Fotoğraf: MA
Beş yıl önceydi, öldürdüler, faili meçhul!
Ne zaman ki o adamı öldürdüler…
Şeyh Mutahhar Camii, Diyarbakırlılar “Şeyh Matar Camii” diyorlar. Şeyh Mutahhar’ın mezarının olduğu yere Akkoyunlu hükümdarı Kasım Han tarafından yaptırılmış. Yarım yüzyıldan beridir ayakta kalmayı başarmış minaresi dört ayaklı…
Dört Ayaklı Minarenin altından farklı zamanlarda 7 kez geçerseniz dileğiniz kabul oluyormuş.
Ama…
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi “Diyarbakır'ın simgelerinden tarihi Dört Ayaklı Minare, yaşanan silahlı çatışmalardan böyle etkilenmiş, tarihi Sur bölgesinden daha önce çok sayıda cami ve tarihi eser silahlı çatışmalar nedeniyle tahribata uğradı. Sivil yaşam alanlarında ağır silahlarla yaşanan silahlı çatışmalar Cenevre İnsancıl Hukuk İlkeleri'ne aykırı olduğu gibi, tarihi ve kültürel değerleri de yok ediyor. Sivil yaşam alanlarında silahlı çatışma ve operasyonlara son verilmesi gerektiği biçimindeki çağrımızın ne kadar önemli olduğu bu Dört Ayaklı Minare tahribatıyla daha çarpıcı gözler önüne seriliyor” demişti.
Tahir Elçi’nin 28 Kasım 2015 günü “silahlı çatışmalardan” etkilendiği için uğruna açıklama yaptığı Dört Ayaklı Minare…
"Biz Diyarbakırlılar olarak, Diyarbakır Barosu olarak, tarihi değer ve eserlerimize, insanlığın bin yıllık emeğine, birikimine, bu kadim şehre sahip çıkalım. Biz buradan çağrı yapmak istiyoruz. Biz bu tarihi bölgede birçok medeniyete beşiklik etmiş, ev sahipliği yapmış bu kadim bölgede, insanlığın bu ortak mekânında silah, çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar, silahlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun diyoruz. Bu amaçla bugün arkadaşlarımla, Diyarbakır Barosu üyesi arkadaşlarımla ve Diyarbakır’lılara birlikte buradayız. Buradan demokratik tepkimizi ifade etmek için buradayız. Bu davranışı, tarihe yönelik bu şiddet eylemini, tarihi bir değere yönelik bu suikastı, saygısızlığı kınıyoruz. Tarihine, tarihsel değerlerine tarihsel mirasına sahip çıkmayan toplumlar doğru ve güvenli bir gelecek de kuramazlar. Bu nedenle tarihimize, değerlerimize, tarihi ve kültürel mirasımıza sahip çıkalım diyoruz"
Basın açıklamasından sonra Tahir Elçi Dört Ayaklı Minare’nin önünde öldürüldü.
Öldürülmesinden üç yıl sonra…
7 Mart 2018 tarihli “İki yıldan sonra Dört Ayaklı Minare Sokağı Ziyarete Açıldı” başlıklı haberde gençlerin ellerinde cep telefonları ile Dört Ayaklı Minarenin önünde ya da yüksek yerlere çıkıp arkalarına Sur'un son halini alarak selfie çektiklerinden bahsediliyor…
Dört Ayaklı Minarenin sokağında bu insanları izleyen Baran adlı gencin dedikleri…
“Baran adındaki genç, sırtını kilisenin duvarına yaslanmış gelip geçenleri izliyor.
"Şimdi kravatlı adamlar gelip selfi çekiyor ya benim çok garibime gidiyor" diyor.
"Birazdan gidip sosyal medya hesaplarından fotoğraflarını paylaşacak ancak buralarda yaşanan acıları ancak bu mahallelerin sakinleri bilir" diyor.
Tahir Elçi'nin yaptığı açıklamaya da katılmış. Sonrasında yaşananlara da şahit olmuş.
"Sonraki günlerde bir kadın 'Ne zaman ki o adamı öldürdüler, evimiz başımıza yıkıldı' demişti ya, gerçekten aynen öyle oldu. İnsanların evinin başına yıkılmasının ne demek olduğunu çok iyi anlıyorum çünkü 90'larda bizim köyümüz de yakılmıştı. Turist gibi gelip fotoğraf çekenler bu duyguyu anlayamaz" diyor ve oturduğu yerden insanları izlemeye devam ediyor.” ([1])
Evlerimiz başımıza yıkıldı, seni öldürdüler.
