7 Temmuz 1969'da Kayseri'de yapılan TÖS (Türkiye Öğretmenler Sendikası) genel kurulu için sekiz yüz öğretmen bir araya geldi.
Gece saat 22 civarında elektrikler kesildi. Patlama sesleri duyuldu karanlıkta.
İki cami ve imam hatip okulu bombalanmıştı. "Öğretmenler bombalamış" söylentisi hızla yayıldı kente.
8 Temmuz sabahı, Adı Fakir* yüreği zengin bir adam dayanışmanın güzelliğinden ve çocukların eğitiminden söz ediyordu, Alemdar Sineması'nda toplanan öğretmenlere.
Tekbir getirerek saldırıya geçen taşlı sopalı karanlık adamlar tarafından benzin dökülerek yakılmak istendiler.
Sinemanın tutuşan perdelerini çekip indiren kadın öğretmenin ellerindeki yanıklar hiç çıkmadı görenlerin aklından. Kadın kahraman kıtlığından söz ederken tarih, onun adını öğrenmeden unuttu toplumsal belleğimiz.
Amaçlarına ulaşamayan yobazlar, ilerici kişilere ait işyerlerini, dükkanları, kitabevlerini, öğretmenler lokalini yağmalayıp tahrip ettiler.
O sırada Kayseri'de bulunan AP milletvekili Mehmet Ateşoğlu, Milliyet gazetesinin manşetinde şu sözleriyle yer aldı: "Moskof uşaklarını köpek gibi geberteceğiz."
Saldırganların o gün, çırılçıplak soyarak kentin işlek caddelerinde faytonla dolaştırdığı kadının kirpiklerinden akarak büyüyen kaç çocuk olduğu istatistiklere geçmedi.
"Bana bunu yapmayın abiler!!!" yakarışı kulaklara erişmedi.
Yitip gitti kederli çığlıkları gazete sayfalarında.
Hiç olmamış gibi oldu. Her şey.
Babası yakılmak istenen bir çocuk olarak tanıklık ettiğim o günden sonra, ana-babası yakılmak istenen çocuklar çağının karanlığı hiç dağılmadı ortalıktan.
Vicdanı aşamaz zaman
2 Temmuz 1993 oldu Sivas'ta zaman. Pir Sultan Abdal'ı anma etkinliklerinde, Madımak Oteli'ni ateşe verdi aynı karanlık adamlar. Şair insan. Yazar insan. Aydın insan. Müzisyen insan. Otuz dört "insan" insan. Otelin koridorlarında. Merdiven basamaklarında. Yanarak. Dumandan boğularak. Öldü. Öldürüldü.
Bir otel çalışanı ve iki saldırganın da öldüğü yangın sonrası, otelin dışındaki vatandaşlarına bir şey olmadığına sevindiğini söyledi dönemin Başbakanı Tansu Çiller.
Muhalefet lideri Mesut Yılmaz; "Olayı bu kadar büyütmek yanlış; bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi" derken, "Halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyin" talimatını verdi, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel.
Hızla aktı yıllar.
Utanç müzesi değil, kebap salonu açıldı, onca güzel insanın öldürüldüğü yere.
Vicdanı aşamaz zaman, diye bir gerçeklikten söz edilmedi duruşmalarda.
İnsanlığa karşı işlenen suçun 'zaman aşımında' gözden yitip gitti insan yakanlar.
Olmamış gibi oldu. Yine. Her şey.
Yakmaların ardı arkası kesilmedi
19 Aralık 2000'de Bayrampaşa Cezaevi'nde, pencerelerdeki demir parmaklıkların bile eridiği koğuşlarda, on iki insan yanarak öldü. Öldürüldü.
O dönemin başbakanı Bülent Ecevit, operasyonu çok başarılı bulduğunu söyleyip, ''bu teröristler artık devletle başa çıkamayacaklarını anlamış olmalılar'' dedi.
İlk duruşması on yıl sonra yapılan dava zamanaşımından düştü.
O tarihte Bayrampaşa Cezaevi'nde uzman jandarma çavuş olarak görevli olan Altan Sabsız, Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde verdiği ifadesinde; "Mahiyetini bilmediği değişik gaz bombalarıyla müdahale edildiğini, yanan koğuşta teslim olmak isteyenlerin dışarı çıkarılmadığını, yangına müdahale edilmediğini, yanan tutukluların üzerine yanıcı madde sürülmüş battaniye atıldığını" söyledi...
9 Ekim 2011'de, İstanbul Sultangazi'de, pencereleri demir parmaklıklı, kapısı dışarıdan kilitli gecekonduda çıkan yangında yedi göçmen öldü...
30 Aralık 2005'te, Bursa'da sağlıksız iş koşullarında çalışan, 15 yaşındaki Ayşe, 21 yaşındaki Gülden, 18 yaşındaki Sadife, 27 yaşındaki Necla ve üç aylık hamile 32 yaşındaki Sevgi yanarak öldü...
16 Eylül 2011'de, Van'dan İstanbul'a doğru yola çıkan cezaevi aracında kelepçeli ve kilitli olan Medeni Demir, Akif Karabalı, İsmet Evin, Sinan Aşka ve Abdulsettar Ölmez isimli tutuklu ve hükümlüler diri diri yanarak öldü...
18 Kasım2011'de, Van'ın Karpuzalan Köyü'nde, depreminin ardından kurulan çadırda soba nedeniyle çıkan yangında 12 yaşındaki Bahar Tolukan ve altı yaşındaki İsmail Tolukan hayatını yitirdi...
11 Mart 2012'de İstanbul Esenyurt'ta 220 milyon euro'luk alışveriş merkezinin inşaatında kurulu üç çadırda çıkan yangın sonrası düzenlenen TMMOB raporunda, "Yanan on bir işçinin kâr hırsının ve denetimsizliğin kurbanı" olduğu belirtildi ve "iş cinayeti" denildi...
18 Haziran 2012'de, 300 kişilik kapasitesi olmasına rağmen 1000'in üzerinde tutuklu ve hükümlünün barındığı Şanlıurfa Cezaevi'nde çıkan yangında 13 insan öldü...
Adalet Bakanı Sadullah Ergin alınacak önlemlerle ilgili olarak, önümüzdeki yıllarda toplam kapasitesi 108 bin 935 olan 196 yeni cezaevi açmayı planladıklarını söyledi.
İki yakası bir araya gelmiyor zamanın
Hiçbir soru kendi yanıtını bulmuyor yaşadığımız çağda. Bütün doğru sorulara yanlış yanıtlar sıralanıyor.
İnsanlığa karşı suç işleyenler, yıllarca süren duruşmalar sonrasında zamanaşımından yararlanıp, elini kolunu sallayarak aramızda dolaşıyor.
Kitapların, ormanların, köylerin, insanların yakıldığına tanık olduğumuz memleketimizde, geçmişi hatırlayıp bugünü unutmaktan, iki yakası bir araya gelmiyor zamanın. (Gİ/YY)
* Fakir Baykurt TÖS Genel Başkanı