* Fotoğraflar ve video: Beyza Kural
Yasemin Çakal şu an 29 yaşında.
2014’te sistematik şiddet gördüğü kocasını hayatta kalmak için öldürdü. 3 yıl cezaevinde kaldı. Mahkeme, Çakal’ın “meşru savunmada mazur görülebilecek heyecan, korku ve telaşla sınırı aşması sonucunda eylemi gerçekleştirdiğini” kabul ederek, ceza verilmesine yer olmadığına karar verdi. 8 ay önce tahliye oldu.
Feminist avukatlar, ceza verilmemiş olsa da, Çakal'ın beraat etmesi gerektiğini söyleyerek İstinaf Mahkemesi’ne başvurdu. Ölen kocanın ailesi ise ceza verilmesi istemiyle İstinaf Mahkemesi’ne başvurdu. Nihai karar, 9 Nisan’da görülecek duruşmada verilecek.
Duruşma öncesi Yasemin Çakal’la buluşup, son 3 senesini ve tahliye olduğundan bu yana verdiği mücadeleyi konuştuk.
Yasemin Çakal, “Artık özgür bir kadınım. Kendi ayaklarım üzerinde durabiliyorum. Mutluyum. İstediğim saatte yatıyorum, istediğim saatte kalkıyorum, istediğim yere gidiyorum… Bunları hiç yaşamamıştım. Artık kendi istediğimi yapıyorum, insanların istediklerini yapmıyorum. Kız kardeşim, oğlum ben ve yeni ailem feministler; başka kimseyi takmıyorum” diyor.
Yasemin Çakal’ı yanımıza cezaevinde tanıştığı bir trans arkadaşı getirdi. Bizim yanımızdan ayrıldıktan sonra ise cezaevinde tanıştığı arkadaşlarıyla buluşmaya gitti
"Bir dahaki sene ben de 8 Mart'ta sokakta olacağım, diyordum"
2015’te “Kirpiğiniz Yere düşmesin” kitabı yayınlandığında cezaevindeydin ve kitapta bir mesajın vardı. “Başka bir 8 Mart’ta birlikte sokaklarda olacağımızı biliyorum” diyordu. Bu sene Çilem Doğan’la birlikte 8 Mart Gece Yürüyüşü’ne katıldınız. Ne hissettin?
Ağlayacağım, ağlayamıyorum, çok değişik bir duyguydu. Orada kadınlar bağırdıklarında, sanki bana söylüyorlarmış gibi geliyordu. Çok iyi hissettim ve 8 Mart bana çok iyi geldi. En son aşağı indiğimizde kalabalığa döndüm, baktım ve orada, onlarla birlikte olduğum için gurur duydum.
Cezaevindeyken dergilerde, gazetelerde, akşam haberlerinde görüyordum. Hissediyordum da, koğuştaki kızlara hep “Bir dahaki sene ben de orada olacağım” diyordum.
Daha önce böyle bir yürüyüşe katılmış mıydın?
Hayır, ilkti. Ama bundan sonra hep devam edecek, her kadın yürüyüşüne katılacağım.
En etkilendiğin slogan, pankart hangisi oldu?
Çok fazla slogan vardı, heyecanlanıyorum, şu an aklıma gelmiyor. En güldüğüm “Dolapta zıkkımın kökü, sokakta isyan var” oldu.
Avukat Meriç Eyüboğlu:"Bu davada bir kadının evlilik boyunca maruz kaldığı sistematik şiddetin ve kendisini kendisinden başka koruyacak hiçbir mekanizma olmamasının, devletin tüm kapılarının suratına kapatılmasının, ailesinin ‘bizde boşanmak yok, o evden ancak kefenin çıkar’ demesinin, nasıl sonuçlar doğuracağı tartışıldı. Yasemin’in onun konumundaki yüzlerce, binlerce kadın gibi, ölmemek için öldürdüğü, bunun son seçenek olduğu ortaya çıktı. "Bu nedenle yerel mahkemenin ceza verilmesine yer olmadığına dair kararı, sadece Yasemin için değil, hayatlarına sahip çıkan kadınlar ve hatta tüm kadınlar için son derece önemli. Kararın istinaf aşamasında onanması da devam eden davalar ve bundan sonra açılacak davalar için önemli bir hukuki kazanım olacak. "Biz ‘ceza verilmesine yer olmadığı kararı değil, doğrudan beraat kararı vermeliydiniz’ diye itiraz ettik. Hukuken beraat koşulları mevcut. "Yine de mevcut karar bile, sonuçları itibarıyla Yasemin’in hayatında beraat kararına eşdeğer sonuçlar doğurdu. "Bu nedenle 9 Nisan’da İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde Yasemin için beraat, aksi halde de mevcut kararın onanmasını talep edeceğiz." |
"Bir baktım, bana destek olan binlerce kadın var"
Cezaevinde kaldığın üç sene boyunca neler hissettin?
