Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’ya ilköğretim öğrencilerine her gün ant içirilmesi sorulmuş. Bakan olmasa da olabilir anlamına gelebilir bir yanıt vermiş. Milliyetçi kuruluşlar bakanın söylediklerini reddeden, “ölürüz de vermeyiz” cinsinden açıklamalar yaptılar. Eğitim Sen ise uygulamanın kaldırılmasını istedi.
Konuyu sakin kafayla ele almakta yarar var. Alevli açıklamalara neden olan temelde içerik olduğu için meseleyi andın içeriğinden bağımsız olarak düşünmek işi kolaylaştırabilir.
Her gün tümüyle kural gereği, hiçbir şekilde isteğe bağlı olmadan söylenen sözlerin, bu sözleri söylemek zorunda bırakılanlar için anlam taşıması söz konusu olamaz. Bu yalnız ant için değil, şarkı, marş, dua vb. için de böyledir.
Bir kuruluşta böyle bir uygulama ancak zorlama kök salmış ve kurumsallaşmış ise mümkün olabilir. Bu da meselenin militarizm ile bağlantısını gösterir. Ant içme gibi sık yapılan törenler ancak askeri zihniyetin ve dayandığı zorun var olduğu ortamlarda görülür.
Bu uygulama insana aykırıdır çünkü zora dayanır. Zorlama kaldırıldığında ortadan kalkar. İnsanların kendi istekleri ile her gün ant veya marş söylemeleri ancak faşizan, paramiliter örgütlenmeler içerisinde görülür. Toplum uzun süre faşizme ve paramiliter örgütlenmelere maruz kalırsa, kitlelerin törensel uygulamalara istek veya rıza göstermesi sağlanabilir. Topluma özgürlük sızarsa, bu üretilmiş rıza yerini redde bırakır.
Bir örnek verelim. Tüm öğrenciler bal yemeye bayılıyor olsun. Her gün “bal yemeyi seviyorum” diye bağırmaya, hatta bal yemeye zorlanırlarsa, kısa sürede baldan soğurlar. Okullarda aslında bu yaşanmakta. Dahası, törende konuştukları, güldükleri, düzeni bozdukları, hatta biraz büyüyünce kaçtıkları için nice öğrenci dayak veya ceza yiyor. Oysa sorun öğrencide değil, dayatmada.
Andın içerdiği kimi kavramlar, ilköğretimin başındaki çocuklar için anlamsızdır. Bu da ant içme töreninin ne denli anlamsız ve dayatma olduğunun bir diğer göstergesidir. Burada istenen, öğrencilerin küçük yaştan ant içmeye, törenlere, esas duruşa ve “ben Türküm” kalıbına alışmalarıdır.
Ant içirme uygulaması dogmacılık, milliyetçilik ve militarizmle şekillenmiştir. Öğrencilerin sorgulayıcı olması değil; milliyetçiliği ve diğer dogmaları bellemeleri isteniyor. Militarizm tam da bu nedenle devreye giriyor. Askeri düzende zorla belletme, kural ve ezber asıldır. Üstler, astların kurala her koşulda uymasını isterler. Ant ve marş da kuraldır. Müzik ve sözüyle marş, her vurgusu ve sözüyle ant bir kalıp olarak bellenecektir. Söyleyen inansın ya da inanmasın sözlerin söylenmesi gerekir. Kural yerine geldi mi, üstler tatmin olur. Bu şekilde düzenin güçlü ve kalıcı olduğu her gün vurgulanır.
Ant içirme uygulaması tek başına düşünülmemelidir. Öğrencilere ant içirilmesi, “rahat”, “hazırol”, “dikkat” gibi komutların kullanılması, öğrencilerin rap rap asker gibi yürütülmesi militarizmdir. Bunların hiçbirinin okulda yeri yoktur. Okula sızmış olmaları, eğitim sisteminin insancıl ve özgürlükçü olmamasından kaynaklanmaktadır.
Okullar, katı hiyerarşi ve azınlığın çoğunluğu yönetmesine dayalı olarak işliyor. Bu, mutlak otorite, tepeden yönetilme ve denetlenme, öğrencilerin sınırlarının ve haklarının sürekli çiğnenmesi demek. Çocukların gelişmesi için gerekli olan istekle öğrenme, beceriler edinme ve mutlu olma hep arka planda bırakılmaktadır.
Cumhuriyet tarihinin “bir millet - bir devlet” yaratma çabası çığrından çıkarak okulları kaplamıştır. Buna şaşırmamak gerekir çünkü milliyetçilik ve militarizm bir virüs gibi yayılmacıdır. Eğitimde akla dayalı gidişat ve direnç noktaları yıkıldıkça, yayılma kolaylaşmıştır. Öğrencilerin her gün “ben Türküm”, “kendimi benden yüce bir şeye armağan ediyorum” diye bağırtılmasına varılmıştır. Uygulama, milletin ve devletin insandan önce geldiğinin her gün yinelenmesidir ve trajikomiktir. Bu uygulama mutlaka değişmelidir.
Milliyetçilik ne kültürü, ne insanı değerli görür. Bu toprakların halklarının biri dışında hor görülmesi, yok sayılması ve dahası yok edilmesi milliyetçiliğin doğal sonucudur. Rum, Ermeni, Kürt, Süryani, Arap ya da başka bir etnik kimlikten bir öğrenciye her gün okulda ben “Türküm” dedirtmek akıl dışıdır. Etnik kimliğiyle çelişen sözleri her gün yineleyen öğrenciler yaşları büyüdükçe hem kızgınlık, hem de tiksinme hissedebilir. Öte yandan, etnik farkındalığın güçlü olduğu ortamlarda etnik kimliklerine daha çok sahip çıkabilirler. Yani ant içirme ters de teper. Milliyetçi ve militarist yaklaşım bunları da göz ardı eder.
Bu satırlar, insana aykırı eğitim sistemine bir armağan olsun.(SD/EÜ)
* Doç. Dr. Serdar Değirmencioğlu.