Kanal İstanbul güzergahında Yeniköy ve Karuburun'da sonra sıradaki adresimiz Terkos. Burada ise gündem göl, balıkçılık ve tatlı su kaynakları. Terkos Gölü, İstanbul'un su ihtiyacının yaklaşık yüzde 22'sini karşılıyor. Kanal İstanbul inşaatında çıkacak hafriyatla 38 km uzunluğunda kıyı dolgusu yapılacağı ve bu dolgulardan biri Terkos Gölü’nün ön tarafına denk geliyor. Terkos köyü diğer iki köy kadar Kanal İstanbul'dan etkilenmiyor ancak gölün kirlenme ve yok olma ihtimali hepsini ürkütüyor.
Kanal İstanbul yolunda 3 durak: Yeniköy, Karaburun, Terkos
|
"Kesinlikle istemiyorum, bu kadar basit"
Fırtınalı bir günde gezdiğimiz Terkos'ta evine uğradığımız Tuğba Eminkol'la konuşuyoruz. Kanal İstanbul ÇED raporuna göre Eminkol'un proje kapsamında kalmıyor. Ama bu kendisi için önemli değil, "Bak benim torunum yok belki de hiç olmayacak. Ama bu bize emanet, biz emanet aldık ona göre bırakmalıyız" diyor. 56 yaşında Tuğba Eminkol. Emekli olduktan sonra 10 sene önce eşi Rafet Eminkol ile birlikte buraya yerleşmişler.
Havalimanına da zamanında itiraz ettiklerini belirterek “Ben kanalı kesinlikle istemiyorum, bu kadar basit. O ÇED raporunun yazıldığı kağıtlara, ormanlara yazık” diye devam ediyor:
“İstanbul'da boğaz mı yok? 800'de bir gemi çarpıyormuş, bu kadar mı önemli? Ben tarlalarını satan insanlara da çok kızıyorum, satmasınlar. Benim bu evimi ne kadar para verirse versin satmam. O hırsı da anlamıyorum, ne götürüyorsun giderken? Kanuni Sultan Süleyman'a kalmamış bu dünya. Onu geçtim nasıl kıyıyorsun?
“Balıkçılıkla geçinen bir sürü insan var ama bu sene hiç balık olmadı. Evini geçindiren, ekmek götüren, kömür alan var oradan kazandığıyla. Görüyorum o kadar çok insan doğalgaz olduğu halde soba yakıyor.
"Hiç gelip Karaburun'da denizi görmüşler mi"
"Acaba hiç yazın gelip Karaburun'da denizi görmüşler mi. Yazın bizim denize girmediğimiz o kadar zaman oluyor ki. İnsanlar boğuluyor da cenazelerini kaç gün sonra dalgıçlar buluyor. Deli deniz... Ben kesinlikle karşıyım, bizim buna bir şekilde son vermemiz lazım.
"Ben geçemediğim köprüden kullanmadığım otoyola para ödüyorum. 3. Köprü yapılırken Bebek'ten domuzlar çıktı karaya. Katliam bu. Ama doğa intikamını alır.
“Sahilde gördüğünüz mendirekler şimdi gördüğünüzün dört katıydı. Eşim dedi ki tutmaz. Koca koca kayalar dökülüyor sen daha mı iyi biliyorsun dediler. Kaç tane var şimdi? 4-5 kaya. Ve her sene onların yeri değişir.”
Tuğba ve Rafet Eminkol çiftinin evi, Terkos Gölü’ne yakınlığı sebebiyle su havzası içinde kaldığından mutlak koruma alanı kapsamında. Tuğba Eminkol, “Mutlak koruma alanında kalıyor diye benim evime çivi çaktırmıyorsun, bu bölgede tarımı yasaklıyorsun, benden vergimi alıyorsun ama sen bu şartlarda Kanal yapıp gölü, Sazlıdere'yi kapatıyorsun, nasıl olacak” diye soruyor.
"Bu yıl bir bıldırcın gördüm"
Rafet Eminkol ie başka bir işten emekli olsa da aynı zamanda kaptan. Gençliğinde bu bölgeye balık tutmaya geldiğini, o zamandan bu zamana çok şeyin değiştiğini anlatıyor:
“Buralar o kadar güzeldi ki, biz balık tutmaya gelirdik, arkadaşlarımızın evinde kalırdık, bize kapılarını açarlardı. Sabahları çarşıya inerdik, börek yer, manda sütü içerdik. Artık mandalar da yok. Havaalanı yapıldığı için otlama alanları kalmadığından herkes mandalarını sattı. Yeniköy bu bölgede manda sirkülasyonu en fazla olan yerdi. Oranın muhtarının 10 bine yakın mandası vardı, kalmadı.
“Kocaman bir havaalanı oldu. Bizi mahvediyor, sesinden, uçakların bıraktıkları yakıttan her şeyiyle bizi mahvediyor. Kuşların göç alanları orası. Leylekler gelmedi geçen sene. Dünya bıldırcın olurdu, ben bu sene tek bir tane bıldırcın gördüm. Konacağı, oturacağı bir yer yok hayvanın.
"Zelzele olsa ne olacak"
“Kanalı yapacaklar, denizi dolduracaklar, tabiat değişecek zaten. Ama demin eşim söyledi tabiat hayatta bırakmaz kendine yapılanı, alır geriye onu. Kömür ocakları yapıldı buraya denizi doldurup havalimanından da önce. Kömür denizin içindeydi, önce toprakla dolduruyorlardı, sonra ortadan açıp kömürü çıkarıyorlardı. Şimdi gidin oraya kocaman kocaman göletler var. Deniz hepsini girdi aldı geriye. Çünkü orası benim diyor tabiat. Herkese kazık atabilirsiniz tabiata atamazsınız.
