Yağmurlu ve ıssız bir geceydi. Daracık sokaklarda ve soğuk havada köpeklerin ve kedilerin çığlık çığlığa bağırmaları beni ürpertiyordu.
Elimde sihirli bir küre, cadının evine gidiyordum, oraya vardığımda korkunç bir ses duyuldu : "Kimdir o beni gece gece saat 03:00'te rahatsız eden bakayım?"
"Benim ben, Dila, beni hatırlamadınız mı? Size aile yadigarı sihirli küreyi getirdim." "Tamam, hatırladım, içeri gir" demiş ve kapıyı gümm diye kapatmış.
İçeri girdiklerinde cadı "Evet, bu küreye karşılık ne istiyorsun?" diye sormuş. "Ben sesimin güzel olmasını istiyorum" demiş Dila. "Bundan kolay ne var?" demiş cadı kahkahalar atarak ve hemen Dila'ya güzel bir ses vermiş.
Dila o kadar mutluymuş ki, şarkılar söyleyerek eve dönmüş.
Annesi Evşen sabah sihirli küreyi arayıp ta bulamayınca ortalığı ayağa kaldırmış ve beyin okuma gücüyle Dila'nın küreyi aldığını öğrenmiş ve o an o kadar çok kızmış ki, onun sihirli güçlerini almış ve bir yandan da "Sen nasıl böyle bir şey yaparsın Dila?" diye ona bağırmış.
Dila gözlerini açmış, bakmış ki annesinin kızarak Dila Dila diye bağırması aslında rüyaymış. Annesi, Dila'yı öperek okula geç kalmaması için bir an önce hazırlanması gerektiğini söylüyormuş.
Çocuklar her zaman kendi başlarına hareket etmek isterler. Kendilerini "her şeyi yapabilirim" duygusuna kaptırıp, dünyanın ne kadar zalim ve korkunç olduğunu anlamak istemezler. Hep söylediğim gibi, çocukların başında her zaman ona doğruyu ve iyiliği öğreten bir yetişkin olmalıdır. Mart 2011
(*) İzmir Gelişim Koleji, 4-A sınıfı