Kültür ve Turizm Bakanlığı, kentsel arkeolojik sit alanlarını koruma ve kullanma koşullarına yönelik ilke kararında değişikliğe gitti.
Bakanlıkça hazırlanan "Kentsel Arkeolojik Sit Alanları Koruma ve Kullanma Koşulları İlke Kararı", 10 Temmuz 2025 tarihli Resmî Gazete'de yayımlandı.
Karara göre, arkeolojik sitlerde, plan yapılıncaya kadar zorunlu altyapı kapsamındaki kamu yatırımları ilgili koruma bölge kurulu izniyle yapılabilecek.
Bakanlığın açıklamasında, “Planlama çalışmaları, alanın kültür katmanına zarar vermeyecek ve zemine en az müdahale içerecek biçimde ele alınacak” dense de Koruma Uzmanı Mimar Doç. Dr. T. Gül Köksal’a göre 3705 sayılı İlke Kararı, aslında “plan onayı beklenmeksizin hızlı yapılaşmanın” önünü açıyor.
“Eski kararda planlamaya öncelik veriliyordu”
Kararın, koruma alanlarını imara “daha uygun” hâle getirdiğini ve çok katmanlı kültürel dokuyu tehdit ettiğini söyleyen Köksal, şöyle dedi:
“Türkiye’nin çok katmanlı kültürel varlığı nedeniyle kentsel arkeolojik sit alanı, ülkenin geniş bir kısmını kapsıyor. Yalnızca İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük kentleri değil; Anadolu’daki pek çok kenti de ilgilendiren önemli bir karar söz konusu. 702 No’lu İlke Kararı’nda koruma alanlarında planın ivedilikle yapılıp onaylanmasına öncelik verilmişti, ayrıca plan dışında kalan alanlarda da dikkatli olunması gerektiği vurgulanıyordu. Oldukça sınırlı; ama koruma öncelikli bir yaklaşımdı. 3705 sayılı yeni İlke Kararı ise 702’yi iptal ederek yürürlüğe girdi ve çok daha kapsamlı yapılaşma hükümleri içeriyor. İlk paragrafta değişikliğe gerekçe olarak ‘kurullarda farklı yorumların sorun yarattığı’ ve ‘uygulamada birliğin sağlanamadığı’ belirtilmiş. Bu gerekçe bana oldukça afaki geliyor. Çünkü 702’nin içeriği oldukça netti: Plan olacak, o plan çerçevesinde yapılaşma ve koruma yapılabilecek.
“3705 sayılı kararda da yine plan yapılması gerektiği söyleniyor. Ancak kararda, ‘plan yapılıncaya kadar zorunlu altyapı kapsamındaki kamu yatırımlarının ilgili koruma bölge kurulu izniyle yapılabileceği’ gibi çok geniş ve muğlak bir alan açılmış. Türkiye’de kanalizasyon çalışmasından, enerjiye, hatta maden projelerine kadar her şey kamu yatırımı kapsamına alınabiliyor. Bu, çok daha spekülatif bir müdahale alanı yaratıyor.”
“İnşanın önü açılıyor”
Değişikliğin neden olacağın sorunların, bunlarla sınırlı kalmadığını belirten Köksal, karardaki ek maddelere dikkat çekerek “Korunması gereken çok katmanlı değerlerin üzerine inşa yapılmasının önü açılıyor,” dedi.
Köksal, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Planlama sürecine dair birkaç maddede 702’yle benzer hükümler varken, ondan sonra gelen ek A, B ve C maddeleri oldukça problemli. A maddesi tek yapı ölçeğinde uygun projeyle onarıp kullanmayı içeriyor, bu 702’de de vardı. Ama B maddesi çok daha riskli: Yıkılmış bir yapının eski fotoğrafları, hava görüntüleri veya belgeleri varsa ve kurul bunu yeterli görürse, yapı yeniden inşa edilebilecek. Bu da kâğıt üzerindeki rekonstrüksiyonların ya da diğer bir deyişle ihyaların önü açılacak anlamına geliyor. Böylece herhangi bir belgeye dayanarak, neredeyse arzu edilen her yere ‘aslında burada bir yapı vardı’ diye ileri sürülerek yeni ve kopya bir yapı inşa edilebilir.
