Kesin olan bir şey var. Eşcinsellik hastalık/bozukluk değil, ama Bakan Selma Aliye Kavaf açık açık ayrımcılık yapıyor.
Kavaf Hürriyet'ten Faruk Bildirici'ye verdiği röportajda şunları söylüyor:
"Ben eşcinselliğin biyolojik bir bozukluk, bir hastalık olduğuna inanıyorum. Tedavi edilmesi gereken bir şey bence. Dolayısıyla eşcinsel evliliklere de olumlu bakmıyorum. Bakanlığımızda onlarla ilgili bir çalışma yok. Zaten bize iletilmiş bir talep de yok. Türkiye'de eşcinseller yok demiyoruz, bu vaka var."
Hastalık da değil, bozukluk da
Ruh sağlığı uzmanları eşcinselliği "hastalık/bozukluk" kapsamından çıkaralı neredeyse 40 yıl oluyor. Bakan Kavaf'a hızlandırılmış kurs niteliğinde bilgileri sunalım:
Psikiyatri literatüründe geçerli temel metinlerden biri Amerikan Psikiyatri Derneği'nin (APA) Tanı ve İstatistik Rehberi(DSM).
Diğeri de Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) Uluslararası Hastalıklar Sınıflandırması (ICD) metni.
APA, 1973'te aldığı kararla, WHO da 1990'da metinlerinde eşcinselliği tanı sınıflandırmalarından tamamen çıkardı. 1975'te de Amerikan Psikoloji Birliği aynı tutumu benimsedi.
Askeri Yargıtay Daireler Kurulu, total retçi Mehmet Tarhan'ın davasıyla ilgili gerekçeli kararında, "eşcinsellik psikoseksüel bozukluktur" dediğinde, bianet'İn görüştüğü dönemin Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) Başkan Yardımcısı Cem Cimilli bu iki metni anımsatmış, "Mevcut literatürde, eşcinsellik bir bozukluk olarak görülmüyor. Sarışın olmak gibi" demişti. Türk Tabipleri Birliği (TTB) yönetiminden Metin Bakkalcı da şunları söylemişti:
"İnsanların yaklaşık yüzde 15'inin yaşadığı bir cinsel kimlik durumudur eşcinsellik. Dolayısıyla bu tartışma tıbbi bir tartışma değildir. Bu bakımında tıbbın başka amaçlar için kullanılmasını meslek örgütü olarak doğru bulmayız."
"Heteroseksüelliğe de hekimler karar vermiyor"
Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği'nin (CETAD) başkanı, psikiyatr Nesrin Yetkin de askeriyedeki eşcinsellik muayenesiyle ilgili "Eşcinsellikle ilgili bir hekim kararını doğru bulmuyorum. Böyle bir muayene bilimsel olarak da doğru değil. Hekimler olarak, heteroseksüellerin heteroseksüel olduğuna nasıl karar vermiyorsak, eşcinsellik için de böyle bir karar veremeyiz" demişti.
Ayrımcılık
Eşcinsellik bir yönelim. Kavaf'ın sözleriyse açık ayrımcılık. Sarışınların ya da mavi gözlülerin veya boyu 1,80'den uzun olanların hasta olduğunu söylemekten farkı yok. Ama Kavaf bu sözlerinin nelere yol açtığının farkında değil.
1. Her şeyden önce eşcinselliğin tedavi edilebilir olduğunu söylemek, toplumun eşcinselllerin diğerlerine göre daha az korunma hakkı olduğunu, kendilerine ayrımcılık yapılabileceğini ima ediyor.
2. Eşcinsellerin ayrımcılığa karşı hak mücadelesini gerekçesizleştirmeyi, haksız çıkarmayı amaçlıyor. Valiliklerin ayrımcılıkla mücadele eden LGBTT örgütlerine karşı "genel ahlaka aykırılık" iddiasıyla açtığı davaları anımsayın.
3. Eşcinsellere yönelik damgalamayı, ayrımcılığı güçlendiriyor. İnsanca bir yaşam sürebileceklerine, buna hakları olduğuna dair gerçeği gizliyor. Tersini doğru kabul ediyor. Sistematik şiddeti meşrulaştırıyor. Bunun nereye kadar varabileceğini somut bir örnekle anımsatalım: Kasım 2008'den beri Ankara ve İstanbul'da sekiz transseksüel kadın öldürüldü.
Ayrımcılıkla mücadele gazetecinin de görevi
Bu haberle ilgili Faruk Bildirici'ye ve Hürriyet editörlerine de söylenecekler var. Maalesef iş, bir Bakan'ın insan haklarına aykırı sözlerini görünür kılmakla bitmiyor.
Verdiğimiz bilimsel bilgilerin bu haberin içinde ya da en azından yanında bir kutu olarak yer alması gerekirdi. Gazeteciler, ayrımcı sözleri ya da uygulamaları haberleştirirken, bunları bağlamına oturtup açık açık "ayrımcı" diyerek çerçeveleyebilmeli. (TK)