Görsel: csgorselarsiv.org Meltem Ulusoy, Nursen Bilgin Kadayıfçıoğlu ve Serra Akcan
*Hali hazırda kadınları kürtaj haklarına erişmekte büyük güçlük yaşıyorlarken pandemi kürtaj yapmamanın da bahanesi haline geldi.
*Pandemi ile geçen 2020’de karşılaştığımız sorunlar yeni değil.
*Kadınları güçlendiren sosyal hizmetlerin ve sosyal yardımların eksikliği, şiddeti önleme ve kadınları şiddetten korumakla yükümlü mekanizmalardaki uygulama sorunları, cezasızlık, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren söylemler bu yıl da kadınları desteksiz bıraktı, erkek egemenliğini güçlendirerek şiddete ortam hazırladı.
Erkekler 2020’de en az 284 kadını öldürdü
Erkek şiddetinin 2020 videosu ve grafiği
"Pandemi kürtaj yapmamanın bahanesi oldu"
2020’nin değiştirmediği tek şey: Erkek şiddeti
Bu üç önemli saptama tam 30 yıldır Türkiye’deki erkek şiddeti ile mücadele eden Mor Çatı Vakfı’nın gönüllülerinden.
Kolektif bir bakış açısıyla bianet erkek şiddeti çetelesini yorumlayan gönüllüler, erkek şiddetine karşı çözüme de işaret ediyor: Toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesi devlet politikasına dönüştürülmeli.
bianet'in 1 Ocak 2020 - 31 Aralık 2020 döneminde Türkiye'deki yerel, ulusal ve internet basınına yansıyan haberlerden derlendiği güncel verilere göre, erkekler, 2020'da en az 284 kadını öldürdü, 792 kadını yaraladı.
Çeteleyi, Mor Çatı Vakfı’nın gönüllüleri yorumluyor.
“Bakanlık kadınlar için acil eylem planı yapmadı”
2020 bianet erkek şiddeti çetelesine göre bu yıl en az cinayet salgın nedeniyle daha çok evlere kapanmaya başladığımız Mart ve Nisan’da oldu. Özellikle Nisan’da sayı çok azaldı, sizce o ay gerçekten erkek şiddeti azaldı mı, yansımadı mı?
Kadın cinayetleri, erkek şiddetinin vardığı en uç nokta.
Bir diğer yandan pek çok kadın ömürleri boyunca sistematik erkek şiddetine maruz kalıyor, maruz kaldıkları şiddeti herhangi bir kuruma bildirmiyor ancak yaşarken hayatları ellerinden alınıyor. O nedenle sadece cinayet verilerine bakarak erkek şiddetine dair bir okuma yapmak çok zor.
TIKLAYIN - 2008'den 2020'ye bianet erkek şiddeti çeteleleri
Sizin de raporlarınızda sıkça söz ettiğiniz bazı ihlaller vardı. 2020’de kadınlar şiddetten korunmak için hangi haklarını kullanamadı veya erişemedi?
Şiddetten uzaklaşmak için var olan mekanizmaların çalışmasında karşılaşılan sorunlar yeni değil.
2020’de karşılaştığımız ihlallerin hiçbiri bu anlamda yeni ya da sadece pandemiye özgü olmadı.
Kadınların şiddetten uzaklaşmak için en çok başvurdukları kurum olan kolluk kuvvetlerinin uygulamalarında, yanlış ve eksik bilgi verme, şikâyet almama, caydırma, şiddet uygulayanla barıştırma gibi görev ihlalleriyle bu yıl da karşılaştık. Bu süreçte pandemi bahane edilerek kadınların haklarını kullanmaları engellenmeye çalışıldı.
Sığınak talebiyle başvuruda bulunan kadınlara sığınaklarda yer olmadığını söyleyerek geri çeviren polisler olduğunu gördük.
Kadınlar 155 ve ALO 183’e kimi zaman yoğunluk nedeniyle ulaşamadı. Öte yandan pandemi gibi olağanüstü bir durum karşısında kadına yönelik şiddetle mücadelede oluşabilecek özel ihtiyaçları tespit eden ve ihtiyaçlara cevap veren bir acil önlem planının Bakanlıkça yapılmadığını gördük.
