Resmî açıklamalar böyle olduğuna göre yok demektir! Hatta E = mc2 denklemi bile yanlıştır. (2x2) bizim ülkemizde bazen 5 eder dersem yadırganmaz ama sonucun 4 olduğu kesindir.
Bazen birbirine benzer açıklamalar yapılıyor. Hapisteki gazeteciler listesi hakkındaki açıklamaya göre; “Katilden çocuk istismarcısına herkes var. 149 kişilik liste geldi. 144'ü terör, 4'ü adi suçlardan içeride”…
Şöyle demişler: “Bakıyorum, içeride tutuklu gazeteci sayısı, mesleği gazeteci olanların sayısı farklı ama dile getirilene bakıldığında, onların içerisinden bazıları özellikle seçilip gündeme getiriliyor. Bu da tabii bu yaklaşımın yanlış olduğunu göstermesi bakımından yeterlidir. Bakın, şu anda Türkiye cezaevlerinde tutuklu veya hükümlü bulunan, mesleği gazetecilik olan kişilere isnat edilen suçlara baktığımızda, anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak, silahlı terör örgütüne üye olmak, yağma, kasten öldürme, mühür bozma, silahlı tehdit, hakaret, uyuşturucu madde ticareti, örgüt propagandası yapmak, tehlikeli maddeleri taşımak…”
“Türkiye Cumhuriyeti cezaevlerinde, sadece yazı yazdığı veya bir haber yayınlaması, salt gazetecilik nedeniyle soruşturulan kimse yoktur”. Cümle düzeltilmemiş haliyle böyle…
Türkiye'de hapiste 2 gazeteci var. Bu konudaki değerlendirmeler "yalan", demişler. “Bakanlığımız kayıtlarının incelenmesinden, ceza infaz kurumlarında 24/05/2016 tarihi itibarıyla basın kartı bulunan 3 tutuklunun bulunduğu anlaşılmıştır” demişler ve aynı kalıp cümleyle “Bakanlığımız kayıtlarının incelenmesinden, ceza infaz kurumlarında 22/11/2016 tarihi itibarıyla 30 basın mensubunun tutuklu bulunduğu anlaşılmıştır” açıklaması yapılmış.
Daha da önemlisi; “ceza infaz kurumlarında bulunan ve mesleğini gazeteci olarak bildirenlerin sayısını esas alarak değerlendirme yapmanın eksik ve yanlış olacağı; işlenen veya işlendiği iddia edilen suçların gazetecilik faaliyeti kapsamında olup olmadığının önemli olduğu değerlendirilmektedir” cümlesidir.
Gazetecilik kapsama alanında iseniz gazetecisiniz, değilseniz gazeteci değilsiniz? Kapsama alanını kim neye göre tayin ediyor ki; kapsama alanını içindesiniz o zaman gazetecisiniz, tutuklandınız kapsama alanı dışına çıktınız o halde artık gazeteci değilsiniz?
Bir iddianame; basın özgürlüğü nasıl korunur veya sağlanır diye değil; nasıl sınırlandırılır konusunda çaba gösteriyor…
“Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp hem ulusal hem de uluslararası mevzuatta bazı sınırlamaları bulunmaktadır. Her türlü özgürlük gibi devletin ve toplumun var olabilmesini ve devamlılığını sağlamak için basın özgürlüğünün de bazı sınırları olduğunu, sınırsız özgürlüklerin anarşi doğuracağını kabul etmek kaçınılmaz bir zorunluluktur. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 28. maddesinin 26. ve 27. maddeye yaptığı gönderme ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. Maddesinin 2. Fıkrasında bu husus açık bir şekilde belirtilmiştir.
Amerikan Yüksek Mahkemesi de bir düşüncenin açıklanması, haber yapma, köşe yazısı yazma formatında gerçekleşmiş olsa bile bireyler ve toplum için açık ve mevcut bir tehlike yaratıyor ise bu düşüncenin açıklanmasının sınırlanabileceğini kabul etmiştir. Dolayısıyla basın-yayın organları sadece amaca uygun ve meşru bir çizgide faaliyet gösterdiği durumlarda basına sağlanan korumadan yararlanabilir.
Söz konusu özgürlükle ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 17. maddesinin de göz önünde bulundurulması gerekir. Bu maddede sözleşmedeki hiçbir hükmün bir devlete, topluluğa, kişiye sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerin yok edilmesi hakkını vermeyeceği belirtilmiştir.
Ayrıca gazetecilik dahil her türlü mesleğin, mensubuna çeşitli haklar yanında birtakım sorumluluklar da yüklediği ve yazılı olmasa bile o alanda geçerli etik kurallara uymayı gerektirdiği açıktır. Bu çerçevede Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gazetecilerin basın özgürlüğünün 10. madde çerçevesinde korunmasının gazetecilik ahlakına uygun doğru ve güvenilir bilgi sağlamak için iyi niyetle çalışmaları şartına bağlı olduğunu belirtmiştir (Fressoz & Roıre V. Fransa, Başvuru No:29183/95, 21/01/1999).
Olaylar hakkında kasıtlı olarak yanlış ya da eksik bilgilendirme, topluma sunulanların seçimi ve sunuş biçiminin belirlenmesinde manipülatif yaklaşımlar sergilenmesi gibi konular medya etiğini ilgilendirdiği gibi hukuki açıdan da basın özgürlüğünün sınırlarını belirlemesi bakımından önemlidir. Basın özgürlüğü, basının devlet müdahalesi yanında şer odaklarının aracı olmaktan da uzak tutulmasına aracılık etmelidir.
