Cinselliğin ve kurmacanın, dahası cinselliğin kurgulanışının merkezde yer aldığı “Perinin Sarkacı” isimli kitap, bu ayın başında yayınlandı. Sel Yayıncılık’tan çıkan Ben Mila imzalı bu kitap, cinselliğimizi yaşarken bile; hatta özellikle cinselliğimizi yaşarken oynadığımız roller hakkında düşünmeme sebep oldu.
Kitabın niyeti, okuyanları bu konuda düşündürmek mi, yoksa değil mi, bilemiyorum. Hatta karakterlerin cinselliklerini yaşadıkları sayfalar, çoğunlukla pornografik bir tatmin yaratma amacı taşıyor gibi. Ama çoğu pornografik eserden farklı olarak, bu kitap, bir kadının gözünden cinselliğe bakıyor. Bu açıdan ilginç olabilirdi, ancak bir kadının gözünden bakıyor olması bile, yaşanan cinselliği erkek egemen, fallosentrik ve toplumsal cinsiyete uygun olmaktan kurtaramamış. Acaba cinselliğin bir kadının gözünden, dilinden anlatılması, onu erkek egemen, fallosentrik ve toplumsal cinsiyet kalıplarına dayalı kurgulardan ne denli bağımsız kılabilir?
Pornografi ve Kadınlar
Pornografi ve hatta erotizm, yüzyıllardır heteroseksüel erkeğin tatminine hizmet etmiştir. Bu yolla kadın bedeni nesneleştirilmiş, hatta birçok pornografik eserde kadın bedenine yönelik şiddet estetize edilmiştir.
Bu gerekçelerle 70’li yıllarda, feministler arasında pornografiyi yasaklamaya yönelik anti-pornografi hareketi başlamıştır. Aralarında Robin Morgan ya da Andrea Dworkin gibi ünlü Amerikalı feministlerin olduğu Women Against Pornography (Pornografiye Karşı Kadınlar) ya da kısaca WAP, ABD’de pornografinin yasaklanması için hararetli tartışmalar yürütmüş, hatta yasal mücadele vermiştir.
Ancak daha sonraki yıllarda anti-pornografi hareketine karşılık, yine feministler arasında pozitif seks hareketi yeşermiştir. Pozitif seks feministleri, pornografinin sansürlenmesinin, yasaklanmasının yanlış olduğuna inanıyorlardı. Hatta pornografik materyallere ulaşmanın erkekler kadar, kadınlar için de önemli olduğu kanısındaydılar.
Bu hareketle birlikte feminist pornografinin mümkünlüğü ve getireceği açılımlar üzerine düşünülmeye başlandı. Nitekim bu tarz alternatif açılımlar sunan pornografik ürünler gün geçtikçe yaygınlaşıyor. Öyle ki Kanada’da 2006 yılından beri En İyi Feminist Porno Ödülleri dağıtılmaktadır.
Yatak odası politik bir mekandır
Kadınların sömürülmesi, şiddetin estetize edilmesi, ataerki, heteroseksizm gibi konular hakkında ne kadar düşünsek; bu konular üzerine ne kadar kafa yorsak da, sanırım cinselliğimizi yaşarken politik olarak doğru olmak, başka zamanlarda politik olarak doğru olmaktan çok daha güç. Buna rağmen ya da bu yüzden, yatak odalarımız bir hayli politik mekânlardır.
Yatak odalarımızda tüm kıyafetlerimizi çıkarıp, çırılçıplak soyunmamıza rağmen; buralar bize yüklenen rolleri en sık “performe” ettiğimiz yerlerin başında gelir. Üstümüzdeki kıyafetleri çıkarmasına çıkarırız, ama çoğu kez rollerimizden arınamayız. Hatta belki de şöyle söylemek gerekir; kıyafetlerimizi çıkardığımız için oynadığımız roller daha da görünür olur. Böylece, yataklarımız adeta rollerimizi performe ettiğimiz sahnelere, hatta arenalara dönüşür.
