Türkiye'de 1950li yıllarda Demokrat Parti'nin iktidara gelmesiyle Marshall yardımı adı altında borçlandırılaran köylü ekeneklerini borç yüzünden kullanamaz hale gelmişti. Köylü bir taraftan Almanya'ya göçmen işçi olarak gitmeyi, gidemeyenler de geri hizmetlerde çalışmak üzere büyük kentlere taşınmaya başlamıştı.
Bu kentlere taşıananlar hem geçimini sağlama ve hem de çocuklarını okutmaya özen gösterdiler. İşte bu kentlerde öğrenimini sürdüren öğrenciler hem kendi ailelerinin hem zor koşullarda emeğinin karşılığını alamayanların horlandıklarını izledikçe nedeninin emek ve sermaye paylaşımın adil olmadığını fark ettikçe sistemin ağırlıklı olarak emperyalizmin güdümünde olan kapitalist düzenden kaynaklandığı konusunda bilim üretme ihtiyacı hissetmeye başladılar.
68 gençliği adını alan gençlik özellikle emperyalizme bağımlı kapitalist sistemin önüne geçmek için bilim üretmeye ve dış dünyadan da örnekler alarak kendi ülkelerinde nasıl mücadele edeceklerini üniversite amfilerine taşıyıp tartışmaya başladılar. Dolayısıyla demokratik ve özerk üniversite talebini yükseltirken memleketi ve dünyayı konuşuyor, grevlerde işçilerle, Türkiye'nin dört bir yanında köylü mitinglerinde üreticilerle birlikteydiler.
1965 yılında iktidara gelen Süleyman Demirel başbakanlığındaki Adalet Partisi hükümeti bir taraftan baskı örgütleri oluşturdu diğer taraftan emekçi katmanlarının haklarını kısıtlamanın yolunu Anayasa'yı tahrip yasalarıyla değiştirmekte, çalışma yasalarını sınırlamakta buldu.
Bunlar yetmedi.
Bir yandan çevik kuvvet kurdu, diğer taraftan kontr-gerilla adıyla derin devlet ihdas etti, özellikle üniversite gençliği üzerinde işkence uygulamak için işkence uzmanları yetiştirildi. Bunlarla da yetinilmedi, hak mücadelesi veren demokratik kitle örgütlerini kapatıldı, llegal duruma düşürüldü.
Ve tüm gençlik liderleri kaçak durumdayken Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) öncülerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan'ın idam kararlarının Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde onaylanması üzerine Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (THKP-C) üç fidanı kurtarmak için ortak eylemler koydular.
Bu eylemlerin en sonuncusu Deniz, Hüseyin ve Yusuf'a karşılık Ünye Radar Üssü'ndeki biri Kanadalı, ikisi İngiliz üç teknisyeni rehin alarak Niksar’ın Kızıldere köyüne getirildiğini öğrenen devlet güçleri devrimcilerin direnç ve cesaretlerinin korkusuyla 2000 kişilik asker gücüyle 10 devrimci öncüyü Ahmet Atasoy, Cihan Alptekin, Ertan Saruhan, Hüdai Arıkan, Mahir Çayan, Nihat Yılmaz, Ömer Ayna, Sabahattin Kurt, Saffet Alp ve Sinan Kazım Özüdoğru'yu, devrimci öncüyü katlettiler.
TIKLAYIN- On'ların Hayatı
TIKLAYIN- Kızıldere 49. yıl
Bugün bu katliamın 50 yılında anma etkinliklerini hala yasaklasalar da On'lar bugün memleketimizin ve dünyanın pek çok yerinde anılıyorlar. 2000 kişiyle katlettikleri devrim önderlerinden neden korkarlar? Anlamakta zorlanmıyorum.
Katledilenler arasında kardeşim Sinan Kazım Özüdoğru’yla birlikte on yoldaşımı saygıyla anıyorum. Halkının haklarını savunan tüm devrimcileri unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.
Kardeşim Sinan Kazım seni çok çoooookkkk özledim.
Ağabeyin Emin, 30 Mart 2022 (EÖ/APK/KU)