Sosyolog Prof. Saskia Sassen Columbia Üniversitesi'nde ders veriyor ve kentsel gelişim üzerine yaptığı analizlerle tanınıyor.
Dr. Şebnem Korur - Fincancı'nın serbest bırakılması kampanyası'nın destekçilerinden biri.
Korur- Fincancı’nın hemen serbest bırakılması gerektiğini söyleyen Sassen’le söyleştik.
Türkiye'de birkaç kez bulundunuz. Bildiğiniz gibi, Türk ekonomisini canlandırmak için İstanbul'a ikinci bir boğaz yapılması gerekiyor. Bunun imkansız olduğu neredeyse açıkken Türk hükümeti neden böyle bir projede ısrar ediyor?
Bu gerçekten çok kötü - kabul edilemez bir güç suiistimali. Türkiye'nin bunu yaşayan tek ülke olmadığını söylememe izin verin. Yine söylediğim gibi, olup bitenleri okumanın bir yolu (çoğunlukla henüz genel kamuoyu için kaydedilmemiş bir şey), ihtiyacımız olan ana unsurların tükenmekte olduğu ve hatta inşa etme, büyüme, temiz suya erişim vb. yöntemlerimiz için önemli olduğunu yeni yeni fark etmeye başladığımız bir dizi beklenmedik unsuru kaybetmekte olduğumuzdur.
Söyleyebileceğim tek şey, uygulamalarımızın ne kadar yanlış yönlendirilmiş olduğunu daha iyi anlamaya başladığımız ve yarattığımız yıkımı ve suyumuzu, toprağımızı ve insanlarımızı korumanın acil ihtiyacını ele almamız gerektiğidir.
"Entellektüel farkındalık yaratır"
Savaşa ve devlet şiddetine karşı ve insan haklarını savunmak için entelektüel görev nedir?
Mükemmel bir soru. Önemli olan, yeni nesillerin karşı karşıya olduğumuz felaket koşullarını dikkate almaya başlamasıdır. Şimdiden pek çok toprak ve su kütlesini öldürdük.
Ayrıca toprak, su ve diğer temel unsurları kullanmanın eski yollarını da çoktan yok ettik. Bu artan kıtlık (elbette!) büyük güçlü aktörler tarafından da fark edildi ve gasp devam ediyor! Çok endişe verici. Gezegenimizin büyük bir kısmını zaten yok ettik... ama daha fazlası da geliyor.
Entelektüel görev, diğer unsurların yanı sıra, gezegenimizin tahribatı konusunda farkındalık yaratmaktır.
Elbette gezegenin tahribatını ele alarak ve daha iyi bir toplum için çabalayarak insan haklarını savunuyoruz. Bu insan hakları, temiz toprak ve su yerine kendi kârlarına öncelik veren kapitalist düzen ve şirketlerin çıkarlarının ötesinde bir gezegende daha iyi bir toplumda yaşamayı da içermektedir.
Devlet ve şirketler gezegeni yok etmek için birlikte çalışmaktadır. Kâr amacı ve savaş da bunun bir parçasıdır, dolayısıyla entelektüel görev şiddet ve savaş kullanımını reddetmektir.
Dr. Fincancı, alternatifleri konuşmamız ve toplumumuzdaki mağduriyetleri gidermemiz için insan haklarını savunan modern bir entelektüelin en iyi örneğidir.
Şebnem Korur -Fincancı dünyaca ünlü bir adli tıp doktorudur. Uzun yıllardır devlet tarafından hedef gösteriliyor. Adli tıp doktoru olmak ve devlet tarafından hedef gösterilmek arasında nasıl bir ilişki var?
Ben çalışmalarımda yoğun olarak sürgünlerle ve zorla yerlerinden edilmeleriyle uğraştım. İnsanlar zorla yerinden edildiklerinde sağlık sorunları yaşıyorlar ya da bizzat güvenlik güçleri tarafından saldırıya uğruyorlar.
Dolayısıyla köy boşaltmaların ya da maden ve diğer doğa tahribatları nedeniyle yapılan zorla yerinden edilmenin sonuçları doğrudan insan hayatını tehlikeye atıyor.
Burada devlet ve büyük şirketlerin ortak bir oyunu var. Yani işkence ve ölüm de zorla yerinden edilmenlerin sonuçları arasında. Şebnem Korur - Fincancı sadece her doktorun yapması gerekeni yaptı, yani insanların sağlığıyla ilgilendi. Fincancı, koşullar ve tehditler ne olursa olsun, sadece bir doktorun yapması gerekeni yaptığı için tanınıyor.
Tam da bir doktor olarak davrandığı için bir insan hakları aktivisti ve daha iyi bir toplumun temsilcisi olarak hareket ediyor. Günlüklerinden, felsefe ve sosyoloji sorularıyla nasıl yoğun bir şekilde ilgilendiğini görüyoruz. Günümüzde bir doktorun önemli bir düşünür olması gerektiğinin farkında.
