Cumartesi Anneleri/İnsanları Galatasaray Medyanı’ndaki 523. buluşmalarında , 1 Nisan 1996’da kaybedilen Talat Türkoğlu’nun akıbetini sordu.
Baykal: Erdoğan sözünü tutsun
Buluşmada ilk olarak 2004’te İğneada’da kaybedilen Tolga Ceylan Baykal’ın annesi Kadriye Baykal konuştu. Baykal Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2011’de başbakanken Cumartesi Anneleri/İnsanları ile yaptığı görüşmeyiş hatırlatarak şöyle konuştu:
“2011’den bugüne 4 yıl geçti. Hala gözaltında kayıplar için bir gelişme yok. Ben Erdoğan’a Cumartesi Anneleri’ne verdiği sözü hatırlatmak istiyorum. Sözünü tutsun.”
Baykal’ın ardından Türkoğlu’nun kızkardeşi Münibe Türkoğlu konıştu. Türkoğlu, Talat Türkoğlu’nun akıbetini sormaya devam edeceklerini, unutmayacaklarını ve unutturmayacaklarını söyledi.
Tuncer: Sorumlular devlet adına bu suçları işliyorlar
Türkoğlu’nun davasına bakan avukat Gülizar Tuncer de buluşmada konuşarak Türkoğlu davası sebebiyle etkili soruşturma yürütülmediği için Türkiye’nin AİHM tarafından yaşam hakkını ihlal edildiği gerekçesiyle mahkum edildiğini, kararın ardından soruşturmanın genişletilmesi yönündeki taleplerinse karşılıksız kaldığını söyledi.
“Talat Türkoğlu dosyası da diğer gözaltında kaybedilenlerin dosyasından farklı değil. Çünkü bu suçları işleyen kolluk kuvvetleri, askerler, polisler devlet adına bu suçu işliyorlar. Bu nedenle Türkiye yıllardır BM’nin Kayıplara Karşı Sözleşmesi’ni imzalamadı, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Roma Statüsü’ne ve Nürnberg Şartı’na taraf olmadı.
“Türkiye bunları yapmamakla birlikte iç hukukta gözaltında kayıpların zamanaşımına uğramasını engelleyecek adımları da atmıyor. Yeni faili meçhullere yol açacak iç güvenlik yasasına imza atıyor.”
Sonbahar: İç Güvenlik Yasası iptal edilmeli
Tuncer’in ardından İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon’un basın açıklamasını Cumartesi Anneleri/İnsanları’ndan Gönül Sonbahar okudu.
“Biz hukuk devleti isterken, temel hak ve özgürlüklerimizi koruyacak düzenlemelerin yapılmasını isterken, her türlü engeli çıkartanlar dün İç Güvenlik Paketi’ni yasalaştırdı” diyen Sonbahar şöyle konuştu:
“Artık Türkiye olağanüstü hal rejimi ile yönetilecek. Artık 12 Eylül darbecilerinin bile valilerle sınırladığı yetkiler, polisler tarafından kullanılacak. Artık güvenlik güçlerinin yurttaşa karşı işlediği suçlar yasal hale gelecek. Artık yurttaşların can güvenliği ağır tehdit altında olacak.
“Bir kez daha söylüyoruz; anayasaya ve evrensel hukuka aykırı olan bu yasa iptal edilmelidir. Çünkü yaşam hakkı hem anayasada hem de tüm insan hakları belgelerinde güvence altına alınmıştır.
“Çünkü yaşam hakkı ihlalleri söz konusu olduğunda yürütülen soruşturmaların hızlı ve etkili bir biçimde gerçekleştirilmesi hukuk devleti ilkesinin gereğidir.
Türkoğlu dosyası ile ilgili konuşan Sonbahar cezasızlığın son bulmasını talep etti.
“Anayasanın 90. maddesine göre; kanunların temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelere aykırılık içermesi halinde uluslararası sözleşme hükümleri esas alınır.
Buna göre yerel mahkemeler, karar verirken Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümlerini ve Sözleşme hükümlerinin yorumu niteliğindeki AİHM kararlarını göz önünde bulundurmak zorundadırlar. Çünkü AİHM ‘in tespit ettiği ihlal kararları yeniden yargılama sebebidir.
“Buna rağmen 19 yıldır tüm hükümetler ve yargı sistemi Talat Türkoğlu’nun akıbetini gizleyen, faillerini koruyan tutumunu sürdürdü. Yeter artık! Talat Türkoğlu dosyasındaki cezasızlık son bulsun. AİHM kararı doğrultusunda dava yeniden görülsün. Adalet sağlansın!” (EA)
Talat Türkoğlu nasıl kaybedildi?Sosyalist kimliğiyle bilinen, bu nedenle defalarca gözaltına alınan, yıllarca cezaevinde kalan 45 yaşındaki Talat Türkoğlu, polis takibi altındaydı. Son olarak 26 Mart 1996 tarihinde yargılandığı İstanbul 2 No’lu DGM hakkında 3 yıl, 9 ay ceza vermişti. 29 Mart 1996 tarihinde Edirne'deki annesini ziyaret etmek üzere İstanbul'dan otobüse bindi. Bindiği otobüs yolda bir otomobil tarafından durduruldu ve otomobilde bulunanlardan bir kişi otobüse bindi. Edirne'ye yaklaşınca aynı otomobil tekrar otobüsü durdurdu ve daha önce otobüse binen kişiyi aldı. Bu otomobil Talat Türkoğlu'nu annesinin evine gidene kadar takip etti. Ziyaretini tamamlayan Talat Türkoğlu, 1 Nisan 1996 tarihinde İstanbul’a dönmek üzere Edirne’den yola çıktı ve bir daha kendisinden haber alınamadı. Türkoğlu ailesi ve İnsan Hakları Derneği, dönemin bütün devlet yetkililerine yazılı başvuru yaptı. Hukuki girişimlerde bulundu. Kamuoyu yaratmak için eylemler yaptı. Soru önergeleriyle konu Meclis'e taşındı. Af Örgütü acil eylem çağrısı yaparak uluslararası kamuoyunu harekete geçirdi. Ama hükümet yetkilileri ailenin iddialarının asılsız olduğunu söyledi. Talat Türkoğlu'nun gözaltına alındığı inkar edildi. 1997 yılında Talat Türkoğlu’nun eşkal ve giysi bilgilerini eksiksiz veren JİTEM mensubu Kasım Açık, Talat Türkoğlu’nun Edirne yakınlarında bulunan Çadırkent’te polisler, askerler ve itirafçılardan oluşan bir ekip tarafından sorgulandığını itiraf etti. Talat Türkoğlu'nun öldürülerek cesedinin Meriç Nehri’ne atıldığını söyledi. Olay yerinin krokisini çizdi. Olaya katılanların isimlerini verdi. Tüm bunları detaylı bir biçimde yazılı ve imzalı olarak beyan etti. Türkoğlu ailesi Kasım Açık’ın ifadesine dayanarak ek bir soruşturma yapılması için savcılığa başvuru yaptı. Ama etkin bir soruşturma yürütülmedi; kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilerek dosya kapatıldı. İç hukuktan sonuç alınamayınca dava AİHM'e taşındı. Türkiye AİHM'de etkili bir soruşturma yapmadığı, Talat Türkoğlu’nun yaşama hakkını korumaya yönelik yükümlülüğünü yerine getirmediği gerekçesiyle mahkum oldu. |