Bir gün Yeti her zamanki gibi Mars'taki pazara gitmek için hazırlanıyordu. Evden çıktığında yolda Bibi'yi gördü, Bibi'ye pazara gitmeyi teklif etti. Birlikte pazara gidip alışveriş yaptılar.
Eve vardıklarında Bibi ve Yeti "Ayaklarımıza kara sular indi" diye söyleniyorlardı.
Yeti tam anahtarını kilide sokup eve girmek isterken arkasında duran Bibi'nin çantası çalındı. Bibi üzüntüden "Hangi hakla başıma böyle bir çorap örüyorsun?" diye söylendi ve hırsızı takip etmeye başladılar.
Kara delikte bir sürü kara çamur bataklığı, örümcekler ve de tüyler ürpertici bir soğuk vardı. Oradan yürümek çok sinir bozucuydu. Bibi ve Yeti çok korkuyordu. Yola biraz daha devam ettiklerinde karşılarına Kara Deliğin kocaman ve her tarafı çamur ve bataklıktan oluşan yağmur ormanı çıktı. Bu yağmur ormanından geçmek neredeyse imkansızdı.
Bibi ve Yeti başlarını yukarıya kaldırdıklarında aşağıya sarkmış ağaç dallarını gördüler. Yeti : "Bunlara tutunarak karşıya geçebiliriz belki" dedi. Bu fikri beğenip uygulamaya geçtiler ve karşı tarafa geçtiklerinde önlerine dev örümcek ağları çıktı. Örümcek ağlarına yapışmadan geçmek çok zordu. Fakat karşılarında kocaman bir ağaç vardı. Yeti ile Bibi ağacın dallarından koparmak için çok çalıştılar ve başardılar.
Ağaçtan kopardıkları dallara örümcek ağlarını sararak köprüdeki ağı temizlediler. Örümcek ağının altından bir köprü daha çıktı. Daha önce bu köprü hiç bilinmiyordu çünkü örümcek ağları çok kalın olduğundan alttaki köprüyü kapatmıştı.
Bibi ve Yeti köprüden geçtikten sonra önlerine çıkan kapı evlerine yani Mars'a gitmelerini sağlıyordu. Mars'a vardıklarında Bibi ve Yeti hemen karakola gidip Bibi'nin çantasını çalan hırsızı ihbar ettiler. Ama polis bu ihbardan hoşnut olmamıştı. Çünkü hırsız çantayı alıp telaşla kaçarken, önüne bakmayıp karşıdan gelen kamyonun altında kalmış, hayatını kaybetmişti. Bu durumdan Bibi ile Yeti de hoşlanmamıştı. Polis çantanın bulunduğunu ve içinden hiç bir şeyin çalınmadığını söyledi.
Bibi polise teşekkür etti ve birlikte Yeti'nin evine gittiler. Eve vardıklarında Bibi üzüntüden kahroluyor ağlayarak kendine zarar veriyordu. Yeti Bibi'yi kolundan tuttu ve temiz hava alması için balkona çıkarttı.
Yeti Bibi'ye şöyle dedi: "Yeter artık! Sen ağlayınca ben de üzülüyorum, dayanamıyorum, ağlamak geliyor içimden. Son pişmanlık fayda etmez. Olan olmuş, artık yapabileceğimiz bir şey yok. Bir insanın böyle basit bir hırsızlıktan dolayı hayatını kaybetmesi bence de çok ağır bir ceza. Lütfen ağlama artık."
Bibi ağlamayı kesti ve başını kaldırıp gününün nasıl geçtiğini sordu. Yeti "Senin ağlaman ve hırsızın hayatını kaybetmesi dışında güzel geçti" dedi. Bibi "Son pişmanlık fayda etmez. Olacağı varmış." diye kendi kendini teselli ediyordu.
Bibi Yeti'ye onu eve bırakmasını rica etti. Yeti Bibi'yi eve bıraktığında Bibi annesine gün içinde olanları anlattı ve ailece yemek yediler. Yemekten sonra Bibi annesine iyi geceler öpücüğü verip uyumak için yatağına yattı.
Sabah olduğunda Bibi kahvaltısını yapıp Jüpiter İlköğretim okuluna gitti. Okula vardığında arkadaşlarına bu olanları anlatırken, Bibi ve Yeti arkadaşlarının "Ooooooo, Vaaaawww" tepkilerini duyunca ikisi de çok güldü.
Okulda saklambaç, yerden yüksek ve elim sende oynayan Bibi ve Yeti çok eğlenmişlerdi. İngilizce dersinde öğretmenleri Uzi Kuzi onlara grup çalışması yapmalarını söyledi. "Çalışmada bol hayal gücü olabilir" diye ekledi.
Bibi ve Yeti birlikte grup oluşturup çok başarılı bir sunum hazırlayarak "100" puan aldılar. O an sevinçten havalara uçan Bibi ve Yeti öğretmenleri Uzi Kuzi'ye sıkıca sarılıp teşekkür ettiler. Bu iki gün boyunca hayattan çok şey öğrenen Bibi ile Yeti hayatta daha başarılı olacaklarına ve her zaman doğruyu ve iyiyi öğretecek bir insan olacaklarına inanıyorlardı. (DG/EÖ)
Dila Güzel, İzmir Özel Gelişim İlköğretim Okulu, 4-A sınıfı