Türkiye yargısında uzun süredir iddianamelerinin en uzun bölümü “tanık” ya da “gizli tanık” ifadelerinden oluşuyor. Torba dava diye anılan, yüzlerce sanıklı davalar da öyleydi, tek sanıklı davalar da. İş öyle bir hale geldi ki, sıradan bir meselesinin çözümünde anlaşamayan akrabaların, komşuların birbirlerini ihbar ettiği olaylar ortaya çıktı. Tanıklık meselesinin geldiği son noktayı Ayça Söylemez “kadrolu tanık İ.Ö.” haberleriyle gündeme getirdi.
Söylemez’in haberindeki kişi “silahlı yağma” suçundan hükümlü ve polise verdiği ifadeye göre 10 yaşında polis muhbirliğine başlamış biri. Ancak iş bununla kalmamış. Sonrasını Söylemez’in haberlerinden özetleyeyim: "İ.Ö. hapishaneden sürekli suç duyurularında, ihbarlarda bulunuyor. Örneğin, hapishanede TV’den izlediği bir programda “devlete hakaret edildiğini öne sürüyor. İşin tuhafı İ.Ö.’nün ihbarları işleme girmekle kalmıyor hapis cezalarıyla sonuçlanan davalara dönüşüyor. İ.Ö. bununla kalmıyor eğer şikayeti takipsizlikle sonuçlanmışsa buna da itiraz ediyor."
Bu haberler de gösteriyor ki, yargı sisteminde mevzuatın eksiksiz hale getirilmesi için verilen çabalardan çok daha fazla uygulama için verilmemli. Aksi halde İ.Ö. ya da A.B., C.A, S.M… Kod isimli gizli tanıkların etkili olduğu bir yargılamayı hiçbir paket düzeltemez.
Ayça Söylemez’in haberleri…
“10 Yaşında Muhbirliğe Başladım” / “Kadrolu Tanığın” İfadesiyle 23 Yıl 9 Ay Hapis / Kadrolu Muhbir, Kendisine Muhbir Diyen Avukattan Şikâyetçi Oldu / Babasını da İhbar Eden Kadrolu Muhbir İ.Ö. Hapishanede “Kayboldu” / Emniyet, Kadrolu Tanığın İfadesini Doğrulamadı: Bahsettiği Görüntü Bizde Yok
Virüsten daha hızlı yayılan ayrımcılık
Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan 2020’nin ilk küresel paniğinin hızla yayılmasına neden olan koronavirüs haberlerini biz de gün gün takip ediyoruz. Hayatını kaybedenlerin sayılı, virüsün yayıldığı ülke sayısı her gün artıyor.
TIKLAYIN - Koronavirüs: Karantinadan İnsan Manzaraları
Virüsle eşzamanlı başka bir salgın da başladı: Ayrımcılık. Çinliler’in yemek kültüründen başladı bu söylem ve ağır karantina yöntemleriyle devam etti. Fransa’da Çinliler toplu taşımada, sosyal yaşamda hakarete uğrayınca Twitter’da JeNeSuisPasUnVirus (I'm not a virus) etiketiyle tepki gösterdi.
Pınar Tarcan da salgına bu açıdan bakarak “Ayrımcılık Salgını Daha Hızlı Yayılıyor: Ben Virüs Değilim” başlıklı haberi hazırladı.
bianet’in Twitter hesabından da paylaşılan habere gelen ilk yorum, haberi doğruluyordu: “Onu yarasa çorbası içmeden düşünecektiniz…”
"Ekolojiden yana tavır alın"
Kanal İstanbul’un mevcut planlarına göre Yeniköy, Karaburun ve Terkos proje güzergahında kalan üç köy. Bugüne kadar siyasilerin, uzmanların güzergahla ilgili açıklamalarına yer vermiştik, Tansu Pişkin ve Hikmet Adal bu köyleri dolaşarak buralarda yaşayanları dinledi. 3. Havalimanı yapılırken “ekolojik tahribata” tanık olanlar, projeyle tarım topraklarının, kuşların, balıkların, ormanların tamamen yok olacağını düşünüyor.
