O gün hava sıcaktı. Sabahleyin uykumu alamamıştım. Daha hazırlanıcaktık. Üstünü giy, saını yap, yemek ye, yüzünü yıka daha bir sürü şey...
Her şeyimi yaptıktan sonra aşağıya indim. Servisi bekledim. Biraz geç gelmişti. Bazen sıkılıyorum ve sinir oluyorum. Sonra okula geldim. Güle oynaya girdik hepimiz içeri.
Bir de sabahları ders olmasa iyi olur. Şimdi okul demek zaten ders demek değil mi diye aklınızdan geçirirsiniz. Zaten derste herkesin dikkati başka yerde olur. Herkes sorunlarını düşünür.
Böylece öğlene kadar ders saati geçti. Öğleden sonra son iki ders kalmıştı. Tabi öğretmen bizi hiç ödevsiz bırakır mı? Bir sürü ödev verdi. Ama öğretmen beden var deyince biraz neşemiz yerine geldi.
Eve geldim yemeğimi yedim. Üstümü değiştirdim. Beden dersimiz eğlencelei geçti. Servise bindim. Servis kapının önüne geldi. Ama yolda bulunan tümsek her şeyi dağıttı. Tümseğin üstündeyken araba durur gibi oldu. Ben orda tümsek olduğunu bilmiyordum.
Adımımı atarken dengem bozuldu ve yere düştüm. Sonra başım kanadı ve bayıldım. O sırada servis şoförü beni tekrar bindirip doktora götürdü. Ben bu durumdan insanlığın ölmediğini anladım. (MC/EÖ)
(*) Mehtap COŞKUN, Tekirdağ Çerkezköy Karaağaç Atatürk İlköğretim Okulu, 5-A sınıfı