Birçok duygu yaşadım cezaevinde ama kendimi hiç bırakmadım. Bıraktığım zaman da yanımda hep kadınlar vardı, çok destek oldular. Çıkacağıma inanıyordum. Oradayken de çok değiştim.
Cezaevine girdiğim zaman bir tane bekleyenim vardı. Oğlum zaten yanımdaydı, bir de kız kardeşim vardı beni bekleyen. Sonra bir baktım, mahkemelerden sonra okuduğum gazetelerde gördüm beni bekleyen, destek olan, benimle birlikte aynı duyguları yaşayan binlerce kadın var. O zamanla şu an çok farklı.
Tahliyende çok sayıda kadın cezaevi kapısında seni bekliyordu.
Çok şaşırdım, hiç beklemiyordum. Ben zaten şoktaydım, tahliye olacağıma çıkana kadar hiç inanmıyordum. Belki bir yanlışlık vardır, diye düşünüyordum. Sonra cezaevi müdürü geldi, “Dışarıda kadınlar var, basın var” dedi. Ben geleceklerini tahmin etmemiştim. Bir çıktım, bir sürü kadın, çok mutlu oldum.
"Feministler şu anda ailem gibi"
Yargılanman da üç sene sürdü. Bu tür davalarda, genelde kadınlara yönelik önyargılar olabiliyor. Senin yargılanma sürecin nasıl geçti?
Önyargılar benim davamda da çok fazla vardı. Daha ilk duruşmada, savcının ikinci duruşma mütalaa vermesine karar verildi. Yani mahkemeyi kapatıyorlardı.
Benim için hep “Mahkemede konuşamıyordu” falan diyorlar ama ben tam konuşacağım zaman beni konuşturmuyorlardı, tam bir şey söyleyeceğim zaman “Tamam, otur” diyorlardı. Mahkemenin tavrı, feministlerin takip etmesiyle değişti.
Kadın hakları savunucularıyla ilk karşılaşmanız nasıl oldu, hatırlıyor musun?
İkinci duruşmada hemen hemen tüm feminist avukatlarla tanıştık. Önce biri geldi ve iki-üç avukat beni savunmak istediklerini söyledi. Ben karara hazırlanmıştım. Bir gittim, bir sürü avukat, bir sürü kadın, gazeteciler… Aşağıdan çevik kuvvet polisi geldiğinde, “benim için değildir herhalde, kavga falan vardır” dedim, anlamadım.
Feministler, şu anda ailem gibiler.
"Her koğuşta benim gibi 3-4 kadın var"
Feministlerin duruşmaları takip etmesi, senin duygusal durumun dışında, hukuki süreci etkiledi mi sence?
Evet, etkiledi. Beni dinlemiyorlardı ve feministlerin takibi beni dinlemelerini sağladı. Ne dersek diyelim, onların (mahkemenin) kafasında kocasını öldürmüş bir kadın var. Dinlenmeden ceza alıp gelen arkadaşlarımdan biliyordum, 25 sene ceza, iyi halden düşeriz… En az alan 15 sene, o da çok az, bir ya da iki kişi vardır 15 sene alan.
Cezaevinde seninle benzer durumda olan kadınlarla tanıştın mı?
Çok. Her koğuşta 3-4 tane benim durumumda olan kadın var. Cezaevlerindeki kadınların neredeyse yüzde 30’u benim durumumda kadınlardan oluşuyor.
Onları da dinlemiyorlar. Özellikle OHAL’den beri her giden 25 sene ceza alıp dönüyor. Mesela birinin davasında tanık dinlenecekti, dinlenmeden 25 sene ceza vermişler. Kendini ifade edemeden 25 sene hapis cezası alan o kadar çok kişi var ki. Ben de ikinci seneden sonra konuşmaya başlayabildim, sonuçta psikolojin bozuk oluyor.
Cezaevinde aranızda bir dayanışma var mıydı?
Bize ağır mahkum gözüyle baktıkları için, birbirimize bağlanıyorduk. Gelenler genelde 3-4 aya gidiyordu. Biz ise yıllarca orada olacağımız için kardeş gibi oluyorduk. Görüştüğüm çok arkadaşım var cezaevinden.
Mektuplaşıyor musunuz?
Evet, beni şu anda buraya getiren de yine cezaevinden bir arkadaşım. Buradan çıkınca cezaevinden kızlarla buluşacağız. Bir kısmı tahliye oldu, bir kısmı cezaevinden izinli ayrıldı.
"Binlerce mektup alınca, insan kendini bırakmıyor"
Kadın cezaevi nasıl bir yerdi?
