Eğitim Şûrası'nın kararlarına göre, sekiz yıllık zorunlu kesintisiz eğitimin yerine, ortaokulları tekrar sisteme katacak 4'er yıllık dilimler halinde toplam 12 yıllık zorunlu ve kademeli sistem getirilecek.
Bir başka ifadeyle, yeni sistemde ilköğretim 4+4 şeklinde iki kademeden oluşacak. Ardından gelecek dört yıl ise ortaöğretim olarak devam edecek. İlk dört yılı bitiren öğrenci sonraki dört yıl aynı okulda devam edebileceği gibi, ikinci dört yıl başka bir okula gitmeyi seçebilecek. Ayrıca lise de zorunlu eğitime dahil olacak. Böylece ortaya çıkan sistem 4+4+4 formülüyle anılıyor... Basında çıkan haberlere göre Şûra'nın bu yöndeki kararları kanun teklifi olarak yakında Meclis'e sunulacak.
Şûra'nın bu yöndeki kararlarını bianet'e değerlendiren Eğitim Reformu Girişimi Koordinatörü Batuhan Aydagül 12 yıl zorunlu eğitimi gerçekçi bulmadığını söyledi, ilköğretimin 4+4 formülüyle bölünmesini "çağdışı" olarak niteledi.
Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmak istenmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Prensipte Türkiye'de herkesin tercihen 12 yıllık bir orta öğretimi bitirmesi fikrine ve idealine inanıyorum. Bu önemli bir kazanım olacaktır ülke için. Ancak ülkedeki, özellikle gelir eşitsizlikleri, bölgeler arasındaki farklar göz önüne alındığında her bireyin zorunlu olarak 12 yıl okula devam etmesini talep etmek bence gerçekçi değil.
Neden?
Öncelikle orta öğretimin ikinci kademesinde erkek çocuklarının okulu terkinin yüksek olduğunu biliyoruz; yüzde 10 civarında. Burada önemli bir faktör bu çocukların gelir kazanmak için çalışmaları.
Ayrıca eğitimin kalitesi önemli. Şu an yaklaşık iki milyon öğrenci yaş grubunda olmasına rağmen orta öğretim dışında. Okul dışında kalmış olmalarının sebebi de zorunlu olup olmaması değil, asıl sebebi eğitimdeki kalitesizlik. Eğitimde kaliteyi, niteliği arttırdığınızda öğrencilere okula gittikleri zaman gerçekten bir şey kazanabildiklerini gösterdiğinizde zaten devam artacaktır.
Bugün ortaöğretimde net okullaşma oranı yüzde 70 civarında, ama ilköğretimi bitirenlerin orta öğretime geçiş oranı yüzde 80. İlköğretimi bitirebilen 10 gençten sekizi ortaöğretime başlıyor...
İki şeyi işaret etmek lazım: Birincisi, ilköğretimi bitiren herkesin ortaöğretime başlamasını sağlayamıyor Türkiye. Burada da okulu terkler önemli, özellikle kız çocuklar için...
İkincisi, ortaöğretime başlayanlar da özellikle 9. sınıfta bırakıyorlar okulu. 2009-2010'da okulu terk oranı yüzde 8,5'tu. Tüm orta öğretimde yüzde 45-50 düzeyinde devamsızlık var. Bu eğitimdeki kalitesizliğin göstergesi. Zorunluluk ilköğretimde yaş grubu ve temel eğitim açısından daha mantıklı olabilir, ama orta öğretimde zorunluluğun ne zamanı olduğunu düşünüyorum ne de 12 yılın doğru olduğunu...
Zorunlu eğitim ne kadar olmalı?
Türkiye'nin yapması gereken zorunlu eğitimi 10 yıl olarak belirlemesidir. Bu 10 yıllık zorunlu eğitimin büyük çoğunluğunu da genel eğitime, yani temel becerileri kazandırmaya odaklaması çok önemli.
Günümüz dünyasında birçok yeni faktörü göz önüne aldığınızda, küreselleşme olsun, ekonomik gelişmeler olsun, artık temel becerilerin daha değerli olduğunu ve mesleki becerilerin daha kısa sürelerde ve özellikle iş başında kazanılabildiğini görüyoruz.