"Diyorlar ki kanalı yapacağız, altını ve yanlarını beton kaplayacağız artık kaçar santim betonsa, herhalde sağlam bir beton yapacaklar. Zelzele olsa kıramayacak mı bunu, neleri kırdı. O kırıldığı an deniz suyu nereye dolacak. Belki de öyle bir girecek ki depremin yaptığı tahribattan daha fazlasını yaşayıp suların altında kalacağız. Olmayacak şey mi bunlar?"
"Evde aldığım koku bile değişti"
Gül Aliçe de emekli olduktan sonra 10 yıl önce köye yerleşmiş. "Havaalanından sonra tarım alanları ve yediğimiz besinlerin tadı, tohumların bile bitmesi benim için en acı olay ve geriye dönüşü de mümkün değil. Evde aldığım koku değişti. Acı acı bir koku hissediyorum. Kanal da aynı şekilde doğa katliamı” diyor.
Kanalı isteyenlerin de her şeyin bilincinde olduğunu savunan Aliçe, “Neden evet demeye devam ettiklerini bilmiyorum” diyerek sözlerini şöyle noktalıyor:
“Kesinlikle karşıyım. Biz sadece gençlere destek olmak için buradayız. Yoksa biz belli yaşlara gelmiş insanlarız. Çocuklara bırakacağımız dünyanın güzel olmasını istiyoruz. Kesinlikle karşıyım. Biz sadece gençlere destek olmak için buradayız. Yoksa biz belli yaşlara gelmiş insanlarız. Çocuklara bırakacağımız dünyanın güzel olmasını istiyoruz."
"Bıçak sapladılar kanalla öldürecekler"
Köyün yerlilerinden Zehra Dolmaz'ın evi ise Eminkol ve Aliçe'nin evlerinin aksine tam kanalın güzergahında. Kendisine verilecek hiçbir şeyi istemediğini söyleyen Dolmaz, tepkisini şu sözlerle dile getiriyor:
"Bizim amacımız ayağımız toprağa bassın, bahçemize çıkalım çayımızı içelim. Zaten havaalanıyla böğrümüze bir bıçak sapladılar. Bu kanalla da bizi öldürecekler ama biz de gücümüzün yettiğince direneceğiz. Türkiye Cumhuriyeti onların babasının çiftliği değil. Yani halkına sormadan ben istiyorum olacak demek cumhurbaşkanına yakışan bir tavır mıdır? Ben kendimi şanslı hissediyorum burada ve bu şansı kaybetmek istemiyorum."
Terkos Gölü canlıların yaşam kaynağı
Terkos Gölü yüzyıllar önce bir koy olarak bağlandığı Karadeniz'den bir kumsal ile ayrılarak göle dönüşmüş. Gölü denizden ayıran bu kum tepeler yaklaşık 2 kilometre boyunca devam ediyor. Genişliği 5; uzunluğu 12 kilometre olan bu göl, sadece suyunun içinde değil, çevresindeki doğada da pek çok canlı türüne ev sahipliği yapıyor. Turna, sazan, kızılkanat göl içinde; nesli tehlikede olan Sibirya kazı, ördek ve değişik birçok kuş türü göl dışında yaşamlarını sürdürüyor.
Evden çıktıktan sonra ilk durağımız tarihe tanıklık etmiş bu göl... Üzerinde ilerlediğimiz yol, gölü tam ikiye bölmüş. İstanbul'un su ihtiyacının yaklaşık yüzde 22'sini karşılayan Terkos Gölü, kenarlardan hafif çekilmiş durumda. Tüm dünyanın üzerine titrediği tatlı su kaynakları, Türkiye'de kanal nedeniyle yok olma riskiyle karşı karşıya. Yaşam kaynağı olduğu canlılar da öyle...
* Terkos Gölü
Terkos ile Durusu arasındaki yollardan ilerleyerek Kanal İstanbul yapıldığı takdirde betonla doldurulacak koyları görmeye gidiyoruz. Karaburun fener arkasındayız. Yukarıdan koyların görüntüsünü alırken Burcu Koç denizin içindeki küçük taşları gösterip “Bunları ada yapıp isim koyardık çocukken. Çocukluğumuza bile göz diktiler” diyor. Olayın bir de diğer boyutu var. Koy alanları aynı zamanda heyelan bölgesi. Normal şartlarda civarının ağaçlandırılması gerek. Fakat Kanal İstanbul olursa olan ağaçlar da gidecek, ada yapılıp isim koyulan küçük taşların altındaki balık yuvaları da...
TERKOS: İstanbul'un Arnavutköy ilçesine bağlı. Arnavutköy ilçe merkezine 29, İstanbul şehir merkezine mesafesi ise yaklaşık 55 kilometre. Terkos'un nüfusu 894 kişi. Terkos Gölü’nün kıyısındaki köyün yemyeşil bir doğası ve sakin bir ortamı var. Selanik göçmenlerinin oturduğu köy, mutlak koruma alanı (0-300 mt) içerisinde kaldığı için İSKİ tarafından çok iyi korunuyor. Gölden mevsimine göre turna, sazan ve alabalık çıkıyor. Yazları çok ziyaret alan bölgede göl çevresi piknik alanı olarak kullanılıyor. Yazları gölde yüzenler de var. |
(TP/HA/DB)
Kanal İstanbul Güzergahında Yaşayanlar Anlatıyor
1/ Yeniköy: "100 Yılda Oluşan Tarım Toprağımız Yok Olacak"