Bu aralar bu soruyu çok soruyorlar çünkü bir dizi başlamış sanırım. Cezaevini de orada gördükleri gibi sanıyorlar ama hiç alakası yok. Kadınlar birbirlerine destek olurlar ama psikolojileri bozuktur. Psikolojilerini de genelde gardiyanlar ve müdürler bozuyor. Ben diziyi izlemedim ama anlattılar, gardiyanlar kadınlara yardımcı oluyormuş. Öyle bir şey kesinlikle yok. Allah kimseyi düşürmesin, o kadar diyorum. Cezaevi bir cehennem, gardiyanlar da zebani. Öyle dizilerde gördüklerinize inanmayın. Çok kötü bir yer ya, hani ölmüşsünüz ama ölemiyormuşsunuz gibi…
Oradayken dışarıdan insanlarla mektuplaştın mı?
Binlerce mektup aldım. Hasta olduğum duyulunca, doktorlar mektup attı. Psikologlar yazdı. Bir psikologla yazıştım, gönderdiği yazılar, kitaplar bana çok iyi geldi. Hastanede yattım, bir döndüm, koli koli mektuplar geldi. Yani insan öyle bir durumda kendini bırakamaz zaten. Mektup alınca çok mutlu oluyordum. Benimle ilgili çıkan haberlerini yapıştırıyorlardı, çocukların resimlerini, martı, manzara, deniz resimleri…
Tahliye olduğundan beri zamanın nasıl geçiyor?
İlk çıktığım zaman zorlandım. Anneme dönmek zorunda kaldım. Ama artık cezaevinde girdiğim zamanki gibi değilim. Kimsenin emrinin altına girmeden, özgür bir kadın olmak istedim. Aynı şeyleri tekrar yaşamak istemediğim için, kendi ayaklarımın üzerinde durmak istedim. Herkes çok erken olduğunu söyledi. Annemin evinde bir aydan daha az kaldım, sonra çıktım evden.
Feministlerin destekleriyle birkaç hafta bir evde kaldım. Sonra bir ev tuttuk, oğlum, kız kardeşim ve ben birlikte yaşıyoruz. Şu anda özgür bir kadınım. Kendi ayaklarım üzerinde durabiliyorum. Mutluyum. İstediğim saatte yatıyorum, istediğim saatte kalkıyorum, istediğim yere gidiyorum… Bunları hiç yaşamamıştım. Artık kendi istediğimi yapıyorum, insanların istediklerini yapmıyorum.
Kız kardeşim, oğlum ben ve ailem feministler. Onun dışında kimseyi takmıyorum.
"Daha nişanlıyken ayrılmak istedim, izin vermediler"
Cezaevi koşulları:“Banyoda değil, tuvalette banyo yapıyoruz. Çok az kanal çekiyor; ATV, AHaber, Habertürk, 11-12 kanal çekiyor. Deniz Seki geldikten sonra Kral TV vermeye başladılar. "Avlu dizisini kendi hayatlarını anlattığı için ya da belki de dizi çok izlenirse bir yasa (af) çıkar diye düşündükleri için bekliyor olabilir insanlar. “Koğuşta bir mümessil oluyor. Bizim koğuşun mümessili iki sene boyunca bendim. Ve belki de ilktir, beni idare seçmedi, koğuştaki kadınlar seçti. O yüzden idareyle sorunlar yaşadım. Ama kadınlarla iletişimimiz çok iyiydi. Kadınların derdini dinliyorsun, yardım etmeye çalışıyorsun. Öyle koğuş ağalığı gibi bir şey değil yani, tam tersine görevli gibi bir şey. “Hepimizin psikolojisi bozuktu, onu söyleyeyim. Sadece bir an önce dışarı çıkıp, sevdiklerini görmeyi düşünüyorsun. Hep bir beklenti, özlem, hasret… “ |
Tahliye olduğundan beri ailenle ilişkilerin nasıl?
İçimden gelmiyor. Görüşmek, konuşmak… Onlara yalan söylemek istemiyorum, bir şey olmamış gibi de davranmak istemiyorum. Görüşmemeyi tercih ederim.
Kaç yaşında evlendin?
20.
İsteyerek mi evlendin?
Evet, ama nişanlıyken ayrılmak istediğimi aileme söyledim.
Ailen ne düşündü?
Hayır, nişan da düğün gibi, dediler.
Şiddet gördüğün süre boyunca ailenin yaklaşımı nasıl oldu?
Hiç destek olmadılar, tam tersine “sen gelirsen, bu sefer biz seni öldürürüz” gibi sözler…
Yargı sürecinde bu yaklaşımları değişti mi?
Değişti. Diyorlar ya toplum baskısı, mahalle baskısı… Bu sefer şöyle oldu, aileme “Neden sahip çıkmadınız” denildi. İnsanların dediklerini takıyorlar.
Pişmanlar mı sence?
Ağabeyimde (üç ağabeyinden birinden bahsediyor) böyle bir şey oldu. Sürekli söylüyor, çok pişmanım falan, diye.
