Cumartesi Anneleri/İnsanları, gözaltında kaybedilen, faili meçhul cinayete kurban giden yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için sürdürdükleri adalet arayışlarının 627. haftasında İstanbul’da, Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi.
Eyleme CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Hilmi Yarayıcı da katıldı.
Tutuklu gazeteci Murat Sabuncu’nun Cumartesi İnsanları’na gönderdiği mektupta, Sabuncu’nun kendisine gönderilen mektupların “Böyle bir kişi yok” denilerek geri gönderildiği aktarıldı.
Sabuncu nezdinde tutuklu gazetecilerin, politik tutsakların anıldığı oturmada, öldürülmesinin üzerinden 70 hafta geçen avukat Tahir Elçi için adalet aramaktan vazgeçilmeyeceği de belirtildi.
Eylemde söz alan Milletvekili Yarayıcı Sabahattin Ali’yi, sözleri Ali’ye ait olan “Benim Meskenim Dağlardır” şarkısını seslendirerek andı.
Türkoğlu: Bu ayıba son verin
Talat Türkoğlu’nun siyasi kimliğinden dolayı kaybedildiğini belirten Münibe Türkoğlu “Direnme gücünü kıramadılar, düşüncesinden dolayı insanları yok ettiler. Biz kayıp yakınlarını da bu meydana bekçi yaptılar” dedi.
“1 Nisan 1996 tarihinden beri kendisinden haber alınamayan Talat Türkoğlu ile ilgili 1997’de JİTEM elemanı Kasım Açık itirafta bulunmuş, Türkoğlu’nu Edirne Çadırkent’te bir grup polis, asker ve itirafçı tarafından sorgulandığını, öldürüldüğünü Meriç Nehrine atıldığını söylemiştir.
“Daha sonraki süreçte itirafçı öldüğü için dosya zaman aşımından dolayı kapatılmıştır. Bu ayıba son verin. Çünkü siz devlet adına yaptınız, açıklayın, dürüst olun, net olun, hukuku işletin.
Kırbayır: Mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz
Cemil Kırbayır’ın abisi Mikail Kırbayır da “Dünya biliyor, devletin gözetimi altındaki insanlarımızı yine devlet katletti” dedi.
“Ardahan’dan Cemil Kırbayır, Edirne’den Talat Türkoğlu’na bu coğrafyada ne kadar devlet eliyle kayıp varsa onların akıbetini bulup sorumluları yargılanıncaya kadar mücadelemizden vazgeçemeyeceğiz.
Yarayıcı: Belki artık burada bile oturamayacağız
Hilmi Yarayıcı konuşmasında 16 Nisan’da gerçekleşecek anayasa değişikliği referandumunu da hatırlatarak “belki artık burada bile oturamayacağız” dedi.
“Eğer bu iktidar samimi olsaydı, Sur’da, Silopi’de ve birçok yerde katledilen insanlarımıza sahip çıkardı; barış diyen akademisyenleri tutuklamaz, ihraç etmezdi; insan hakları ve eşitlik diyen insanlara antidemokratik uygulamaları yapmazdı; polise sadece ‘galoş giy’ diyen Dilek Doğan’ı, cenazesi için Okmeydanı’na giden Uğur Kurt’u katletmezdi; barış elçisi Tahir Elçi’nin katillerini bulur yargılardı.
“Katilleri cezasızlık sistemi içerisinde, ödüllendirmek yerine cezalandırsaydı eğer kayıplarımız aramak yerine onların akıbetini hukuk çerçevesinde savunma noktasına gelebilirdik. Büyük bir inançla bize bırakılan bu mirası devraldık, sahiplendik. Mücadelelerini devam ettireceğiz.”
Tanrıkulu: Gerçek adalet için “Hayır” demeliyiz
Tanrıkulu, konuşmasında dün (31 Mart) FETÖ/PDY davasından yargılanan 21 gazetecinin tahliye edilmeden haklarında tekrar gözaltı kararı çıkarılmasını hatırlattı.
“Yargıçlar Birliği geçen hafta yaptığı açıklamada Türkiye’de hukuk devletinin sonuna gelindiğini söyledi. Ayın 16’sı da bunun dönüm noktalarından olacak. O nedenle bu süreçte herkesin adalet için, geçmişle hesaplaşmak için iki kat daha fazla sorumluluğu var.
“Dün tahliye edilen gazetecilerin hakkında madem başka iddianameler vardı, neden 7 aydır soruşturma olmadı da tahliye kararı verilince oldu? Bu gösteriyor ki Türkiye’de adaletin sonuna geldik. Yargı tamamen yürütme organının emrindedir. Ayın 16’sında da bu oylanacaktır. Gerçek adalet için bu gidişata ‘Hayır’ demeliyiz.”
Talat Türkoğlu nasıl kaybedildi?
Cumartesi Anneleri/İnsanları adına, Leyla Havva Kaya tarafından okunan basın açıklamasında, Talat Türkoğlu’nun kaybedilmesi şöyle anlatıldı:
“45 yaşındaki Talat Türkoğlu İstanbul'da yaşıyordu. Sosyalist kimliği nedeniyle 4 kez gözaltına alındı; yoğun işkence gördü ve yıllarca cezaevinde kaldı.
“Polis takibinde olan Talat Türkoğlu 29 Mart 1996 tarihinde annesini ziyaret etmek için otobüsle İstanbul'dan Edirne’ye gitti. 1 Nisan 1996 tarihinde de İstanbul’daki evine dönmek üzere yola çıktı ve kendisinden bir daha haber alınamadı.
“Ailesinin ve İnsan Hakları Derneği’nin ilgili tüm kurumlar nezdindeki girişimleri sonuçsuz kaldı.
“AiHM’ye taşınan davada Türkiye etkili bir soruşturma yapmadığı ve Talat Türkoğlu’nun yaşama hakkını korumaya yönelik yükümlülüğünü yerine getirmediği gerekçesiyle mahkum oldu.
“Bugüne kadar iç hukuktaki girişimlerinden sonuç alamayan aile ve davayı 21 yıldır takip eden avukat Gülizar Tuncer 18 Ağustos 2016 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.” (TP/YY)