*Fotoğraf: Sosyal medya
“Devlet oldum olası insan hakları örgütlerini kriminalize etme çabası gösterir ve insan hakları mücadelesini terörle ilişkilendirir, fakat artık kimse bu söylemi de ciddiye almıyor.
"Çünkü temcit pilavı gibi aynı şeyleri tekrar tekrar söylerseniz, bir süre sonra haklı olarak insanlar sizi ciddiye almaz. O kadar çok insan hakkında terör suçlarıyla dava açıldı ki, neredeyse toplumun yarısı terörist artık bu ülkede! Dolayısıyla kimse artık buna inanmıyor.
“Ben de TTB’nin başkanlığına seçildiğimde, cumhurbaşkanı ‘TTB’nin başına ne zamandan beri bir teröristi getiriyorlar?’ dediğinde herkes müstehzi bir ifadeyle gülümsedi; çünkü artık bırakın teröristlikle suçlananları, kendi destekçileri bile bunun gerçek olmadığını görüyor.”
Bu sözler tutukluluğu bugün itibariyle 56. gününe giren Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur- Fincancı’ya ait.*
Korur- Fincancı, Eylül 2020’de TTB Merkez Konseyi Başkanlığı görevini Prof. Dr. Sinan Adıyaman’dan devraldı. TTB o günlerde COVID-19 pandemisi nedeniyle oldukça gündemdeydi.
İktidarın salgın politikalarını eleştiriyor bu nedenle hedef oluyor hatta MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sıklıkla “TTB kapatılmalıdır” tehditlerine maruz kalıyordu.
TIKLAYIN- "Hekimler TTB'ye hep sahip çıktı, bundan sonra da çıkacak"
Ömrünü devlet şiddetine karşı mücadeleye adayan Korur- Fincancı’nın TTB Merkez Başkanlığı’na seçilmesi ise; iktidarın öfkesini daha fazla arttırmıştı.
Korur- Fincancı ikinci kez göreve gelmesiyle öfke arşa çıktı. 19 Ekim’de Medya TV’ye verdiği bir röportajın hemen ardından hakkında soruşturma başlatıldı.
26 Ekim’de gözaltına alınıp, 27 Ekim’de tutuklandı. Hakkında “örgüt propagandası yaptığı” iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması ise; 23 Aralık’ta görülecek.
TIKLAYIN-"Baskılar hekim dayanışmasıyla etkisiz kalacak"
"TTB iktidarı rahatsız etti"
TTB eski Merkez Konseyi Başkanı Sinan Adıyaman, Korur- Fincancı’nın tutuklanması, hakkında istenen cezayı ve TTB’ye yönelik baskıları bianet’e değerlendirdi.
Prof. Dr. Adıyaman, “TTB’nin özellikle pandemi dönemindeki çalışmalarının ve itirazlarının iktidarı rahatsız ettiğini” söyledi. TTB’nin söylemlerinin kamuoyunda karşılık bulmasının ise; iktidar da büyük bir öfkeye neden olduğunu belirtti:
“TTB COVID-19 pandemisi sürecinin, hem sorgulayıcısı, hem de belirsizliklerden tedbirlere, hatta çare önerilerine kadar her şeyin muhatabı olmuştu. TTB’nin bilimsel bilgilerle ortaya koyduğu bu tavır, iktidara olan güvensizliği ise artırdı.
"Halkın ve hekimlerin beklentisini karşılamış olmak TTB’nin ülkemiz için nasıl bir ihtiyaca karşılık geldiğini en yalın biçimde gösterdi. Ayrıca sağlıkta dönüşüm programına yaptığımız eleştirilerde de haklı çıktık ve bu toplumda da karşılık buldu. Yine sağlıkta şiddete karşı verdiğimiz mücadele ve bu konudaki ısrarımız iktidarı zorladı. Bütün bunlar iktidarın TTB’ye olan öfkesini perçinledi.”
TIKLAYIN-"Bu karanlık günler geçecek, biz Şebnem'in yanında olalım"
“Tutuklama TTB’ye olan öfkenin dışavurumu”
Adıyaman, “Korur- Fincancı’nın tutuklanmasını da iktidarın TTB’ye yönelik öfkesinin dışavurumu olarak” nitelendirdi ve şöyle devam etti:
“Böylesine bir toplumsal ihtiyacı kendi doğallığında, hiçbir kişisel ya da kurumsal çıkar ve beklenti olmadan karşılayan bir hekim meslek birliğini hedef almak, Merkez Konseyini görevden alma davası açmak ve daha da ilerisi demokratik seçimlerle göreve gelmiş Merkez Konsey Başkanını gözaltına alıp tutuklamak bu öfkenin dışavurumundan başka bir şey değildir.