"Onun özgürlüğü barışa bir adım daha yaklaşmanın ön koşuludur"
Profesör Korur- Fincancı Türk Tabipler Birliği'nin başkanı. Pandemi sürecinde Türk hükümet çevrelerinden TTB'nin kapatılması yönünde talepler gelmişti. Bir entelektüel olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Sağlık sisteminin aslında küresel ölçekte insanların sorunlarını çözmekte nasıl başarısız olduğunu dünya çapında gördük. Bu, ilaçlar üzerindeki patent hakkının insanların hayati bir ilaca zamanında ve ücretsiz erişimini engellemesinden başlıyor. Araştırmalardaki gecikmeler de yine bu patent hakkına dayandırılabilir.
Daha sonra devletin ve şirketlerin davranışları nedeniyle daha da kötüleşen bir sorunumuz oldu. Devletler birbiri ardına başarısız oldular ama Türkiye'de devlet hasta rakamlarını yanlış açıkladı.
Kendi başarısızlıklarını örtmek için yanlış rakamlar yayınlandı. Doktorlar aslında insanların sağlığına dair sorumlu davrandı ve bu süreçte hayatlarını tehlikeye attı. Son pandemide hayatını kaybeden doktor ve hemşireleri hatırlanmalı ve bir kez daha minnet ile anmalıyız.
Türk Tabipleri Birliği'nin grev ve eylemleri, devlet ve şirketlerle karşı karşıya gelmek anlamına gelse bile, insanların hayatını savunmayı amaçlıyordu.
Pandemiyle mücadelede devletler ve şirketler daha çok engel olurken, doktorlar ve hemşireler çalışmalarıyla milyonların hayatını kurtardı. Kendi öz örgütlemeleriyle doktorlar, çekirdek modeli olarak, daha iyi bir toplum için hangi modellere ihtiyacımız olduğunu da gösterdi.
Profesör Korur- Fincancı'nın davası dünyanın dört bir yanındaki entelektüeller ve akademisyenler için neden önemli?
Sağcı figürlerin yükselişiyle birlikte üniversitelere ve entelektüellere yönelik bir saldırı var. Türkiye'de eleştirel insanların üniversitelerin dışına itildiğini görüyoruz. Üniversiteleri oldukları ve olmaları gereken şey haline getiren bu insanlardır, yani insanları siyasi yurttaşlar olmaları ve toplumlarını değiştirerek o toplumdaki yaşamı iyileştirmeleri için eğiten bir kurum.
Peyzajın betonlaştırılmasına ve gereksiz inşaatlarla doğanın tahrip edilmesine dayanan ve üniversite eğitimini buna odaklayan bir kültür, yaşamın yoksullaşmasına yol açar. Zengin ve özgür bir yaşam, tarihçilerin, siyasetçilerin, yazarların, filozofların, sosyologların vb. çalışmalarından dolayı baskı görmemelerini sağlayarak, ifade ve araştırma özgürlüğü yoluyla elde edilebilir.
O sadece dünyaca ünlü bir doktor ve Türkiye Tabipler Odası Başkanı değil, aynı zamanda bir üniversite öğretim üyesi ve onurlu bir meslektaşımızdır. Onun özgürlüğü barışa bir adım daha yaklaşmanın ön koşuludur.
Bizler dünyanın dört bir yanından akademisyenler olarak bu cuma günü yapılacak duruşmayı takip edeceğiz.
Ne olmuştu? |
Medya Haber'e konuşan Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur-Fincancı, TSK'nın askeri operasyonlarda kimyasal silah kullandığı iddialarına ilişkin görüntüleri incelediğini belirtti: "Belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik-zehirli kimyasal gazlardan biri kullanılmış durumda. Her ne kadar kullanılması yasak olsa da çatışmalarda kullanıldığını görüyoruz." Bağımsız heyetlerin bölgede inceleme yapmasının uluslararası sözleşmeler gereği zorunlu olduğunu belirten Prof. Dr. Şebnem Korur-Fincancı, "Uluslararası sözleşmelerin uygulanması ve kimyasal silahların kullanımını yasaklayan Cenevre Sözleşmesi kapsamında böyle bir iddia ortaya çıktığında nasıl bir araştırma yapılacağı da Minnesota Protokolü'nün ilkelerinin ele alınması gerekiyor" dedi. Korur-Fincancı bu açıklamalarının ardından iktidara yakın medya kuruluşlarınca hedef gösterildi. Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Savunma Bakanı Hulusi Akar da kimyasal silah iddialarını yalanlayan açıklamalar yaptı. Ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı hakkında "Terör Örgütü Propagandası Yapmak", "Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama" suçlamalarından soruşturma başlattığını açıkladı. Korur-Fincancı'nın soruşturma kapsamında ifade vermesi bekleniyordu. Fakat 26 Ekim'de polisin evine yaptığı baskınla gözaltına alındı ve Ankara'ya götürüldü. Şebnem Korur-Fincancı, 27 Ekim'de "örgüt propagandası" suçlamasıyla tutuklandı. |
(HY/EMK)