Öğretmen Maksut Tepeli, 12 Eylül darbesinden dört yıl sonra, 2 Şubat 1984’te vurularak gözaltına alındı, 5 Şubat’ta hastaneye kaldırıldı. Kendisinden bir daha haber alınmadı.
Ailesi, Tepeli’nin 31 yıl sonra Helvacıdede Mezarlığı'nda kimliği meçhul kişi olarak gömüldüğünü öğrendi. Ancak, devlet mezarlıktaki gömüldüğü yerin bilgisini aile ile paylaşmadı.
Cumartesi Anneleri/İnsanları 776’ıncı eylemlerinde gözaltında kaybedilen Maksut Tepeli için İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’nin önündeydi.
Ellerinde karanfiller ve kayıplarının fotoğraflarını taşıyan Cumartesi Anneleri/İnsanları’na, Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekili Musa Piroğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili Sezgin Tanrıkulu da destek verdi.
Cumartesi Anneleri/İnsanları, “İçişleri Bakanlığı’nın yasaklaması” nedeniyle 77 haftadır Galatasaray Meydanı’nda açıklama yapamıyor.
“Failleri yargılamamak antidemokratik devlet anlayışıdır”
Eylemde ilk olarak Cumartesi Anneleri/İnsanları’ndan insan hakları savunucusu Maside Ocak haftanın açıklamasını okudu. Ocak şöyle dedi:
“Gözaltında kaybetme, antidemokratik devletlerin hak ve özgürlük talep edenleri bastırma ve sindirme amacıyla uyguladığı bir şiddet yöntemidir. Oysa yaşam hakkı, bütün hukuk sistemlerinin koruduğu ve korumak zorunda olduğu bir değerdir. Devletin en önemli fonksiyonu bireyi ve haklarını, kimden gelirse gelsin, bütün saldırılardan korumak ve bu mümkün olmadığı takdirde saldırıda bulunanları cezalandırmaktır. Bu insanlık dışı suçun fail ve sorumlularının suçlanmasına, yargılanarak hakkaniyete uygun bir şekilde cezalandırılmalarına olanak yaratmayan devletler, hiç şüphe yok ki antidemokratiktir, ihlalcidir, baskıcıdır.
“Biz 776 haftadır Türkiye'deki antidemokratik rejimi ifşa ediyor ‘Yaşam, adalet ve özgürlük haklarına saygı gösterilecek bir ülkede yaşamak her vatandaşın hakkıdır, bu hakları savunmak hepimizin sorumluluğudur.’ diyerek buluşuyoruz.
“776 haftadır ısrarla söylüyoruz: insan haklarının etkili bir biçimde korunduğu bir sistem oluşturulmadan, yurttaş olarak yaptığımız hukuki girişimlerin adalet temelinde sonuçlandırılması sağlanmadan, bu topraklar demokrasiden ve insan haklarından hep uzak olacaktır. O yüzden kayıp dosyalarındaki cezasızlık yalnız bizim değil, tüm yurttaşların sorunudur. Türkiye'nin sorunudur.”
‘Evrensel hukuku uygulayın’
“776. haftamızda "Gözaltında kaybedilmesinin üzerinden 36 yıl geçen Maksut Tepeli'nin mezar yeri açıklansın, bu suçun failleri yargılansın!” talebiyle buluştuk.
“Gözaltında kaybedilişinin 36. yılında adli ve idari makamları Maksut Tepeli için evrensel hukuku işletmeye çağırıyoruz. Maksut Tepeli için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, 77 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray Meydanı'ndan vazgeçmeyeceğiz.”
"Sorumlu olan herkes yargılansın"
Eylemde son olarak Maksut Tepeli’nin eşi Şehriban Tepeli’nin mektubu okundu. Şehriban Tepeli böyle seslendi:
“Aklım sizlerle birlikte ama yüreğim her hafta olduğu gibi mezar yeri bellediğim Galatasaray'da. İstanbul'a geldiğimiz zaman ailemizin diğer fertleri yakınlarımızın mezarına giderken, ben elimde karanfilimle Galatasaray'da alıyordum soluğu.