Kişilerin düşüncelerini ifade etme özgürlüğü ile devletlerin kendilerini terör örgütlerinin eylemlerinden, darbe teşebbüslerinden koruma hakkı arasındaki hassas dengenin sağlanması bu konuda temel tartışma sahasını belirlemektedir. Zira ifade özgürlüğü her zaman çok da masum amaçlarla kullanılmamaktadır.
Tarihte eleştiri adı altında önce yıpratılmış, sonra da çökertilmiş devlet ve hükümet yapılarının örneklerini görmek mümkündür. Ülkenin bölünmez bütünlüğünü hedef alan bir propaganda ifade özgürlüğü gibi masum bir istek arkasına saklansa da terörün gıdası olabilir. Dolayısıyla en gelişmiş demokratik devletler bile istisnai olsa da demokratik düzenin devamlılığı için bu hakkı sınırlama zorunluluğu ile karşı karşıyadır.”
İddiaya göre; basın özgürlüğü vardır, ama sınırsız değildi. Sınır nedir veya sınırlandırmanın amacı ne olmalıdır? Sınırı kim koyar?
İddiaya göre “…devletin ve toplumun var olabilmesini ve devamlılığını sağlamak için basın özgürlüğünün de bazı sınırları olduğunu” kabul etmemiz gerekiyor. Burada sihirli ve dokunulmazlığı olan cümle “devletin var olabilmesi ve devamlılığını” sağlamak! Aksi düşünülmeyecek olan bu formüle göre yazdığınız her haber, yazı, yorum, her açıklama, her görüş iktidar yorumcularının dünya görüşüne ve “gerekirliliklerine” aykırı gelirse, ters düşerse; “bölücüsünüz”, teröristsiniz” ve halk düşmanısınız; gazeteci değilsiniz.
Gazeteci olarak resmi yorumların aksine görüşünüz varsa; toplumun var olabilmesi aleyhine haber yapıyorlar diye suçlanabilir ve sorumsuzlukla itham edilebilirsiniz. İddiacıların anladığı ve devamını istedikleri toplum düzenini eleştirirseniz zaten her düzende, her devirde ve her zaman “toplum düşmanısınız” demektir Tıpkı gazetecisinizdir ama değilsinizdir.
Bunun nedeni çok açık! Çünkü gazeteciler iktidarlarca tayin edilen “gerekli” ve “gereksiz” bireyler olarak sınıflandırılıyor. O yüzden yorumlayanların yorumuna göre kimi zaman “gazeteci” olunuyor! Kimi zaman gazeteci olsanız bile “devlet ve toplum düşmanı” oluyorsunuz! O andan itibaren gazeteci sayılmıyorsunuz, ama gazeteci olarak suçlanabilirsiniz!
İddiaya göre; basın faaliyet gösterir ama meşru çizgide kalmalıdır! Meşru çizgi nedir? Kalınmazsa ne olur? Müdahale edilir, çünkü “amaca uygun yayın” yapılmamaktadır!
Amaca uygun yayından ne anlaşılır? Devlet ve toplum adına düşünen iktidarların ve devleti korumak için sürekli özgürlükleri sınırlandıranların yorumlarına uygunluk demektir.
Hal ve gidişiniz gözlenir, gözetlenirsiniz. Birilerinin “amacı” ne ise onlar; sizin amacınızı ve ne olması gerektiğini tayin ve takdir ederler. Sonra suçlanabilir, yargılanabilirsiniz…İddia sabittir, suç sübut bulmuştur ve siz kendinizin suçsuz olduğunu ispat ile mükellefsinizdir artık. Bu aşamada nafile çabalamayın, hakkınızdaki iddia, hüküm olur. Bu durumda dahi toplum inşaatçılarına “gerekli” bile sayılırsınız!
Bir başka deyişle onlar için gazeteci demek düzene uygun kafalar demektir ve “sahibinin” sesi olmaktır.
Resmi yorum iddiacılarına göre “gazetecilik ahlakına uygun doğru ve güvenilir bilgi sağlamak için iyi niyetle çalışmaları şartına bağlı” gazetecilik yapılmalıdır. Yoksa niyetiniz sorgulanabilir. Ve gazeteciler “ahlak” kurallarına aykırı hareket etmemelidirler…Hangi ahlak derseniz, devletin ve iddiacıların tayin ettikleri “ahlaka uygunluk”! Onlar resmi kılıklı kişiler olduğu için anladıkları terbiye, resmi ahlaktır. Gazeteciler; resmi ahlakı yaratanların terbiyelerine uygun davranırlarsa terbiyelidir. Aksi takdirde terbiyesiz kötü ahlaklı sokak çocuklarıdır.
Basın özgürlüğünün sınırlarını güçlerin yarattığı medyanın iddiacılarından öğrenmek mümkün oluyor böylece…Sahibinin sesi olanlar siyasal iktidara yaslanmış ve onlar için “gerekli” ve “makbul” gazetecilerdir. Sadece gazetecilik yapanlar ve yapmaya çaba gösterenler ise “gereksiz” gazetecilerdir.
O yüzden “dışarıda” oldukları zaman gerçekleri yazan, haber veren, haberleri eğip bükmeden topluma ulaştıran ve yazıları, haberleri, eleştirileri, attıkları manşetlerden ve yorumlarından dolayı suçlandıkları zaman gazeteci sayılan gazeteciler; “içeri” atıldıktan sonra “gazeteci” sayılmıyorlar…Gazeteci olarak hapiste olanlar, bir gün mutlaka gazeteci olarak çıkarlar.
Olsun; güneş hala doğudan doğuyor, (2x2) hala dört ediyor ve gazetecilik hala suç değil… (Fİ/HK)