“Bu konu, halkın sağlık hakkı için 60 yıldır mücadele eden , iyi hekimlik değerlerini savunan sosyalizasyonu esas alan toplumcu, eşitlikçi, sağlığı bir hak olarak gören, hekim emeği başta olmak üzere bütün emekçilerin haklarından yana olan bir örgütün bu yoldan kriminalize edilmeye çalışılmasından ibarettir. TTB MK’nin görevden alınması için dava açılması bunun kanıtıdır.”
TIKLAYIN-"İktidarın güç gösterisine karşı Şebnem ile dayanışma içinde olmalıyız"
“Bu hukuksuzluğu kabul etmek mümkün değil”
Son olarak 23 Aralık’ta görülecek duruşmaya değinen Prof. Dr. Adıyaman, “İktidarın kendisi gibi düşünmeyen herkesi yasadışı görüyor. İtirazda ısrarcı olanları ise hapishaneye atmak dahil değişik şekillerde etkisiz hale getirmeye çalışıyor.
"Bu yaklaşım iktidarın demokrasiden ve hukuktan ne kadar uzaklaştığının göstergesidir. Bunu kabul etmek mümkün değil. İktidarın bu pervasız hukuksuzluğuna karşı 23 Aralıkta Çağlayan’da olacağız. Şebnem Korur Fincancı ile dayanışmak sadece hekimlerin değil, tüm demokratik kesimlerin sorumluluğu olduğuna inanıyorum" dedi.
TIKLAYIN-"Şebnem'e yapılan yargısız infaza karşı sesimizi yükseltmeliyiz"
"Haberin veriliş biçimine eleştirim var" |
Korur-Fincancı, Medya Haber’de yaptığı değerlendirmeler ile ilgili bianet’e şu açıklamayı yapmıştı: “Yayınlanan görüntülerde, kasılmaları ve istemsiz hareketleri olan insanlar görülüyor ve kimyasal silah kullanıldığı iddia ediliyor. Ben, katıldığım yayında bu istemsiz hareketlerin sinir sistemini tutan bir kimyasalın etkisiyle olabileceğini belirttim ve bir kimyasal kullanıldığı iddiası varsa da bununla ilgili etkili bir soruşturma yapılması gerektiğini ifade ettim. “Ölüm meydana gelmişse; Minnesota Protokolü'ne göre tıbbi bir araştırma yapılması gerektiğini, bağımsız kurumlar tarafından da bir soruşturma yapılmasının zorunluluk olduğunu çünkü bunun Cenevre Sözleşmesi kapsamında savaş suçu olarak değerlendirildiğini söyledim. Ancak haber, benim bu olayı kanıtladığım şeklinde yansıtılmış, yani pek doğru yansıtılmadı.” TIKLAYIN - Şebnem Korur- Fincancı: Susmadığımı defalarca kez kanıtladım |
Ne olmuştu? |
Medya Haber'e konuşan Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur-Fincancı, TSK'nın askeri operasyonlarda kimyasal silah kullandığı iddialarına ilişkin görüntüleri incelediğini belirtti: "Belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik-zehirli kimyasal gazlardan biri kullanılmış durumda. Her ne kadar kullanılması yasak olsa da çatışmalarda kullanıldığını görüyoruz." Bağımsız heyetlerin bölgede inceleme yapmasının uluslararası sözleşmeler gereği zorunlu olduğunu belirten Prof. Dr. Şebnem Korur-Fincancı, "Uluslararası sözleşmelerin uygulanması ve kimyasal silahların kullanımını yasaklayan Cenevre Sözleşmesi kapsamında böyle bir iddia ortaya çıktığında nasıl bir araştırma yapılacağı da Minnesota Protokolü'nün ilkelerinin ele alınması gerekiyor" dedi. Korur-Fincancı bu açıklamalarının ardından iktidara yakın medya kuruluşlarınca hedef gösterildi. Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Savunma Bakanı Hulusi Akar da kimyasal silah iddialarını yalanlayan açıklamalar yaptı. Ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı hakkında "Terör Örgütü Propagandası Yapmak", "Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama" suçlamalarından soruşturma başlattığını açıkladı. Korur-Fincancı'nın soruşturma kapsamında ifade vermesi bekleniyordu. Fakat 26 Ekim'de polisin evine yaptığı baskınla gözaltına alındı ve Ankara'ya götürüldü. Şebnem Korur-Fincancı, 27 Ekim'de "örgüt propagandası" suçlamasıyla tutuklandı. |
(RT)
* Ayşegül Doğan'ın 1 Mart 2021'de Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ile yaptığı röportajdan.