Fotoğraf: Gazete Karınca
Aylin Işık…
Yaklaşık iki yıldır Bakırköy Kadın Cezaevi’nde tutuluyor.
Kendisine sistematik olarak şiddet ve cinsel saldırıda bulunan kocasını öldürdüğü iddiasıyla suçlanıyıor. Yani, meşru müdafaa hakkını kullanıp hayatta kaldığı için cezalandırılmak isteniyor.
Mayıs 2019’da İstanbul Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen karar duruşmasında, Işık’a “kasten öldürmeden” 15 yıl hapis cezası verildi.
Avukatı Esin Yeşilırmak onun tahliyesini istedi, üst mahkemeye başvurdu. Aylin Işık, şimdilerde hem kendi özgürlüğü hem de çocuğunun velayet hakkı için mücadele ediyor. Cezaevine mektupa gönderdiğimiz soruları yanıtlayan Işık, kadın dayanışmasına dikkat çekiyor.
Sizi tanıyabilir miyiz?
1991 İstanbul doğumluyum. Aslen Diyarbakırlıyım. Beş çocuklu bir ailenin dördüncü çocuğuyum. Kendim bildim bileli İstanbul’da yaşıyoruz.
Ailemin ekonomik sorunlarından dolayı sekizinci sınıftan sonra okula devam edemedim. Çocuk işçilerden sayılırım. Çocuk yaşta ekmek derdine düştüm ben de. Tezgahtarlık, garsonluk yaptım; sonrasında dört yıl tekstilde çalıştım.
19 yaşından beri doğru düzgün bir hayatım yok diyebilirim. 21 yaşında evlendim, 22 yaşında anne oldum. 26 yaşında hayatta kalıp cezaevine düştüm.
Şimdi 28 yaşındayım; hayatım ve evladım için mücadele ediyorum. Bu hayatta en çok oğlumu ve türkü dinlemeyi seviyorum.
“Neden dövüyorsun dediğim de ‘Çok güzelsin’ diyordu”
Kocanızla nasıl tanıştınız ve evlenmeye karar verdiniz?
19 yaşındaydım onu tanıdığımda, o, 32 yaşındaydı. Arkadaş ortamında tanışmıştım; yaşça benden büyük ve olgun göründüğü için ilk tanıştığımda kendisine abi diye hitap etmiştim.
Birkaç defa daha aynı ortamda bir araya gelmişliğimiz oldu, sonrasında benimle görüşmek istediğini söyledi.
Gençliğin verdiği cehaletle ötesini düşünmeden onunla konuşmaya başladım. Hayatımda yaptığım en büyük hata onunla görüşmek oldu.
Konuşmaya başladığımız ilk hafta durduk yere tokat atmaya başladı. Dövüştürdüğü bir köpeği vardı beni köpeğe tutturmaya çalışıyordu.
Neden dövüyorsun dediğimde “çok güzelsin” o diyordu.
‘Tokat yumruğa döndü, yumruk tekmeye’
“Köpekle niye korkutuyorsun yapma” dediğimde, “Benden korkman hoşuma gidiyor” diyordu.
Sonraki iki yıllık süreçte hep kaçma, ayrılma çabalarım başladı; ama bir türlü peşimi bırakmıyordu. Telefonumu kapattığımda tüpçü, sucu olup kapıma dayanıyordu. Aileme zarar vermeyle tehdit ettiği için tekrar görüşmek zorunda kalıyordum.
Her ayrılmak istediğimde şiddet daha da fazlalaşmaya başladı. Tokat yumruğa döndü, yumruk tekmeye. Sonrasında kendimi hep yerlere buldum.
Sonra ailemle Diyarbakır’a göç ettik. Orada telefon kullanmıyordum. Birgün arkamdan biri “Aylin” diye bağırdı. O an şok oldum. “Ben seni her yerde bulurum” dedi.
O akşam Antalya’da yaşayan ablamın yanına kaçtım. Antalya’daki 15. günümde, ablamın telefonunu aradı. Ben açtım telefonu. “Camdan dışarı baksana” dedi. Baktım ve karşımdaydı. “Çabuk yanıma gel” dedi.
Beni arabaya bindirdi ve zorla İstanbul’a getirdi. Aileme haber gönderdiler sonra “Aylin kaçtı evleniyor” diye. Tanışmayı ben kabul ettim ama evlenmeyi asla istemedim.
“Vurma dediğimde daha çok vuruyordu”
Evlilik süresince şiddet devam etti mi?
