Sevgili Sinan'ım 10 yoldaşınızla birlikte sizi Kızıldere'deki bir köy evinde katlettiklerinden beri, 42 yıldır, ne yazık ki sana hiç güzel haberler veremedim. Sizin canınızı aldıktan sonra emperyalizm, ülkemizi daha da baskı altına alarak iktidarı güdümlü hale getirdi ve sivil toplum örgütlerini yıldırmak için çok donanımlı vurucu araçlarla alanları işgal ettiler.
Bir taraftan kapitalizm diğer taraftan emperyalizm, çok uluslu şirketlerle daha çok sömürü sistemini geliştirmek için saldırı araçlarını hem teknik olarak hem de sayı olarak artırıp halkın üzerine saldırıyorlar.
Bugün ortalık toz duman, göz gözü görmüyor, kimse kimsenin gözünün yaşına bakmıyor.
Yolsuzluklar artık alenen savunulur hale geliyor; meydanlara çıkıp sesini çıkartmak isteyen halk ise insan imha araçlarıyla susturulmaya çalışılıyor.
Neler olduğunu kısaca anlatmak gerekirse; haksızlık ve yolsuzluklara karşı yasal işlemler yapmaya çalışan gerek savcılar gerekse emniyet müdürleri sürgün ediliyorlar. Sürgün yerlerinden bir kaç gün içinde tekrar sürülerek süründürülüyorlar.
Hemen aynı günlerde yeni bir yasa çıkartılarak göreve dönmek için itiraz hakları da ellerinden alınıyor. Adalete güveni ortadan kaldırılıyorlar. Yargıçların inisiyatifleri ellerinden alınıyor. Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Adalet Bakanının izni olmadan karar alamıyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) yumruklar konuşuyor, yaralı milletvekilleri hastanelere yetiştiriliyor.
Diğer taraftan 2013 yılının Mayıs ayı sonlarında İstanbul Taksim Gezi Parkı'nda ağaçların kesilmesiyle başlayan tepki eylemleri büyüdü. Bir gece vakti binlerce insan Taksim meydana toplandı. Kitleler o gece karanlıklardan kurtulup şafak vaktinin yaklaştığını ifade ediyordu. Bu eylemler aralıklarla devam ediyor. İktidar ise TOMA’larla tazyikli su sıkarak, biber gazı atarak ve daha birçok baskı aracı kullanarak meydanlara, sokaklara olmaya çalışıyor.
Can parçam Sinan’ım daha önceki yaş günlerindeki sohbetlerimizde 70 - 80 - 90'lı yıllardaki saldırıları anlatmıştım ama son bir kaç aydır ortalık bu kadar toz duman olmamıştı; dumanlı havaları sevenler bu kadar ortalıklarda gözükmemişlerdi.
Çok daha enteresan olanı da alanlarda kitlelerin mücadelesine müdahale edenler şimdi kendilerini müdafaa edemez duruma düştüler.
Bütün bu azgın saldırılar ve gelişmeleri yaşadıkça sizleri daha çok özlüyoruz. Bu da gösteriyor ki sizlerin izleri kaybolmayacak ve hiç unutmayacağız, unutturmayacağız. Sizler bize bıraktığınız ışıklar içinde yaşayın. (EÖ/HK)