Prof. Dr. Kaboğlu: Baharın gelişini hızlandıracak bir karakış yaşıyoruz

İstanbul Baro Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ve 10 kişilik yönetim kurulu üyeleri hakkındaki görevden el çektirme davasında 21 Mart Cuma günü karar çıktı.
İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, Kaboğlu ve yönetiminin görevine son verilmesine ve yeniden seçim yapılmasına hükmetti. Ancak tedbir kararı verilmediği için mevcut yönetim karar kesinleşene kadar görevini sürdürmeye devam edecek.
Peki, bundan sonra süreç nasıl ilerleyecek?
Karar üst mahkemelerde onaylanırsa ne olacak?
İstanbul Baro Başkanı Kaboğlu ile görevden alma kararı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması üzerine konuştuk.

İSTANBUL BAROSU 1 AY İÇİNDE SEÇİM YAPACAK
Mahkeme, Baro yönetimini görevden aldı
"Mahkeme, gerekçeli kararı henüz açıklamadı"
Mahkeme sizin ve baro yönetim kurulu üyelerinin görevine son verilmesine karar verdi. Bundan sonra süreç nasıl ilerleyecek?
Mahkeme kararını verdi ancak gerekçeli karar henüz açıklanmadı. Anayasa madde 141/3'e göre mahkemeler kararının gerekçesini yazmak durumundadır. Gerekçe yazılıp ilgiliye tebliğ edildiği zaman geçerli olur ve yürürlüğe girer. Dolayısıyla önce mahkeme gerekçeli kararını yazacak ve bize bildirilecek.
Bize bildirildikten sonra, mahkeme kararında belirtildiği üzere iki hafta içinde İstinaf Mahkemesi'ne başvurulacak. Tebliğ edildiği zaman biz de İstanbul İstinaf Mahkemesi'ne başvuracağız. Ne zaman tebliğ edilir, o mahkemeye bağlı. Gerekçeli kararı bir haftada da yazabilirler, bu zaman bir ayı da bulabilir. Bu nedenle şu an inisiyatif mahkemede, gerekçeli karar geldiği zaman biz İstanbul Bölge Adliyesi'ne başvuracağız ve davanın haksız olduğunu, hukuki dayanağının bulunmadığını Anayasaya aykırı olduğunu anlatacağız. Umuyoruz ve diliyoruz ki, Bölge Adliye Mahkemesi verilen bu kararın haksızlığını, hukuka, Anayasaya, avukatlık yasasına aykırılığını saptayacak ve İstanbul 2 No'lu Asliye Hukuk Mahkemesi'nin verdiği kararı bozacak.

İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ve yöneticilere 12 yıla kadar hapis istemi
"Karar bozulmazsa AİHM'e kadar götüreceğiz"
Bozulmazsa ne olacak?
Eğer bozulmazsa hemen Yargıtay'a başvuracağız, Yargıtay'ın bozacağını umuyorum. Yargıtay'da da bir terslik olursa Anayasa Mahkemesi'ne başvuracağız. Anayasa Mahkemesi'nde terslik çıkarsa Avrupa İnsan Mahkemesi'ne başvuracağız. Ve bu sırada bir sorunla karşılaşırsak Anayasa Mahkemesi'ne ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne de başvurmamız gerekebilir.
Ancak en başından beri söylediğimiz gibi biz hukuka saygılıyız. Zaten hukuka saygılı olduğumuz için hukuk dışı olan bu davaya taraf olduk, hukukileştirmeye çalıştık süreci ama başaramadık ve böyle bir karar verildi.
Bu davanın ve sonucunun birkaç yönü var. Birincisi; hukuka ve normlara aykırı. İkincisi; savunma hakkına yönelik haksız, meşru olmayan bir saldırı. Üçüncüsü ise dava İstanbul Barosu yönetiminin avukatlara yönelik hizmetlerini sekteye uğraşıyor, savunma hakkına zarar verdiği için yurttaşların haklarına da zarar veriyor. Tüm bunları itirazlarımızda ortaya koyacağız. Sonuç olarak Türkiye Cumhuriyeti insan haklarına dayanan bir devlettir. Eğer yurttaş haklarını koruyamıyorsanız devleti de koruyamıyorsunuz demektir.
Fakat tüm itirazlarımıza rağmen karar onaylanırsa bir ay içinde seçim yapılacak.