Ardından yazılanlardan birkaç satır…
“Ülkenin en cesur ve en iyi yüreklerinden biri olan Tahir’i alçakça katlettiler.
Barış istedi, bu kadim bölgede halklara tarih boyunca ev sahipliği yapmış topraklarda savaş, çatışma ve operasyon istemiyordu.
Sözlerini bitirdi ve biraz sonra öldürdüler.
Unutmayın!
Bu topraklar üzerinde onun gibi toprak olan, alçakça öldürülen iyi ve cesur yüreklerin hiçbirini unutmayın, hatırlayın.
Tahir Elçi’yi unutmayın”
Unutmadılar… Arkadaşların ve avukatlar ve hiç kimse unutmadı. Hiç kimse dediğim yokluğuna alışamamışlar, boynu bükükler, kimsesizler, bir dirhem adalet arayanlar, avukatlar, barolar, baro başkanları; barışın elçisi saydıkları avukatı unutmadı.
Diyarbakır Barosu asla unutmadı. Senin ardından “şark cephesinde” değişen bir şey yok diyen Baro Başkanı Cihan Aydın; ortalık zifiri karanlık, hukuk yok artık diyor.
Avukat arkadaşların ses oldu, söz oldu, birlik oldu; senin sesin oldu, mücadelen oldu…
Senin için güzel sözler söylediler, senin yaptığın gibi yaptılar. Kendini hukuksuz ve adaletsiz hisseden herkesin yanı başında olduklarını hissettirdiler. Sözleriyle yalnız olmadıklarını söylerken onlardan güç aldılar. Bir dakika içinde yaralanmışların yaralarını sarmak isteyen avukat arkadaşların pırıl pırıl bakışları, cesaretli sözleriyle sen oldular, ses oldular.
Gittin gideli, işte böyle Başkan, varsın…
Sonra gökte, yerde ve bir akşam üstü gölge düştüğünde yüzüne; havalandı bir turna, turnalar….
Diyarbakır Barosu ve avukatlar gece gündüz cinayetin faillerini arıyor, bıkmadan usanmadan.
Yıllarca cezasızlıkla baş etmeye uğraşmış Cizreli Tahir Elçi için…
Cinayetler tekrarlanmasın, adalet onarılsın ve bir daha kimse öldürülmesin diye diye…
Faillerin yakalandığı ve haklarında ceza davası açıldığına inanlar var, Devlet dahil…
Dört Ayaklı Minarenin ayaklarında kurşunların izleri durduğu yerde duruyor…
Tahir Elçinin vurulup düştüğü yer, durduğu yerde.
“O” adam Dört Ayaklı Minarenin önünde öldürüldü.
Sonraki günlerde; ne zamanki o adamı öldürdüler herkesin evi başına yıkıldı…
Köy boşaltmaları, köy yakmaları biliyordu. Yargısız infazları, evleri başlarına yıkılanları da.
Faili meçhulleri, faili meçhul siyasal cinayetleri de…
Failin bulunacak olsaydı, öldürülür müydün?
Seni 28 Kasım 2015 günü Dört Ayaklı Minarenin ayakları dibinde alçakça öldürdüler.
Bir gün sonra…
Kim ne dedi diye sorarsan eğer… ([2])
“Seni faili meçhuller ordusu karşılayacak. Tanıtmaya ne hacet, seni bütün faili meçhuller, seni bütün ailen tanır. Biz seni buradan izledik. Bizim gibi faili meçhullere bir ömür adadın. Kaldı mı senin gibi kınalı güvercinler.
Elçi’nin gülümseyen yüzüne bir akşam inecek. Valla ne diyeyim, geldiğim yerde topu topu bir avuç güvercin vardı. Leş kargalar, kartallar, şahinler kol geziyordu. O’na diyecekler ‘Sen bizi savundun, peki, seni kim savunacak?’ ‘Benim gibi düşünen eşim var, arkadaşlarım var’ diyecek.
‘Bugün dilekçe verdim, yurtdışı yasağım kalktı, artık özgürüm, kıtaları, denizleri fersah gezeceğim.’ Bütün faili meçhuller onu bağrına basacak. Dört Ayaklı Minare’nin en tepesine konulacak.
Tarih anlayacak beni.
Kirli medya, beni hedef gösteren gazeteler hoşça kalın, beni anlamak istemeyenler, dudak bükenler, geçirdiğim işkence tezgâhları, faili meçhulün yetimleri hoşça kalın, çocuklarım, eşim hoşça kalın’ diyecek”
dedi, Türkan Elçi, 29 Kasım 2015’te…