Pandemi gibi bir kriz, afet durumu bize pandemi öncesinde yer almayan koordinasyon eksikliğini ve gerekliliğini daha çok hissettirdi.
Örneğin pandemi nedeni ile verilen “denetimli serbestlik”le dışarı çıkacak şiddet uygulayan erkeklerin izlenmesi için gereken koordinasyon hazırlanmadan tahliye edildiler.
ŞÖNİM, emniyetin aile içi şiddet bölümü, “ceza infaz” büroları ve denetimli serbestlikten sorumlu kurum koordineli çalışmalıydı.
“Sosyal izolasyon kadınları destek ağlarından uzaklaştırdı”
Özellikle pandemi ve erkek şiddeti arasında bir bağ kurmak isterseniz nasıl bir tablo karşımıza çıkar?
Şiddet uygulamak bir günde karar verilen, dışsal durumlar nedeniyle aniden ortaya çıkan bir eylem değil. Bilinçli ve sistematik bir eylem.
Bu nedenle pandemi gibi durumların şiddeti ortaya çıkardığını değil yoğunlaştırdığını söylemek daha doğru olur.
Bir diğer yandan şiddet ve istismar hali hazırda o kadar yaygın ki zaten her zaman “çok” olduğunu vurgulamak önemli.
Pandemi nedeniyle evde kalmak kadınların üstlenmek zorunda kaldıkları ev işi ve bakım yükünü artırırken hali hazırda maruz kaldıkları şiddeti yoğunlaştırdı.
Pandemi nedeniyle uygulanan sosyal izolasyon kadınları destek aldıkları sosyal ağlardan koparırken devletin sunması gereken sosyal desteklere erişimde de pandemi bahane edildi ve şiddete maruz kalan kadınlar desteksiz kaldılar. Var olan ekonomik krize pandemi de eklenince derin yoksullukla baş etmek durumunda kaldılar.
'Genç kadınların başvuruları arttı'
Bu nedenle sosyal yardım taleplerinin özellikle arttığına tanıklık ettik. Sosyal yardımların kadınların şiddetle mücadele ve şiddetsiz hayat kurma sürecinde kritik önemde olduğunu biliyoruz ancak desteklerin bu özellikli durum gözetilerek verilmediğini, kadınların yardımlara erişemedikleri için şiddet yaşantısından çıkmakta daha da zorlandıklarını gördük.
Tüm bunların yanı sıra önceki dönemlere kıyasla genç kadınların kendi ailelerinden gördükleri şiddetle ilgili yaptıkları başvuruların arttığına tanıklık ettik.
Uzaktan eğitim nedeniyle okullarından eve dönmek zorunda kalan, işlerini kaybettikleri için ailelerinin yanına dönmek durumunda kalan genç kadınların maruz kaldıkları şiddete ilişkin desteklenmeye ihtiyaç duyduğunu gördük.
Hali hazırda kadınları kürtaj haklarına erişmekte büyük güçlük yaşıyorlarken pandemi kürtaj yapmamanın da bahanesi haline geldi.
“İstismar her zaman çok yaygın”
csgorselarsiv.org / Nursen Bilgin Kadayıfçıoğlu
Çocuğa yönelik cinsel istismarların arttığını da görüyoruz. Bunun pandemi ile bağlantısı olur mu?
Cinsel istismar yaygınlığına karşın konuşulmayan, şikâyet edilmeyen, genellikle gizlenen bir şiddet biçimi.
Şiddet uygulamak bir günde karar verilen, dışsal durumlar nedeniyle aniden ortaya çıkan bir eylem değil. Bilinçli ve sistematik bir eylem.
Bu nedenle pandemi gibi durumların şiddeti ortaya çıkardığını değil yoğunlaştırdığını söylemek daha doğru olur.
Bir diğer yandan şiddet ve istismar hali hazırda o kadar yaygın ki zaten her zaman “çok” olduğunu vurgulamak önemli.
Pandemi koşullarında çocukların daha fazla ev içinde olmasının yoğunlaştıracağı fiziksel ve psikolojik ihmallerin de cinsel istismar kadar hassasiyetle dile getirilmesi gerekir.