“36 yıldır önce Maksut'u biz almadık dediler, tanıkların ısrarı sonucu Maksut'un yaralı halde gözaltına alındığı ve işkenceden geçirildiği ortaya çıktı. Gerçeklerin er geç açığa çıkmak gibi bir huyu olduğunu söyler herkes. Israrlarımız sonucunda Maksut'un 31 yıl sonra Helvacıdede Mezarlığı'na kimliği meçhul kişi olarak gömüldüğü de açığa çıktı. Biz gerçekleri biliyoruz, Mahkemeler de biliyor. Adli makamların gereğini yapmasını istemek, adalet istemek için Galatasaray'a çıkmanın yasaklanması hangi yasaya uyuyor anlayamıyorum.
“Yasımızı paylaştığımız alana bırakılmamak, engellenmek ne insanlığa ne de vicdana sığıyor. Bunu görmüyor musunuz?
“36 yıldır eşimle ilgili sorduğum hiç bir soruya cevap alamadım. Eşim gözaltına alındığında 2,5 yaşında olan kızımın sorduğu sorulara cevap veremedim. Şimdi torunlarımın soruyor aym soruları. Sevdiğime, eşime ait mezar yerine ulaşmak istiyorum artık. Çocuğuma söyleyemediğim, burası bizim mezarımız sözünü “Torunlarıma söylemek istiyorum. Mahkeme tutanaklarında Maksut'a işkence yapanlar biliniyor. Bir inşam öldürmek bu kadar kolay olmamalı. Yargılanıp cezalandırılsınlar artık. Ömür boyu bu yasla, bu adaletsizlikle yaşamak istemiyorum. Sorumlu olan herkes artık yargılanarak hesap vermeli.”
Maksut Tepeli nasıl kaybedildi? 28 yaşındaki Maksut Tepeli öğretmendi. Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER) üyesiydi. 04 Şubat 1980 tarihinde görev yaptığı Erzincan'da tutuklandı, 4 ay cezaevinde kaldı. Cezaevinden çıktıktan sonra İstanbul'a taşındı. Maksut Tepeli, 2 Şubat 1984 tarihinde İstanbul/Küçükbakkalköy'deki arkadaşının evine gitti. Eve yaklaştığında kapının kırık olduğunu fark ederek oradan uzaklaşmaya çalıştı. İçeride karakol kuran polisler tarafından açılan ateş sonucu yaralandı. Yoğun kan kaybetmesine rağmen hastaneye değil, bir battaniye içinde Gayrettepe Siyasi Şube'ye götürüldü. Aym dönemde gözaltında bulunan üç tanığın beyanlarına göre Tepeli, 5 Şubat 1984 tarihinde Gayrettepe Siyasi Şube'de gördüğü ağır işkence sonucu koma halinde Haydarpaşa Askeri Hastanesi'ne kaldırıldı ve kendisinden bir daha haber alınamadı. Gözaltına alındığı inkâr edilen Maksut' un izini süren ailesi ve avukatları, olaydan uzun yıllar sonra onun 6 Şubat 1984 tarihinde Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde öldüğü bilgisine ulaştı. Üç yıllık ısrarlı girişimler sonucunda da resmi makamlar, Maksut Tepeli'nin Helvacıdede Mezarlığı'na defnedildiğini açıkladı. Ancak mezar yeri bilgisini vermedi. 36 yıldır Maksut Tepeli 'nin bedeni bulunamadı. Maksut Tepeli'nin gözaltında kaybedilmesi ile ilgili bugüne kadar etkin bir soruşturma yürütülmedi. Tamklara rağmen, belgelere rağmen ailenin şikâyeti üzerine açılan üç soruşturma da takipsizlikle sonuçlandı. Maksut Tepeli'nin yaralanması ve sorgulanmasında görevli polisler Rahmi Kaya, Servet Bozkurt, Hasip Dönmez, Zafer Elemen, Şeyhmuz Altın, İlhami Öztürk ve Hikmet Taşdelen hakkında hukuki bir süreç işletilmedi. Dava 2015 yılında AYM'ye taşındı. 2017 yılında AYM, " . . . başvurunun, zaman bakımından AYM'nin yetkisi kapsamında olduğunun kabul edilmesi mümkün değildir" diyerek evrensel hukuka aykırı bir biçimde davayı reddetti. İç hukukta yapılan tüm girişimler sonuçsuz bırakılınca dava 2017 Nisan'ında AİHM'e taşındı. |
(EMK/AS)