Performe edilen rollerden kastım elbette ki cinsiyet kimliklerimizdir. Toplumsal cinsiyeti bir performansa benzeterek, cinsiyet konusundaki tartışmaları aydınlatan kişi ise Judith Butler olmuştur. Butler, toplumsal cinsiyet her ne kadar kişinin isteği ve bilinci dışında gerçekleşse, hatta süreklilik arz eden davranış kalıpları gibi görünse bile, bu durumun onun mekanik ya da otomatik olduğunu göstermeyeceğini söyler. Üstelik toplumsal cinsiyet, kişinin kendisi için benimsediği kalıplardan çok, başkaları için ya da başkalarıyla yaptığı performansların toplamıdır.
Bir başka deyişle, kadınlık ya da erkeklik denilen şey, birer oyundur, performanstır. Çocukluğumuzdan itibaren kadınlığı ve erkekliği oynamayı öğreniriz. Hele bir de yatak odalarımızda soyunup cinselliğimizi yaşayacağımız sırada, kadınlığı ve erkekliği oynama ihtiyacını daha fazla hissederiz.
Perinin Sarkacı’ndaki roller
Perinin Sarkacı’ndaki cinsellikle dolu sayfalar, aynı zamanda bu rollerin performanslarıyla doludur. Bu sayfalarda, kadınlar “kadınlık”larını, erkekler “erkeklik”lerini oynarlar.
Örneğin kitaptaki iki kadın, onlardan beklenen “kadınlık” rolüne “uygun” bir şekilde, tamamıyla kitaptaki tek erkek tarafından yönlendirilirler. Her ikisi de seks sırasında çoğunlukla edilgindir. Erkek, kadınların donlarını sıyırır, bellerinden kavrar; onları yatağa fırlatır, ısırır, mıncıklar; mıncıkladığı yerleri morartır ve dahası cinsel ilişkiye “girer”. Kadınlar ise sadece durur, sabırla erkeğin cinsel ilişkiye “girmesini” beklerler.
Öylesini erkek egemen bir cinsellik anlayışıdır ki bu, kadınlar sadece erkek karakterin istediği zamanda ve şekilde orgazm olabilirler. Cinselliğin kontrolü erkeğin elindedir ve bu haliyle kadınlar bir kez daha birer nesne olup çıkarlar. Kitaptaki çoğu seks sahneleri kadının gözüyle anlatılmasına rağmen, kadın hâlâ özne olmaktan çok uzaktır. Sadece bir sahnede erkek gözüyle cinsellik anlatılır, ama orda da durum aynıdır.
Böylesine erkek merkezli bir cinsellik anlayışına paralel olarak, karakterlerin yaşadıkları seksler çoğunlukla penis odaklıdır. Bu durum en iyi kitabın en sonunda anlatılan seks hikâyesinde karşımıza çıkar. Bu sahnede, karakterler soğuk ve yağmurlu bir günde seks yapmaktadır. Ve penis sayesinde, karakterlerin her ikisi de ısınır. Vajina değil, penistir onları ısıtan. Üstelik kitaptaki bir diğer sahnede, erkek dilediği zaman penisini kadının vajinasından çekerek, kadının kıvranmasına hatta adeta erkeğin penetrasyona devam etmesi için yalvarmasına sebep olur.
Elbette kadın karakterin ve erkek karakterin cinsellikten anladıkları şey apayrıdır. Erkeğin gözüyle anlatılan kısımda, erkeğin tek düşündüğü şey penetrasyondur. Bir seks makinesi gibi, başka hiçbir şey düşünmez. Oysa kadın, seks sırasında geçmişini hatırlar, çevresindeki kokuları ve sesleri alır, dahası hisseder. Yani kadın duygusal olan taraftır, erkekse adeta duygularından arındırılmıştır.
Perinin Sarkacı tüm bu sebeplerden ötürü, hâkim olan cinsellik anlayışına yeni bir ses getirmekten uzak. Ama umarım Sel Yayınları’ndan çıkacak cinsellikle ilgili diğer kitaplar, bize yeni açılımlar sunmayı başarır. (YB/BÇ)