Prof. Dr. Kaboğlu: Doğruları söylüyoruz ve bu rahatsızlık yaratıyor
"Bütün barolarla eylemler yapacağız"
Türkiye Barolar Birliği’nin çağrısıyla geçtiğimiz hafta tüm barolar İstanbul’da toplandı. Sanırım gündemde İstanbul Barosu’na açılan dava da vardı. Bir yol haritanız var mı? Neler konuşuldu?
Elbette yol haritamızı konuştuk. Tüm barolar, hedefin İstanbul Barosu olması sebebiyle bizim inisiyatifimize çok değer veriyor. Sürece nasıl katkıda bulunacaklarını soruyorlar. Türkiye Barolar Birliği, zaten davaya müdahil oldu.
Önümüzdeki hafta baro başkanları toplantısı yapılacak, orada önümüzdeki zamanlarda izlenecek yol ve yöntem konusunda netlik sağlanacak. Eylem konusunda fikir birliği sağlandı. Türkiye genelinde büyük bir toplantı, gösteri, yürüyüş gibi eylemler de gündemimizde, bunları daha sonra paylaşacağız.
Siz Değişim İçin Avukatlar Grubu olarak baro seçimlerinde yer almıştınız. Karar üst mahkemede onaylanırsa diğer avukat grupları seçimlerde yer alacaklar mı? Nasıl bakıyorlar?
Bazıları kararın hukuksuzluğunu göz önünde bulundurarak seçimlere katılmayacaklarını ve bunu onaylamayacaklarını ifade ediyorlar, “protesto ederiz” diyorlar. Bazıları sessiz kalıyor. Muhtemelen seçim yapılırsa “nasılsa birileri seçilecek o zaman biz niye seçilmeyelim” diye düşünenler olacaktır. Dolayısıyla onu henüz bilmiyoruz, zaman gösterecek.

İstanbul Üniversitesi Ekrem İmamoğlu'nun diplomasını iptal etti
"İmamoğlu'nun diplomasının iptali yok hükmünde"
Son bir haftanın en çok tartışılan bir diğer gündemi de Ekrem İmamoğlu. Önce İstanbul Üniversitesi, “yokluk” ve “açık hata” gerekçesiyle diplomasını iptal etti, bir gün sonra da gözaltına alındı ardından tutuklandı.
İstanbul Üniversitesi’nin verdiği kararla devam etmek istiyorum. Kimi hukukçular kararın “yok hükmü”nde olduğunu ifade ediyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
Ben de yok hükmünde olduğunu söylüyorum. Çünkü 35 yıl sonra bir diploma iptal edilmez. Bir diploma 35-40 yıl sonra ancak ve ancak sahte olarak düzenlenmişse iptal edilebilir.
Yıllar sonra “yatay geçiş yaptı, öyle değil böyle olmalıydı, yanlış yapılmış” diyerek iptal edemezsiniz. Bu olmaz, bu hukuk mantığına aykırı.
Ayrıca İstanbul Üniversitesi rektörlüğü bu kararı nasıl aldı? Kimler aldı, hangi aşamalardan geçildi de alındı? Dekan mı önerdi, nereden geldi? Üniversitenin, bu soruların yanıtını kamuoyuna açıklaması gerekiyor. Ama hiçbiri açıklanmadı.