TIKLAYIN- Yeniköy: "100 Yılda Oluşan Tarım Toprağımız Yok Olacak"
Ahmet Akdemir endişesini şöyle dile getiriyor: Uçaklar bütün gece üstümüzden geçiyor. Bebekler uyuyamıyor, hayvanların sütü kesildi. Şimdi bir de kanal işi çıktı…”
TIKLAYIN - Karaburun: "Bütün Köy Beton mu Olacak?"
Rafet Eminkol ise Terkos’ta yaşıyor: “Mandalar yok artık . Havaalanı yapıldığı için otlama alanları kalmadı. Herkes mandasını sattı. Leylekler gelmedi geçen sene. Dünya kadar bıldırcın olurdu, ben bu sene tek bir tane bıldırcın gördüm…” Tuğba Eminkol “Balıkçılıkla geçinen bir sürü insan var ama bu sene hiç balık olmadı” diyor.
TIKLAYIN - Terkos Köyü: "Bu Yıl Hiç Balık Olmadı"
Üç köydeki izlenimleri Hikmet Adal, İÜ Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay’a sordu. Prof Dr. Tolunay, ekosistemin tümden zarar göreceğini ve bunun da yeni göçe neden olacağını söylüyor ve şu çağrıyı yapıyor: “Karar vericiler ekolojiden yanan tavır almalı…”
Havva K.’nin sesini istinaf duysun
Evrim Kepenek, geçen hafta Giresun Espiye’de zihinsel engelli Havva K.’nin iki erkeğin cinsel saldırısına uğramasıyla ilgili beraatle biten bir davanın detaylarını yazdı.
TIKLAYIN - "Tüm Köy Biliyordu Sustu": Havva'nın Çığlığı Neden Duyulmadı?
Havva K.’nin avukatı Selin Nakıpoğlu beraate itiraz etmiş durumda. Dosyadaki bilgilerden ve Nakıpoğlu’nun anlatımlarından kısa bir özet şöyle:
“Dosyada Havva K.’nin zihinsel engelli olduğunu ortaya koyan dört rapor var. Buna rağmen Adli Tıp Üst Kurulu Havva’yı görmeden “zeka geriliği yoktur” raporu verdi. Mahkeme de bu rapora dayanarak “rıza var” diyerek Mehmet Ç. ve Okan Y.’nin beraatine hükmetti.
“Havva K. 39 kilo, sanıkların kiloları ise 80’in üzerinde. Buna rağmen mahkeme ‘mukavemet edebilirdi, rıza var’ dedi.
"Havva’nın gözyaşlarının peşindeyim, Havva için adalet mücadelemiz bitmedi. İstinaf mahkemesinde adaletin sağlanacağını umuyorum. “
Kravat indirimi yapmayan mahkeme
Bu arada Evrim Kepenek, başka bir cinsel saldırı davasını da yazdı. Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesi, “çocuğa cinsel istismar”dan tutuklu yargılanan M.A.’ya 62 yıl altı ay hapis cezası verdi. Mahkeme, duruşmalara takım elbiseli ve kravat takarak gelen sanıklara sık sık uygulanan “iyi hal” indirimini uygulamadı. Avukat Harika Karataş, kararın emsal olduğunu belirterek, “Mahkeme gerçek adaleti tesis etti” dedi.
Yolun açık olsun Murat Bayram
Ve bianet'ten biraz hüzünlü biraz umut dolu bir haber. Kürtçe editörümüz Murat Bayram, profesyonel gazetecilik hayatında yeni bir yol açarak, bianet’e veda etti. bianet’e dört yıldır verdiğin emek için, her sabah neşeli “günaydın”larınla günümüze renk kattığın için, güleryüzün için… Her şey için teşekkürler Murat… Seni ve her güzel anımızı ölümsüzleştirdiğin objektifini çok özleyeceğiz… (Fotoğraf: Leyla İşbilir / bianet)
İyi haftalar...