Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) milletvekili Ufuk Uras, hükümetten 1 Mayıs'ın Taksim'de kutlanabilmesi için gereken önlemeleri almasını istedi.
Dün Meclis'te gündem dışı söz alarak 1 Mayıs üzerine konuşan Uras, Sakarya'da Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) düzenlediği şenliğe yapılan baskını da kınadı ve "Saatler süren linç amaçlı kuşatma devam ederken, yetkililer gereken müdahaleyi yapmamış, şenliğin güvenliği sağlanmamıştır" dedi.
Uras, Taksim'de kutlama yapmak isteyenlere polisin güç kullanarak müdahale edeceğini söyleyen İstanbul Valisi Muammer Güler'i eleştirdi.
"Korku salan ve demokrat olmayan bir anlayışa yaslanan İstanbul Valisi, geçen yıl da İstanbul’u bir savaş alanına çevirmiş, adeta sıkıyönetim uygulatmıştı. Bu anlayışın İstanbul’da 1 Mayıs’ı huzur içinde yönetmesi mümkün değildir."
Taksim'de kutlamayı yasaklamanın "12 Eylül darbe zihniyeti olduğunu" belirten Uras, şöyle devam etti:
Ama şu çok açık ki, 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı kutlamanın yasaklanması, izin verilmemesi gibi müeyyideler, 1 Mayısların işçilerin birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak kutlanmasını engelleyememiştir. Emek her türlü üretimin vazgeçilmezi olduğuna göre, emeğin bayramı da bayramların en anlamlılarından birisidir.
1 Mayıs’ın huzur ve güven içinde, demokrasiye yakışır bir şekilde kutlanabilmesi için fiili durumun resmiyete kavuşturularak resmi tatil olarak kabul edilmesi, yıllardan beri sendikaların da taleplerine olumlu bir cevap verilmesi açısından anlamlı bir adım olacaktı. Ama mezarda emeklilik yasasını çıkarmayı marifet sayan, Tuzla’da adeta toplu katliama dönüşmüş iş kazaları karşısında ilgisiz kalan hükümet, akıldışı bir kar-zarar hesabı ile bu imkanı yaratmadı.
Dünyanın en küresel bayramı olan ve zaten yüz yıldır bütün dünya işçileri tarafından kutlanan 1 Mayıs'ı Bakanlar Kurulu kararıyla “Emek ve Dayanışma Günü” olarak ilan etmek herhalde ancak bu hükümetten beklenebilecek bir kurnazlık örneği olabilir. Bu günü “bizde tatiller çok fazla” gerekçesiyle tatil ilan etmemek de emekçilerle alay etmenin bir diğer adı olsa gerek.
Sendikalarla, emekçilerle dalga geçmek, onların taleplerini ve iradelerini ciddiye almamaktır. Nitekim “ayaklar başları yönetirse kıyamet kopar” sözleri AKP'nin işçilere, ezilenlere ilişkin bilinç altında ne varsa ortalığa dökmüştür.(EÜ)