İMAMOĞLU’NUN DİPLOMASI
“Tartışmalar hukuki ve akademik gerçeklerle örtüşmüyor”
"İdare mahkemesine başvurulmalı"
Sözünü ettiğiniz aşamalar kamuoyuna açıklanmadı. Yazılı bir karar var mı bilmiyoruz, bu durumda diploma yine de iptal sayılır mı?
Sözlü açıklamadan sonra kamuoyuna açıklama yapılmadı ama İmamoğlu'na yazılı bildirim yapıldıysa hemen mahkemeye götürmek gerekiyor. İdare Mahkemesi önünde, “böyle bir iptal işleminin yok hükmünde olduğu” ortaya koyulmalı.
İdari yargı "yürütmenin durdurulması"na karar verirse iptal edildi iddiası da askıya alınmış olur.
"Erken seçim kararı alınırsa YSK diploma isteyecek"
Diplomanın iptal edilmesinin başlıca nedeni olarak İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığını engellemek olduğu ifade ediliyor. Bu şekilde bir iptal adaylığa engel midir?
Bilindiği gibi Tayyip Erdoğan'ın diploması çok tartışıldı. Kimileri diplomasının olduğunu kimileri de olmadığını söyledi. Bu tartışma, Cumhurbaşkanı olabilmek için üniversite diplomasının zorunlu olması sebebiyle yapıldı.
Şu an bir erken seçim kararı alınırsa; İmamoğlu'nun diplomasını da sunması gerekiyor. Ve sunduğunda Yüksek Seçim Kurulu, üniversitenin, diplomasını iptal ettiğini söyleyecek. Bu nedenle İdari Mahkemeye başvurarak iptal kararının geçersiz olduğunu ortaya koymak gerekiyor.

İmamoğlu'nun tutuklanma haberini Başsavcılık yalanladı
"Usul bilerek ve isteyerek ihlal ediliyor"
İmamoğlu'nun tutuklanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Önce diploma iptali, bir gün sonra gözaltı ve ardından tutuklama…
Zaten İmamoğlu'na ahmak davasıyla başlayıp bir dizi dava açmışlardı. O davalardan sonuç alamayınca diplomayla uğraştılar.
Diplomanın hemen ardından bu büyük operasyon oldu. Demek ki burada ciddi bir şey var: İmamoğlu ile uğraşılıyor, İmamoğlu Saray'ın hedefinde...
İkincisi ise; İmamoğlu da dahil herkes suç şüphelisi olabilir ama suç şüphelisine karşı yapılacak işlemler de bellidir. Sabahın köründe evini tanklarla, toplarla, kalaşnikofla basamazsınız, kanunlarda işlem bellidir. Hiçbir kanunda sabahın köründe evi basılır, yatak odasına girilir, yorganın altından çıkarılır diye bir şey yazmaz. Yani söylemek istediğim; usul bilerek ve isteyerek ihlal ediliyor.
Esasa ilişkin bir dayanak bulunmadığından, usul yoluyla esas kirletiliyor. Ne yapıyorsunuz? Kişiye "terörist” diyorsunuz ve böylece toplumda bir algı yaratıyorsunuz. “Terörist” algısı yaratıyorsunuz ve kişiden hareketle suç oluşturuyorsunuz. Oysa kişi nasıl cezalandırılır: Bir fiil varsa cezalandırılabilir.
Ben tabancayla birine bir şey yapmışsam, başkasının parasını çalmışsam bir fiilim varsa cezaya tabi olurum. Ama burada öyle yapılmıyor; fiilden değil, kişiden hareketle suç yaratılıyor.
Bir de seçimle gelen birinden söz ediyoruz. Yani İmamoğlu da tıpkı İstanbul Baro başkanı gibi seçimle belirlendi. Baro başkanı meslektaşlarınca belirleniyor, İmamoğlu ise yurttaşça belirleniyor. Seçimle gelen bu şekilde görevden alınırsa; Anayasa Madde 67 "seçme ve seçilme hakkı" da ihlal edilmiş oluyor.
Bununla sınırlı kalmıyor, Anayasa Madde 2'de ihlal ediliyor çünkü Anayasa Madde 2'deki “demokratik devlet” tanımı yalnızca yasama organının demokratik yolla seçilmesiyle tamamlanan bir madde değil. Aynı zamanda belediyeler ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları da bunun içerisinde yer alıyor.
Mesela; Cumhurbaşkanı ve TBMM de seçimle belirleniyor. Birileri çıkıp, "hayır, sana iki yıl yeter, bir yıl yeter, seni dağıtıyorum” dediğinde ne diyoruz? Darbe yapıldığını söylüyoruz. Şu an yapılan da budur.
İstanbul Barosu’na, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yargı yoluyla darbe yapılmış oluyor çünkü tutuklayarak aynı zamanda fiilen görevden almış oluyorsunuz. Anayasa Madde 19'u ihlal ederek özgürlüğünden alıkoyuyorsunuz ve görevini yerine getiremiyor. Ve sadece kişiye yönelik bir ihlal değil, aynı zamanda seçmene yönelik de bir ihlal ortaya çıkmış oluyor. Yani çok yönlü ihlal zincirleriyle karşı karşıyayız.