Fiziksel ve psikolojik ihmaller de cinsel istismarın çocuklar üzerinde yarattığı kadar hasar oluşturur ve çocukların gelişimini etkileyerek sağlıklı yetişkin bir birey olmasını güçleştirir. Bu nedenle pandemide çocuklara yönelik şiddete bütünlüklü yaklaşmak çok önemli.
Pandemi öncesinde çocukların maruz kaldığı şiddet, ihmal ve istismar öğretmenleri tarafından fark edilip desteklenebiliyordu. Pandemi döneminde çocukların bu destekten yoksun kaldığını söyleyebiliriz. Yetkililerin konuya eğilerek çocukların üstün yararını gözeten çalışma yapması gerekiyor.
“Bazı bölgerde destek mekanizmaları zayıf”
Evrim Kepenek/bianet
Bu yıl ilk kez Rize’de kadın cinayeti vakası gördük. Erkekler, üç kadını öldürdü. Diyarbakır'da da erkek şiddeti arttı. Şiddetin bu denli yaygınlaşmasının veya görünür olmasının kaynağı ne?
Türkiye’de erkek şiddeti ve kadın cinayetleri verileri sistemli ve nitelikli bir şekilde tutulmadığı gibi bu veriler kamuoyu ile paylaşılmıyor. Sadece kadın örgütlerinden destek alan kadınların deneyimlerinden ve basına yansıyan haberlerden bilgi edinebiliyoruz.
Öte yandan kendi deneyimlerimiz başta olmak üzere şiddetin ne kadar yaygın olduğunu biliyoruz, bu da bize şiddetin sadece bu dönemde değil her zaman yaygın olduğunu söylüyor.
Feministlerin yıllardır süren mücadelesi sonucunda bugün kadına yönelik şiddete dair farkındalığın artmış olması daha fazla kadının şiddetten uzaklaşmak için karar almasına olanak sağladı.
Kadınlar hayatlarına sahip çıktığı, kadına yönelik şiddet kamusal bir sorun olarak konuşulmaya başlandığı için yıllarca “normal” kabul edilmiş olan şiddet bugün haber değeri taşımaya da başladı.
Rize örneğine baktığımızda ayrıca burada kadınların destek alacağı mekanizmaların zayıf olması nedeniyle şiddetten uzaklaşamamış olmaları da bir neden olabilir.
“Görevliler keyfi davranıyor”
Mor Çatı’nın raporlarına da yansıdı. Bir kadının bulunduğu sığınak bilgisi şiddet uygulayan erkekle paylaşıldı. Bu tarz ihmaller yaygın mı?
Sığınağa giden kadınları arayan kocaları ve yakınları Mor Çatı’ya da sıklıkla arayıp bilgi istiyorlar. Bu bilgiye ulaşamayacaklarını söylüyoruz.
Sığınakların adreslerinin ya da kadınların hangi sığınakta olduğu bilgisinin paylaşılması büyük bir güvenlik ihlali. Fakat kolluk kuvvetleri başta olmak üzere bu kuralın ihlal edildiği durumlarla karşı karşıya kalıyoruz. Hatta KSGM (Kadın Sığınma Genel Merkezleri) dahi kadınların Bakanlık sığınaklarında olup olmadığına dair bilgi verebildiğini görüyoruz.
Buradaki en temel mesele görev ihmallerinin cezasız kalması; kayıt altına alınıp gerekli soruşturma ve kovuşturmanın yapılmıyor olması. Bu nedenle görevliler keyfi davranarak kadınların güvenliğini hiçe sayan ihlallerde bulunabiliyorlar.
“Kadınların şikâyetleri dikkate alınmadı”
Yetkililer pandemiyi bahane yapıp kadınların korunma taleplerini görmezden geldiler diyebilir miyiz?
Kadına yönelik şiddetle mücadele etmekle yükümlü yetkililer pandemiyi görevlerini yerine getirmemenin bir bahanesi olarak kullandılar.
Hali hazırda tanıklık ettiğimiz yanlış ve yanıltıcı bilgi paylaşma, şikâyet almama, şiddet uygulayanla barıştırmaya çalışma gibi görev ihmalleri pandemi bahane edilerek yapıldı.
“Kadınlar yalnızlaştırıldı”
Gözlemleriniz ve genel tespitleriniz neler?
