Karadeniz-rock müziğinin yegâne temsilcisi Marsis grubunun ikinci albümlerinde yer alan "Ses Ver" isimli şarkı, Karadeniz'i kanserli bir hücre gibi saran HES'lere karşı ses verilmesi çağrısında bulunan bir şarkı.
"Sevdamız da dere gibi akacak, o taşları başınıza yıkacak" sözleriyle HES'lere gönderme yapan şarkı için Marsis grubunun solisti Korhan Özyıldız bir de video performans hazırladı. Aralarında Okan Bayülgen, Gülay, Mert Fırat, Pelin Batu, Yaşar Kurt, Cengiz Bozkurt, Erkan Can, Leman Sam, Harun Tekin, Timur Acar, Hasibe Eren, Haluk Levent, İlkay Akkaya, Aylin Aslım, Bayar Şahin, Şebnem Sönmez, Cahit Berkay, Feryal Öney, Özcan Alper gibi 25 sanatçının yer aldığı performansla HES'lere karşı ses verilmesini isteyen Özyıldız'la, videonun oluşum aşamasını ve malum HES'leri konuştuk.
HES'lerle ilgili bugüne kadar yapılanları nasıl değerlendiriyorsun?
Hidroelektrik santral (HES) projelerinin dile gelmeye başladığı gün itibariyle, bu projelerin bir doğa katliamı olduğu düşüncem hiçbir zaman değişmedi. Doğa ile insan arasındaki mantıksız ve anlaşılamayacak bu savaş ortamı, üzücü hatta kahredici bir şekilde devam etmekte.
Dünya enerji politikalarının ürettiği fikirlerin, artık bir insanlık suçu haline getirildiği günümüzde, maalesef en fazla HES projesinin planlandığı Karadeniz'den yola çıkacak olursak, bu savaş ortamı çok net bir şekilde karşımızda. Bir tarafta halk, bir tarafta da kapitalist düzenin acımasız uygulayıcıları yer alıyor.
Şu an gördüğümüz fotoğrafta; tartışılamayacak bir şekilde insan hakkı olan suyun insanların elinden çalınıp ticarileştirilmeye çalışılması söz konusudur. Bu aynı zamanda ekolojik bir 'SOYKIRIM'dır. Maalesef, devletin bir korku düzeni yaratıp, şirketlerin ve bu durumdan rant sağlayan şahısların yanında halka karşı baskı uyguladığı bir tablo var önümüzde.
Günümüz dünyasında enerji ihtiyacı ve iş imkânları sağlamak gibi insanların can evinden vurulduğu noktalardan yola çıkarak bu projeleri dayatılması kabul edilemez bir durum.
Sence sosyal medyanın HES direnişlerine bir katkısı var mı?
Genel olarak sosyal medyadan bahsedersek, zararlı birçok yönünü görüyorum. İnsanların asosyalleşmesine, bilgisayar başına çökmüş veya telefonlarına gömülmüş bir kitlenin ortaya çıkması, bir içe kapanma hali ve sadece flört-tanışma alanı haline gelmesi üzücü. Zaten insan ilişkilerinin zayıflatılmaya çalışıldığı ve bencilliğin üst düzeye çıkarılıp, sistem çarklarının daha rahat dönmesinin sağlandığı bir dünyada yaşıyoruz. Bu taraftan bakınca can sıkıcı olabiliyor. Fakat burada yanlış kullanımın sonuçlarından bahsediyorum.
Eğer sosyal medya, doğru kullanılırsa, yararlı olacağı ve değiştirip dönüştürmenin etkili bir yolu olacağı da benim için bir gerçektir. Dünya çapında bilgi almanın, haberleşmenin, gündemi takip etmenin günümüzdeki en kolay yolu durumunda. Sosyal medyada da ciddi bir mücadele sözkonusu. Yaşamı yok eden enerjilere karşı, kapitalist düzene karşı ciddi bir hareket alanı yarattığını söyleyebilirim.
Bu kısa kamu spotunun yapım aşaması nasıldı? Nerden yola çıktın, nasıl geliştirdin?
Bu video, benim fikrimle başladı. Böyle spotlar ve değişik örnekler gördüm. Sonra neden biz HES'lere karşı muhalif bir video projesi yapmayalım dedim kendi kendime.
Ülkede gündem değiştirme taktiğiyle çıkan sesleri hiçe sayan bir yapıyla karşı karşıyayız. Fakat her şeye rağmen çıkan sesler durdurulamıyor. Çünkü çok fazla insan bu projelere karşı tepki gösteriyor.
Benim düşüncem, bir görselin gücünü kullanarak; geniş kitlelere seslenebilen ve birey olarak bu katliama SES VER'en sanatçılarla, halkı bu video da bir araya getirmekti. Bir anda düşünülen fikirle çıkan bu proje yapım aşamasında öyle bir duruma geldi ki, sonrasında bir çığ gibi büyüdü. Paylaştıkça çoğaldığımız bir duruma dönüştü.
Sosyal medyada yankısı nasıl oldu?
SES VER! çağrımıza birçok alandan olduğu gibi, sosyal medyadan da ciddi bir ses geldi. Twitter, facebook , youtube ve bunun gibi birçok sosyal paylaşım sitesinde SESVER! adındaki video çalışması, tekrar bir gündem yarattı.
İnsanların o kadar söyleyecek sözü var ki durmadan büyüyen bir mücadele söz konusu. HES'leri gündemden düşürüp, halkın bu tepkisini hiçe sayan devlete ve şirketlere bu çok güzel bir cevap olmuştur.
"'3-5 çevreci tip" olmadığımız, bu tablodan sonra açık ve nettir. Kimse kimseyi kandırmasın! İnsanları her gün daha fazla enerjiye muhtaç hale getirip, sonra enerji ihtiyacından bahsetmek ciddi bir yanlıştır. Bu zihniyete karşı gözümüzü kapatıp yaşamaktansa, karşısında dimdik durup ve yok edilişimize ses çıkarmak, hepimize yakışan en onurlu tavırdır.
Yaşamı yok eden enerji politikalarının insanlara dayatıldığı, her gün daha fazla kirletilen bir dünya ve insana değer vermeyen bir sistemle karşı karşıyayız. Bu yüzden her yerde ve her zaman daha fazla bir arada olmaya çok ihtiyacımız var.
Dedelerimizin, ninelerimizin, çocuklarımızın , gençlerimizin hep beraber derenin ortasında nöbet tutup, geleceğimizi ve hakkımızı savunduğu bir günde susmak ve ayrı gayrı durmak kimseye yakışmaz.
Bundan sonra nasıl çalışmalar düşünüyorsunuz?
Dünya bu şekilde dönmeye devam ettikçe, öylesine bakmak olmaz. Savaşlar sürüyor, doğa yok ediliyor, insanlar değersizleştiriliyor ve her gün daha fazla bencillik aşılanıyor. Nefret ve kin körükleniyor ve daha birçok problem var. Bu problemleri aşmak, izlemekle olmaz.
Daha fazla üretmemiz, yaratmamız hatta yoktan var etmemiz gerekiyor. Kısa bir film olur, bazen bir eylem olur, bazen bir resim, bazen de bir şarkıdan geçer hayat.
Bir alıntıyla son verecek olursak bu söyleşiye "Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür. Ve bir orman gibi kardeşçesine." (Nazım Hikmet Ran) diye haykırmak lazım. Başka bir dünya için mücadeleye devam... Hayde SES VER! (UB/YY)
Fotoğraflar: Uğur Biryol / Doğakaradeniz dergisi arşivi