Evlendiğimde 21 yaşındaydım. Hemen hamile kalmıştım. O da evliliğimizin ilk günlerinde bana çok karışmıyordu. Hamileliğimin altıncı ayında sudan sebeplerle beni dövmeye başladı. Tekme attı yere düştüğümde çocuğa bir şey olmasın diye “yüzüme vur” diye yalvardım.
Dövme desem fayda etmeyecekti vurma dediğimde daha çok vuruyordu. Tekme atma yüzüme vur diye yalvarıyordum. O gece burun kemiğim çatladı, dudağım patladı, gözlerim morardı. Ben sadece karnımı bebeğimi koruyabildim. Kafama çok fazla darbe aldım. Hamileliğim bir daha toparlanamadı.
Erken doğum yapmak zorunda kaldım. Oğlum sekiz aylık doğdu.
Defalarca çocuğumla evden kaçmaya çalıştım. Her yakaladığında beni dövdü. Ya bu şekilde yaşayacaktım ya da ölecektim. Başka seçeneğim yoktu.
“Davayı geri çekip evliliğe devam emek zorunda kaldım”
Çocuk şiddetten nasıl etkilendi?
İlk boşanma kararı aldığımda oğlumu babasının içi mermi dolu silahıyla oynarken gördüm. Boşanmaya da o zaman cesaret ettim. Ben uyanmasaydım belki oğlum şu an hayatta olmayacaktı.
Ne olacaksa olsun dedim. Boşanma davası açtım ailemin yanına gidecektim. Ama arkadaşları beni görüp haber vermişler. Eve dönmek zorunda kaldım. Dava açtığımı söylemedim. Kısa bir süre sonra eve boşanma tebligatı geldi.
Onu görünce kriz geçirdi. Bayılana kadar dayak yedim. “Sana ölüm var boşanmak yok” diye sürekli tehditler etmeye başladı. Mahkeme gününden bir gün önce bana ders olsun diye bir daha böyle bir şeye cesaret etmeyeyim diye yine dövdü. Yüzüme hiç vurmadı. “Mahkemede dayak yediğin belli olmasın” dedi. O gece çok daha beter şeyler de yaşadım. Sen ne dersen o olsun dedim. Zaten “aksi olursa adliyeden sağ çıkamazsın çocuğa son defa bak diye” tehdit etti. Davayı geri çekip evliliğe devam etmek zorunda kaldım.
“Yaşıyorum diye şok geçirdim”
Sonra ne oldu?
Aradan iki yıl geçtikten sonra tekrar boşanma kararı aldım. Evliliğim her geçen gün kötüleşmeye başlamıştı. Artık dayanamıyordum. Bu sefer en ufak bir şeyde silah çekiyordu defalarca ayaklarıma doğru ateş etti boşanmak istersen kafana gelir bu mermiler diye tehdit etti.
Çocuğumu alıp ailemin yanına Diyarbakır'a gittim, aileme durumu anlattım. Öleceğim; benim sonum onun elinden olacak dedim. Bu sefer Diyarbakır'da boşanma davası açtım.
Aslında bu sorunun diğer hali de, “Nasıl hayatta kalabildin?” olmalıydı. Öldürme noktasına hiçbir zaman gelmedim, yıllarca öldürülme noktasından döndüm ölümle burun buruna yaşadım. Anlattıklarımın bir de anlatamadıklarım bölümü var içimde.
Çok çirkin şeyler yaşadım o an bile asla öldürmeyi düşünmedim aksine kendi canımdan vazgeçmeye çalıştım denedim ama ölmedim. İstanbul'a döndüm. Tekrar boşanma davası açmaya cesaret ettiğim için dayak yedim. Ne yaptıysam sakinleştiremedim. Saatlerce dil döktüm sakinleşsin diye.. Ama eli ağrıyor diye dövmeye değil de öldürmeye karar verdi.
Silahını aldı üzerime doğru sallamaya başladı; gözü dönmüştü. Vücudumun çeşitli yerlerine tuttu nerenden burayım seni diye tehdit etti. En son yüzüme doğrulttu silahı elimle itip uzaklaştırdım yüzümden, elinden almaya çalıştığım esnada silah patladı.
Oğlum “anne” diye öyle bir bağırdı ki odadan hemen çıktım neresinden vurulduğunu bile görmedim. Peşimizden gelecek diye oğlumu alıp hemen evden çıktım.