Bu söylediğimden 9. ve 10. sınıfta tamamen akademik bilgi verilsin mesajı çıkmamalı. Uygulamalı dersler olması önemli. Bu uygulamalı dersler içinde seçmeli meslek dersleri de olabilir. Ancak her bireyin 10 yıllık bir temel eğitimi bitirmesi sağlanabilirse, arkasından dileyen gençler üniversiteyi kazanmak üzere bir iki yıl daha eğitimde kalabilir, dileyen de meslek eğitim merkezlerinde, yüksekokullarda meslek edinmek üzere beceri eğitimi alabilir.
Kademelendirme sistemi anlamlı mı? İkinci dört yılda çocuğun eğilimi ortaya çıkar, mesleki eğitim başlamalı deniyor...
Kademelendirme çağdışı bir düşünce tarzı artık. Dünyada gençleri veya çocukları erken yaşlarda meslek veya kariyer seçimi yapmaya yönlendirmek giderek ortadan kalkıyor. Ne yazık ki bunda direnen ülkeler var...
Almanya bunda istisna, çünkü Almanya'nın ekonomisi, sanayisi ve eğitimi o kadar entegre olmayı başarmış ki sistem orada hâlâ yaşayabiliyor. Ama buna rağmen Almanya ve Türkiye OECD ülkeleri arasında okullar arasındaki eşitsizliklerin en çok olduğu ülkeler arasında. Bu eşitsizliğin en önemli nedenlerinden birisi erken yaşlarda öğrenci seçimi; öğrencileri branşlara göre ayırmak. Hele bunu dördüncü beşinci sınıfa çekmenin tartışılacak hiçbir yanı yok.
Ama Şûra'da tartışılmış işte...
Eğitim politikası konusunda uzman biri olarak söyleyeyim: Neresinden tutsanız kötü bir fikir. Önerilen 4+4 Türkiye'de zaten yavaş giden ve sık sık durmak zorunda kalan eğitim trenini tamamen yoldan çıkarmakla eş anlamlıdır.
Gelecekte Türkiye'nin demografik avantajını fırsata dönüştürmek üzere gençlerimizi eğitme hayalimizi kaldırıp bohçaya koymak demektir. Çünkü bu yoldan çıkan tren bir daha kolay kolay yola girmez. Sekiz yıldır oturmuş bir düzen var. Tabii ki dezavantajları olabilir, bunlar konuşulur ama çözüm eğitim sistemini ikiye bölmek değildir.
Burada bir sendika başkanının ortaya attığı fikrin oylanarak Şûra'da kabul edilmesiyle ilerlemiş bir komedi var. Bilimsellik yok, planlama yok, nasıl yapılacağına dair hiçbir çalışma yok. 4+4 mesleki yönlendirme bakış açısından çağdışı, neresinden bakarsanız bakın yanlış bir görüş.
Dünyadaki eğilim nedir?
Dünyada meslek eğitimiyle genel eğitim arasındaki farklılıklar azalma eğiliminde. Türkiye'nin sanayisi işgücünün yüzde 20'sinden azını istihdam ediyor, isterseniz bunlara teknisyenleri de ekleyin; ama geçmişte verdiğimiz o uzun süreli meslek eğitiminin anlamı kalmadı bugün.
Artık çok daha kısa sürede çok daha etkin beceri eğitimi verebiliyoruz. Artık işverenlerin de söylediği, ekonominin ve toplumun da gereksinim duyduğu şey temel becerileri olan birey.
Bu temel beceriler arasında daha fazla matematik, Türkçe, daha fazla genel kültür var; daha fazla bilim konusunda bilgi sahibi olmak, daha fazla sosyal beceri var. Bunlara odaklanıp eğitim kalitesini yükselteceğinize tutup da yeniden örgütsel bir değişikliğe giderseniz, doğru yola girmiş ve hızlanmakta olan bir treni yoldan çıkarırsınız. (YY)