Pandemi ile geçen 2020’de karşılaştığımız sorunlar yeni değil. Kadınları güçlendiren sosyal hizmetlerin ve sosyal yardımların eksikliği, şiddeti önleme ve kadınları şiddetten korumakla yükümlü mekanizmalardaki uygulama sorunları, cezasızlık, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren söylemler bu yıl da kadınları desteksiz bıraktı, erkek egemenliğini güçlendirerek şiddete ortam hazırladı.
Bu yıl pandemi ve ekonomik kriz kadınları daha da desteksiz bıraktı. Hayatlarını şiddetten uzaklaşarak yeniden kurabilmelerinin imkânlarına erişimleri kısıtlandı.
Evde kalmak, evden çalışmak çocuk bakımı başta olmak üzere kadınların ev ve bakım işlerine harcadıkları süreyi daha da artırdı, ev içi emek yükleri arttı.
Okulların uzaktan eğitim vermesi dolayısıyla aile evlerinde daha fazla vakit geçirmek durumunda kalan genç kadınların maruz kaldığı baskı ve şiddet karşısında nefes alacak alanlarının dahi ortadan kalktığını, genç kadınları desteklemeye yönelik mekanizmaların eksikliği nedeniyle yalnızlaştıklarını, şiddetten uzaklaşabilmelerin daha da güçleştiğini gördük.
“Kadınları feminist dayanışmaya çağırıyoruz”
Son olarak 2021’in 2020 gibi şiddet içinde geçmemesi için kimlere ne gibi görevler düşüyor?
Kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadele etmek ancak toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayarak mümkün. Bu nedenle toplumsal cinsiyet eşitliğinin bir devlet politikası haline gelmesi, eşitsizliğe karşı mücadeleye dair siyasi irade gösterilmesi şart.
Türkiye’nin taraf olduğu İstanbul Sözleşmesi erkek şiddetinin önlenmesi ve kadınların korunması için gerekli tedbirleri etraflı bir şekilde ele alıyor. O nedenle burada en temel görev Sözleşme'yi eksiksiz bir şekilde uygulama kararlılığı göstermesi gereken hükümete düşüyor. Yerel yönetimler, baro gibi kurumların da bu mücadelede kendilerine düşen görevleri yerine getirmelerini bekliyoruz.
Biz feministler ise her zamanki gibi kadınlardan yana bir dönüşüm için mücadelemizi kurmaya, feminist dayanışmamızı örgütlemeye devam edeceğiz.
Mor Çatı hakkında Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı 1990 yılında kadına yönelik şiddetle mücadele etmek amacıyla feministler tarafından kuruldu. Mor Çatı'da erkek şiddetine karşı mücadele feminist yöntemlere dayalı olarak yürütülür ve kadınların özgür ve eşit koşullarda yaşadığı, toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık ve erkek şiddetinden uzakta bir yaşam kurabilmeleri hedeflenir. Erkek şiddetinin, toplumda kadınlarla erkekler arasında var olan eşitsizliklerden kaynaklandığı ve kadın dayanışmasını güçlendirerek eşitsizliklere karşı mücadele etmenin gerekli olduğu düşünülür. Bu amaçla dayanışma merkezi ve sığınakta kadınları güçlendirici sosyal çalışma yapılır. Kadınlarla birebir dayanışma kurmanın yanı sıra şiddetle mücadele etmek ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için ulusal ve uluslararası sözleşme, kanun ve yönetmeliklerin uygulamaları izlenir, raporlanır ve karar vericilere gerekli politikalara dair öneriler sunulur. Alandaki bilgi ve deneyimi paylaşmak için şiddet alanında çalışan kadın örgütleri, sivil toplum kuruluşları, barolar ve belediyelerle atölyeler yapılır. Ulusal ve uluslararası kadın örgütleri ile dayanışma içinde kampanyalar ve eylemlilikler yoluyla patriyarkaya karşı, kadınların özgür ve bağımsız hayatlar kurabilmeleri için mücadele edilir. |
(EMK)
Görsel: csgorselarsiv.org Meltem Ulusoy, Nursen Bilgin Kadayıfçıoğlu ve Serra Akcan