İlk dönemler yaşıyorum diye şok geçirdim, günlerce kekeleyerek konuştum onun öldüğünü kabullenemedim her han bir yerden çıkıp gelecek endişesiyle hep arkama bakarak geçirdim. Ben öldürülme noktasından böyle döndüm.
“Düşüncelerim evrim geçirdi”
Cezaevinde hayatın nasıl geçiyor?
İkinci yılıma giriyorum cezaevinde.
İlk aylarım hem olayın etkisiyle, hem de oğlumdan ayrı kaldığım, ondan hiç haber alamadığım için çok kötü geçti çok zorlu süreçler yaşadım. Oğlum bir yıl benimle birlikte kaldı. Büyükler mahrumiyetle zor baş ederken bir çocuğun dışarıdaki birçok şeyden mahrum kalması çok daha zor. Bize ait sadece bir yatağımız vardı ama geleceğe dair binlerce umudumuz vardı, gerçekleştirmek için kurduğumuz hayallerimiz vardı. Ben evladımı, evladım beni iyileştirerek geçirdik bir yılımızı. Sevgi insanı her yerde ayakta tutar. Ben de oğlumun sevgisiyle hep eyakta durdum güzel günler yaşayacağımızın umuduyla her yeni güne başladım.
Cezaevi de olsa buradada bir hayat, bir yaşam var sonuçta. Düşüncelerimin evrim geçirdiği yerdir burası. Evet, birçok kadından biraz daha farklıyım burada çünkü ben hayatta kaldığım için buradayım.
Şimdi kendimi daha güçlü hissediyorum. Artık hayatımla ilgili karaları kendim alıyorum. Okul okumayı çok istiyorum şimdi liseyi okuyorum. Çocukken bağlama çalabilmeyi hep hayal ederdim.
Burada çocukluk hayalimi gerçekleştiriyorum bağlama kursuna gidiyorum. Hobi olarak el iş ve boncuk işleri yapıyorum. Açıkçası her gün yeni bir şey daha öğrenmek için kendimce çabalıyorum.
İnsanlar zindanda çıkınca özgür olduğunu hisseder ben özgürlük hissini burada yaşadım çünkü bir insanın düşünceleri hapsolmasının ne anlama geldiğini çok iyi biliyorum. Benim düşüncelerim artık özgür.
“Zorlu bir hayat beni bekliyor”
Cezaevinde olmasaydın nerede olmak isterdin?
Açıkça söylemek gerekirse şu an cezaevinde olmasaydım mezardaydım. Yoktum, ölmüştüm. Buradan çıkınca nerede olmak isterim diye sorarsanız eğer.
Çıktığımda zorlu bir hayatın beni beklediğinin farkındayım. Öldürülmezsem hayatta kalırsam eğer gönlüm ’den geçeni söylemek gerekirse, oğlumla birlikte doğa içerisinde ayağımın her an toprakla temas edeceği, bahçesinde çiçeklerin olduğu, köpeğimizin koşuşturduğu, her şeyden, herkes ’ten uzak bir evde olmak isterim.
Huzur insanın düşüncelerindedir benim ve oğlumun hayata dair çok güzel düşünceleri ve hayalleri var. Şehir fark etmiyor bizim için artık biz nerede mutlu hissedersek orada yaşamak için mücadele edeceğiz. Şimdi cezaevindeyim, evladımdan ayrıyım aldığım cezanın bedelini oğlumdan ayrı kalarak çekiyorum.
Tüm umudumla bu cezanın bu kararın bozulacağına inanıyorum.
Hayata dair umutlarım bitmedi nefes aldığım sürecede asla bitmeyecek. Bu karar bozulacak ve ben evladıma kavuşacağım. Birlikte çok güzel günler yaşayacağız.
“Çocuğum doğduğunda hediye olarak silah getirdiler”
Çocuğunla olan ilişkin ve onun senden alınmak istemesine dair ne söylemek istersin?
Dünyaya tekrar gelsem bilsem aynı şeyleri aynı açıları tekrar yaşıyorum. Ben yine oğlumu isterim, yine oğlum olsun isterim. Beni yaşatan evladımın sevgisidir.
Çocuğumla olan ilişkimi ve sevgimi kelimelerle anlatamam mümkün değil. Ben evladına âşık bir anneyim beni tanıyan herkes çok iyi bilir. Ben onunla, onun sevgisiyle hayata tutundum o benim yaşama sebebim. Mavi gözleriyle bana ışıl ışıl, tertemiz, sevgi dolu bakarken benim evladıma bakmamam, sevmemem, ondan vazgeçmem ne insanlığa nede anneliğime sığmaz.
