Hukuki bir ifadeyle başlayalım:
“Açlık grevi belirli bir olayı, tutumu, davranışı protesto etmek, çeşitli istekleri kabul ettirmek ya da savunulan görüşlere ilgi çekmek amacı ile uygulanan ve greve katılanların yemek yemeyerek kendilerini aç bırakmaları esasına dayanan bir eylem biçimidir. Çoğunlukla siyasi amaçlara ulaşmak için başvurulan bir eylem yoludur.” (1)
Ben bu satırları yazmaya başladığımda saat tam 9:52 idi. Mayıs 12, 2017. Uyanalı yaklaşık iki saat oluyor ve acıktığımı hissetmeye başladım.
Bugünden tam 15 gün sonra ülkedeki insanların büyük bir çoğunluğu yaklaşık olarak 05.30’tan 20:30’a kadar yemek yemeyecekler, oruç ibadetlerini yerine getirecekler. Onlar da acıkacaklar.
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın 10 Mart tarihinde başlayan açlık grevleri bugün 65. gününde. Tam 65 gündür belirli oranlarda su, şeker, tuz ve vitamin dışında hiçbir gıda tüketmediler.
Açlık, oruç ve açlık grevleri. Hepsinin sebep ve amaçları farklı. Ben iştahım kaçtığı için henüz bir şey yemedim. Oruç, ibadet amacıyla tutuluyor. Nuriye ve Semih ise hak mücadelesi içinde.
İnsanlık tarihi açlık grevi örnekleriyle dolu.
5 Mayıs 1981’de İrlanda’da hapishane koşullarının iyileştirilmesi gerekçesiyle başlayan ve on binlerce kişinin protesto ve destek yürüyüşlerine rağmen İngiliz hükümetinin geri adım atmadığı açlık grevlerinin 66. Gününde İrlanda Cumhuriyetçi Paramiliter Bobby Sands hayatını kaybetti. Bobby Sands İrlanda halkının bağımsızlığı için mücadele eden siyasi bir mahkumdu. Açlık grevinin ilk on yedi gününde gizli bir günlük tutmuştu. Günlüğüne son cümle olarak “işte o zaman biz de ayın yükseldiğini göreceğiz” yazmıştı.(2)
1909 yılında Haziran ayının 25. gününde kadın hakları savunucusu ve aktivist Marion Wallace- Dunlop kamu binalarına kasten zarar vermek suçundan ceza alıp, gerekli cezayı ödemeyi reddedince bir aylık hapis cezası aldı. 5 Temmuz günü açlık grevine başladı. Hapishane yönetime yazdığı dilekçede politik bir suçtan ötürü ceza alan bireylerin birinci sınıf muamele görmeleri gerektiğini ve sadece kendisi için değil, ondan sonra gelecek hükümlerin de iyiliği için bu sorun çözülene kadar yemek yemeyi reddettiğini ifade etti. Yetkililer Dunlop’un açlık grevi sonunda hayatını kaybedip, diğerleri için önemli bir figür haline gelmesi ve sonrasında başa çıkamayacakları durumlarla karşılaşmamak adına sadece 91 saat sonra onu salıverdiler. (3)
Sivil itaatsizlik denince akla ilk gelen isimlerden biri olan Gandhi’nin Dunlop’un salıverildiği dönemde Amerika’da olduğu ve kadın hareketinden öğrenilecek çok şey olduğunu ifade ettiği söylenir.
Nuriye ve Semih kaba bir hesapla 1560 saattir açlık grevindeler.
Saat 9.00’da Nuriye’nin Twitter hesabında bir güncelleme oldu: “Direniş alanında çevik kuvvet polislerinin olduğu ve alanın boşaltıldığı bilgisi geldi. Alandaki arkadaşlarımızın gözaltında olduğunu düşünüyoruz.”
“Millete verdiğim açık istidaya canımı pul yerine kullanıyorum” diyerek açlık grevine başlayan Nazım Hikmet var bir de. 1950’de Bursa cezaevinde açlık grevine başlayarak Türkiye’de ilk açlık grevini gerçekleştiren kişi olmuştur Hikmet. Kendisine destek vermek amacıyla Orhan Veli, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat da üç günlük açlık grevine girecekti. Nazım Hikmet bu mücadeleyi kazanır. Geriye şu şiiri kalır;
“Kardeşlerim,
demek istediklerimi doğru dürüst diyemiyorsam
kusura bakmayın kardeşlerim,
azıcık sarhoş gibiyim, birazcık dönüyor kafam,
rakıdan değil
açlıktan hafif tertip”
Şiir devam ediyor.
Nuriye ve Semih’in açlık grevi de.
Onlara destek ziyaretine giden sevgili Murathan Mungan demiş ya “Bir şeyler söylememi istediniz ama benim kelimelerim bitti. Şu anda kelimesizim”… Öyleyim.
Dileğim;
Kelimeleri bitmesin Nuriye ve Semih’in. (SK/HK)
Kaynakça:
1-Sevinç, Murat ANKARA 2011, Anayasa Yazıları 110
3- Hunger Strikes, Marion Wallace- Dunlop