Anne ve babanla ilişkin nasıl?
Babamla ilişkim biraz değişti. Cezaevindeyken babamı defalarca kovdum, görüşe çıkmadım. Ama o hiç vazgeçmedi, ben kovdum, o ertesi hafta yine geldi. Avukat tuttu, avukatlarla konuştu, çocuğuma baktı, bir şeyler yapmaya çalıştı. Cezaevindeyken baba-kız ilişkisini hissettim. Ama ondan önce böyle bir ilişkimiz yoktu. Zaten yaşadıklarımı bilmediğini söylüyor. Gerçekten de babamla hiç konuşmadık. Hem annemle ağabeyim bırakmadı babamla konuşmam için hem de babam kızlarıyla konuşmayan biridir.
"Oğlumu profeminist yetiştirmeye çalışıyorum"
Ve cezaevinde hayatına feministler girdi. “Yeni ailem” demiştin demin.
Evet, yeni ailemle çok mutluyum. Oğlumu da profeminist olarak yetiştirmeye çalışıyorum. Zaten kadınlarla büyüyor.
Cezaevinden çıktığınızdan beri oğlun nasıl?
Ben cezaevinden çıktığımda konuşamıyordu bile. Şu an arada çok büyük fark var. Odaklanma sorunu var, cezaevinde çok kaldığı için olabilecek şeyler. Ama hala üniformalı insanlar görmeye tahammül edemiyor. Herkesi gardiyan zannediyor.
Nevin Yıldırım ve Çilem Doğan’la tanışıyor musunuz?
Evet, Çilem’le arkadaşız. Nevin’le avukatlar aracılığıyla tanıştık, mektuplaşıyoruz. Daha doğrusu onun mektubu bana geldi, benim mektubun henüz ona gitmedi.
"Feminizmi cezaevinde öğrendim"
Cezaevine girdiğinde feminizmi duymuş muydun?
Hayır. Ben cezaevine girmeden önce feminist şey diye biliyordum, hani FEMEN var ya, soyunuyorlar falan, aklımda öyle kalmıştı. Hatta Türkiye’ye de gelmişlerdi.
Cezaevine girdikten sonra bir sürü kitap okudum, yazı okudum. İçten içe ben de feminist olduğuma karar verdim. Öyleymişim, içimde varmış herhalde.
Dışarıda senin için yapılan eylemlerden avukatlar aracılığıyla mı haberdar oluyordun?
Fotoğraf gönderiyorlardı. Bir kere tesadüfen gördüğüm bir şey de vardı. Oda arkadaşımla haberleri izliyorduk, “Yasemin Çakal, Nevin Yıldırım, Çilem Doğan sokağı” diye bir haber gördük. Oda arkadaşım “O sen değilsindir” diyordu.
TIKLAYIN - Kadınlar Kadıköy'de Sokak İsimlerini Değiştirdi
"Bütün kadınlara özgürlük, sadece cezaevindekilere değil"
Çıktıktan sonra baktın mı senin için yapılanlara?
Evet, çok gurur duydum. Bir de şöyle bir şey var, insanlar beni tanımıyor. Mesela cezaevindeyken hastaneye falan gittiğimde, siyasi mahkumlarla karşılaşıyordum. Benim orada kaldığımı biliyorlar ama yüzümü bilmiyorlar. Hangi koğuşta kalıyorsun, diye soruyorlardı mesela, “Orada Yasemin Çakal kalıyor, selam söyle” diyorlardı. Ben de “tamam” diyordum.
Dışarıda da öyle. Mesela 8 Mart yürüyüşündeydim, insanlar yanımda Yasemin Çakal falan diyorlar. Ama bu iyi bir şey, daha rahat hareket ediyorum.
Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsun?
Önce mahkemem var, o süreci atlatınca çok fazla şey yapmayı planlıyorum. Bu 8 ayda da çok şey yaptım. Özgür bir kadın olacağım, dedim, oldum. Hayatımdan şunları çıkaracağım, aile de olsa çıkaracağım, dedim, çıkardım. Kardeşimi yanıma alacağım, dedim, aldım. Oğlumla ev tutacağım, dedim, tuttum. Öyle kalmadım yani. Daha da yapacağım çok şey var.
Artık dışarıdasın, özgürsün. Kadınlara ne demek istersin?
Önce bütün kadınların özgür olmasını isterim. Bu kadınların dayanışmayla yapabileceği bir şey. Kimseyi hayatlarına karıştırmasınlar. Bu hayat bizim hayatımız. İnsan kıymetini kaybedince anlıyor. Benim kaybettiğim bir şey yok, kazandığım çok fazla şey var.
Bütün kadınlar için özgürlük istiyorum, sadece cezaevindekiler için demiyorum. (BK/ÇT)