Ben evladımdan vazgeçmek için onu dünyaya getirmedim. Hiç kimsenin baskısıyla da pes edip vazgeçecek biri değilim. Ancak ölürsem ondan ayrılırım onun dışında yaşadığım her gün evladım benimdir. Asla vazgeçmem canım pahasına onu kaybetmemek için mücadele ederim edeceğimde…
Benden alınmak istemesi oğlumu çok istediklerinden değil öyle olsaydı oğlumla olaydan sonra tanışmak yerine doğduğunda yanında olurlardı. Bir çocuk büyütecek, eğitecek bir aile düzenleri olsaydı kendi çocukları böyle olmazdı, biz bu halde olmazdık, bunları yaşamazdık.
Hepsi bir birini huyunu suyunu iyi biliyor amaç sadece benim canımı yakmak çünkü ben bir tek evladım olmazsa yıkılırım.
O hayatta, o çevrede kurtulmak için neler neler yaşamışım, canımı ortaya koymuşum bunları bile bile nasıl oğlumun o hayata girmesine müsaade edebilirim ki.
Doğduğunda doğum hediyesi olarak silah getiren çevresi oğlum onlarla yaşarsa bu sefer beni öldürmesi için verecekler silahı eline.
Benden alınırsa kinle büyüyecek, babası gibi yetişecek hayatında iyiliğe dair bir hiçbir şey olmayacak. Ben oğlumun böyle şeyler yaşamasını asla istemiyorum. Düşüncesi bile beni kahrediyor. Dertleri benim, benim evladım değil.
“Yaşadığıma sevinen çok kadın tanıdım”
Kadın dayanışması oluyor mu? Ne hissediyorsun?
Ben kadınların bu kadar güçlü olduklarını buraya gelince anladım. Benim iki yıllık bu zorlu süreci atlatabilmemdeki en büyük desteklerden biride kadınlar. Yalnız olmadığımı defalarca hissettirdiler hem içerde, hem dışardan destekler aldım. Yaşadığım için sevinen çok kadın tanıdım. Bu süreçlerde sadece avukatım demek istemiyorum o benim bu yoldaki en büyük gücüm, desteğim, mücadelemin en büyük kahramanı ablam Esin Yeşilırmak sayesinde ben hem evladıma kavuştum, hem de bu hayatta iyi insanlarında var olduğunu hissettim. Pes etmeme tek bir gün bile müsaade etmedi onun verdiği cesaretle bende pes etmeyi öğrendim.
Dayanışmanın önemini yalnızlaştırılmadığım her an çok daha iyi anladım. Bencilliğin cinsiyeti yok kadınlarda bazen bencilce düşünebiliyorlar. Toplum çoğunluğunda olduğu gibi insanlar benim başıma gelmez düşüncesiyle hareket ediyorlar gözler kör, kulaklar sağırlaşıyor maalesef böyle düşünenlere dayanışmadan bahsetmek mümkün olmuyor.
Cezaevinde olan kadınların birçoğu hatta büyük orandaki çoğunluğu ya babaları, ya abileri, ya kocaları, ya hayatlarına giren erkekler yüzünden bu yollara düşürülüp onların yanlışları sonucu cezaevine girmek zorunda kalıyor.
Ben de yaşadığım kötü tecrübelerden onları aydınlatmaya çalışıyorum. Ve sözlerime sizden ne istedikleri değil, sizin ne istediğiniz önemli müsaade etmeyin diye kendimce uyarılarda bulunup destek oluyorum.
Herşey anlatmakla başlar utanmadan, sıkılmadan, korkmadan anlatın anlatalım. Bu dünyayı kadınlar düzeltip iyileştirecek.
“Devlete başvurunca kapılar suratımıza kapanıyor”
Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?
Kadın cinayetleri ve şiddet hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Toplumda her ne kadar karı-koca arasında birliktelik yaşanması tecavüz olarak görülmese de. Bir insana istemediği şeylerin zorla yapılması tecavüz değil de nedir?
Aradaki bir imzamı bu yaşatma hakkı verir erkeğe. Sorunlu bütün evliliklerin en büyük nedenlerinden bir bu durumdur. Erkek kadını kendi malı olarak görüyor, kadına sadece kendi isteklerini yaşama hakkı tanıyor.
Birçok kadın var çok iğrenç şeylere maruz kalan dillendirmek başta ayıp sonra karı-koca arasında öyle şeyler olur algısından başka bir sonuç vermiyor.
