yana yaptığı açıklamalara, tavırlara baktığımızda, bu takla at hikâyesinin bir gaf olmadığını görüyoruz. Gaf, bilinçli durumdan çok, 'kendiliğinden' ortaya çıkan 'anormalliktir'. Elbette gafın da bir zihinsel arka planı var. İnsanlar gaf yapabilir ve gaf, düzeltilmesi, aşılması mümkün bir 'sapma'dır.
Ancak usta hükümetin usta İçişleri Bakanı'na bakınca, bu şahsiyetin istikrarlı bir iletişim ve bakış tarzı problemiyle matuf olduğu görülmekte.
Bu nasıl bir zihniyettir ki, insanları bu kadar aşağılayabiliyor?
Siz bir bakan değil de, hayatını şu ya da bu meslekte devam ettiren bir vatandaş olsaydınız, sizin ziyaretinizden sevindiğini söyleyen veya sizi sevdiğini söyleyen birine, yine takla at der miydiniz?
Bu saygısızlık karşısında hır çıkardı değil mi?
Peki, şimdi neden diyorsunuz?
Çünkü güç sizde!
İşte benim problem dediğim nokta da burası.
Psikolog değilim, bu konulardan pek anlamam. Ne de olsa uzmanlık işi.
Ancak nobran, ırkçı, kompleksi bir yapının eline iktidar gücü geçtiği zaman, o bir şımarıklığa ve karşısındakini aşağılamaya dönüşür!
Zihniyetin dışavurumu, gücün/otoritenin keyfiliği yoluyla kendini gösterir. O keyfilikte ne yasa, ne hukuk, ne meşruiyet, ne de saygı vardır! Ve hatta o keyfiyete sahip zihniyet, faşizan ruh halinin larvalarının bataklığı olur.
Böyle olduğunu biliyoruz; Van'dan, Hocalı Mitingi'nden, KCK açıklamalarından, takla talebinden vb.
Usta hükümetin usta bakanı; keyfiliğinizdeki ustalığa diyecek yok doğrusu!
Fakat içimde hala sizin bir tarafınızın samimi olduğuna dair umut var!
Siz vatandaşı mutlaka seviyorsunuzdur değil mi?
Vatandaşı sevmeyen siyasetçi olur mu?
Tamam, seviyorsunuz!
Ve öyle ki, hizmet aşığısınız!
Peki, buna nasıl inanacağız?