“Ne yazık ki C maddesi daha da tehlikeli: Belge bütünlüğü gerekmeksizin, sadece kişisel fotoğraflar ya da yapı ruhsatı gibi unsurlar varsa ve ‘ihtiyaç’ olduğu düşünülüyorsa, yapının onarılıp kullanılabileceği söyleniyor. Bu, özellikle kentsel arkeolojik alanlarda ciddi bir yapılaşma baskısı yaratabilir. Üstte görünen yapı kadar, yerin altındaki arkeolojik katmanlar da tehdit altına girebilir. Yeni düzenlemeyle birlikte, arkeolojik ve tarihî dokunun ciddi biçimde zarar görmesi mümkün. Üstelik, korunması gereken çok katmanlı değerlerin üzerine inşa yapılmasının önü açılıyor.”
“İmar faaliyetlerini hızlandıran bir netlik”
Kararın aslında kültürel mirasın korunmasını zayıflatan bir içeriğe sahip olduğunu belirten Köksal, açıklamasını şöyle sonlandırdı:
“Alanımızdan bazı arkadaşlar kararı tartıştıktan sonra, 702 ve 3705 sayılı kararların farklarını ChatGPT’ye sordular. Ortaya çıkan yanıt bile kararın ne kadar muğlak olduğunu gösterdi. Yeni kararı ilginç kılan şu: 3705 sayılı İlke Kararı’nın ilk bakışta daha fazla korumaya yönelik bir çerçeve sunduğu düşünülse de, aslında tam tersi bir durum söz konusu. Evet, bazı konular netleşmiş gibi görünüyor. Ancak bu netlik, yapı üretiminin önünü açan, imar faaliyetlerini hızlandıran bir şekilde sağlanmış. ‘Kamu yararı’ gibi oldukça muğlak bir gerekçeyle pek çok şeyin önü açılabilir. ‘Bu yapı çok tesirli olmasa da kullanacağız, çünkü kamu yararı var’ denebilir. Böylece aslında 702 No’lu İlke Kararı’nın önüne geçen, onu etkisizleştiren bir karar haline geliyor.
“Ben daha önce Kocaeli Bölge Kurulu’nda kurul üyeliği yaptım. Bu kurulda bazı konular yıllarca tartışılıyordu ve karar vermek zaman alıyordu. Olması gereken de buydu zaten. Çünkü söz konusu olan, kadim bir kültürel miras; aceleyle, ‘hızlıca’ karar verilecek bir şey değil. Korumayı ciddiye alan ülkelerde de süreçler böyle yürütülüyor.
“Kurullara dair şunu da eklemek isterim: Eskiden Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın belirlediği kurul üyeleri arasında YÖK üzerinden atanan akademik temsilciler de yer alırdı. Burada YÖK’ü ya da akademik kurulları savunduğum için değil, bu temsilin uzmanlık ve birikim açısından önemli olduğunu düşündüğüm için bunu vurguluyorum. Günümüzde ise atamalar büyük ölçüde bakanlık eliyle yapılıyor; bu da uzmanlıktan uzak, siyasi saiklerle şekillenen kurulların ortaya çıkmasına neden oluyor. Yani yalnızca ilke kararlarının içeriğini değil, bu kararları uygulayan yapıların kendisini de tartışmalıyız. Kurul üyeleri, belediyelerdeki Koruma Uygulama ve Denetim Büroları (KUDEB), il kültür müdürlükleri, valilikler… Koruma alanındaki tüm yapı kentleşme ve kültür politikaları bağlamında bütüncül olarak ele alınmalı; çünkü koruma alanındaki kararların nasıl uygulandığı, bu yapıların niteliği ile doğrudan ilişkili.”
Gül Köksal hakkında

Kentsel-toplumsal hareketler emekçisi, kültürel değer üretimi ve kent hakkı üzerine çalışıyor.
YTÜ'de mimarlık lisans, İTÜ Restorasyon Anabilim Dalı'nda yüksek lisans ve doktorasını tamamladı, “mimari koruma” alanından doçentliğini aldı. DAAD, TÜBİTAK ve Collège de France/PAUSE bursları ile Almanya, ABD ve Fransa'da araştırmacı oldu.
1996-2016 yılları arasında İTÜ, Bahçeşehir, Bilgi, Kocaeli Üniversitelerinde akademisyen olarak görev yaptı. 2007-2010 yılları arasında Kocaeli Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kurucu üyeliğini üstlendi. 2010’da Ulusal Mimarlık Yapı Dalı Koruma-Yaşatma Başarı Ödülü'nü aldı. 2016’da Kocaeli Üniversitesi’nden barış imzası gerekçesiyle atıldı. Başka Bir Atölye bünyesinde üretmeye devam ediyor (https://www.baskabiratolye.com).
(TY)