Kadının erkeğe sözü geçmiyor, gücü yetmiyor. Yapabildiği kaçmaya çalışmak ondada çoğunlukla başarılı olunmuyor. Aileye gidiyor ortada çocuk var boşanmak ayıptır tepkisi veriliyor.
Devlete, polise başvurulunca kapılar suratlarımıza kapanıyor. Öldürülen kadınların birçoğu boşanmak ve ayrılmak için mücadele veren kadınlardan oluşuyor. Biz önce ölümü göze alıp sonra boşanma istiyoruz.
En ufak bir sorunda yaşama hakkımızın elimizden alıması ile tehdit ediliyoruz.
Ben bu aşamaların hepsinden geçtim. Şu an 36 kişilik bir koğuştayım bir çoğumuzun hatlarındaki erkekler tarafından aldığı tehditleri duyduğumda ki şöyle dillendiriyorlar;
- Beni bırakırsan (ayrılırsan) ölürsün.
- Hiçbir yere gidemezsin, gidersen ölürsün
- Benim olacaksın yoksa ölürsün (çoğunluk)
- Haksızlığı dillendirince SUS yoksa ölürsün
Aslında hepimizin yaşadıkları duydukları birbirine o kadar çok benziyor ki yaşamak, yaşatmak isteyen yok.
Emine Bulut öldürülmeden önce tüm kadınlar adına son çığlıklarını attı. ÖLMEK İSTEMİYORUM diye. Çok fazla kadın hayatlarının baharında öldürüldü. Bu vahşetin bitmesi için daha çok kadının öldürülmesi gerekiyor. SON olsun. İnsan gibi yaşayacağımız bir dünyayı bütün kadınlar adına tüm kalbimle istiyorum.
Ne olmuştu? İstanbul Gaziosmanpaşa'da 17 Aralık 2017'de maktül Cihangir Işık ile sanık Aylin Işık arasında tartışma yaşandı. Tartışma sonrasında Aylin Işık uyur halde olan Cihangir Işık'a ateş ederek öldürdü. Aylin Işık, olayın ardından tutuklanarak Bakırköy Cezaevi'ne konuldu. Olaya ilişkin İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nca hazırlanan iddianamede, Cihangir Işık'ın eşi Aylin Işık'a küfrettiği, bir hafta önce şiddet uyguladığına ilişkin raporun bulunduğu belirtildi. İddianamede sanığın tehdit ve hakaretler sonucu Cihangir Işık uyuduktan sonra pompalı tüfekle başına yakın mesafeden bir el ateş ederek öldürdüğü anlatıldı. Aylin Işık'ın "Kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapsi istendi. Evliliğinin ilk günlerinden beri eşinden şiddet gördüğünü anlatan sanık Aylin Işık savunmasında, şunları söylemişti: "Ağlamaya başladım, yalvardım. Anneme, kardeşlerime tecavüz edeceğini söyledi. Saçımı çekti. 'Ben yapacağımı burada da yaparım' dedi. Oğlum uyandı yanımıza geldi, ona da küfür etti. 'Aylin buraya gel' dedi. Yatak odasından beni çağırdı. Üç kere çağırdı beni. Ben gitmeyince kendi beni alıp odaya götürdü. Yatağa yatmamı istedi. Dolabın üzerinde duran silahı aldı. Beni öldüreceğini söyledi. Konuşarak kendisini ikna etmeye çalıştım. "Bana, 'Geç kaldın' dedi. Küfür etmeye devam etti. Silah onun sağ elinde duruyordu. Çeneme dayadı. 'Nerenden vurayım?' dedi. Göğüslerime, cinsel organıma dayadı. Ben de yalvardım, yapma dedim. "Daha sonra silahı yüzüme tutup üzerime sallamaya başladı. Bir an elimle silahı ittirdim. Yüzümden uzaklaştırdım. İki elimle silahı kavradım. Amacım silahı elinden alıp kaçmaktı. O da silahı çekti, karşılıklı birkaç hareket biçiminde sürdü. Sonra bir anda silah patladı. Cihangir yan tarafa doğru yatağa devrildi. Oğlumun bağırmasıyla kendime geldim.Çocuğumun eşyalarını alıp evden çıktım." Davanın ilk duruşması, 17 Nisan 2018'de görülmüştü. Bu duruşmada tutuksuz yargılanmayı talep eden Aylin Işık'ın talebi kabul edilmemişti. |
(EMK)