Tutuklanan İBB Başkanı İmamoğlu'ndan yeni mesaj
"Hapishanede olmasıyla kazanması kesinleşir"
Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması Cumhurbaşkanlığı adaylığına engel teşkil edecek mi?
Şu an en önemli şey; diploma. Diplomasızlık beyanının “yok hükmü”nde olduğunu saptamak gerekiyor. Hapishanede olması engel teşkil etmez. Ayrıca tutuklandığı için çok daha fazla oy alabilir. Bu hukuksuzluğa tepki olarak kazanması dahi kesinleşir. Bu nedenle hapishanede çok uzun tutmazlar diye düşünüyorum. İktidar bunu hesaba katmadı mı bilemiyorum ama İmamoğlu hapishanede kaldıkça daha da güçlenecektir.
19 Mart’tan bu yana bini aşkın kişi protestolara katıldığı gerekçesiyle gözaltına alındı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ise önceki gün yaptığı açıklamada Anayasa’nın 34. Maddesine atıf yaptı. Protestonun hak olduğunu ancak 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun suistimal edildiğini söyledi. Bir taraftan da fotoğraf karelerine yansıyan polis şiddeti var. Bunlara dair ne söyleyeceksiniz?
Yasalar herkes içindir. Hiç kimse şiddet kullanamaz. Yurttaş kendisine yasalarca tanınan özgürlüğü kötüye kullanmışsa bunun yaptırımı bellidir.
Kamu görevlilerinin görevi, toplantı ve gösteriye katılanların güvenliğini sağlamaktır. Onlara gaz sıkmak, cop kullanmak, işkence yapmak değildir.
Dolayısıyla suistimal veya kötüye kullanımı iki taraflı düşünmek lazım. Kimin suistimal ettiğini, kimin iyi niyetle kullandığı görüyoruz. Ben de İçişleri Bakanını göreve davet ediyorum. Barışçıl gösteri yapan yurttaşlara kolluk güçlerinin silahlarla, coplarla, gazlarla saldırmasına engel olsun.

Ekrem İmamoğlu protestoları: Gazeteciler sabah baskınlarıyla gözaltına alındı
Son olarak; Meclis’te de yer almış bir isim olarak şu an bu iklimi nasıl yorumluyorsunuz? Türkiye nereye gidiyor?
Biz baharın gelişini hızlandıracak bir karakış yaşıyoruz. Öylesine şiddetli bir kış yaşıyoruz ki, hepimiz bahara hazırlanıyoruz. Ben inanıyorum: Bu karakış, baharı erken getirecek.
(RT)
"İmamoğlu, sadece İstanbul'da Erdoğan'a 2 milyon 350 bin fark atıyor"

HDK Eş Sözcüsü Danış-Beştaş: Barış konuşurken darbe dinamikleri hayata geçiriliyor

Sarıyer Belediyesi eski Başkanı Şükrü Genç tutuklandı

HDK TUTUKLAMALARINA KARŞI ADLİYEDE EYLEM
Meral Danış Beştaş: HDK milyonlardır, gelin buradayız

Doç Dr. Zafer Yörük: SDG artık Şam yönetiminin bir parçasıdır
