2007'de gerçekleşen küresel iklim değişikliği eyleminde, ardından 'Barışarock' festivalinde tanındı Marsis. İsmini Kaçkar'ın heybetli zirvelerinden biri olan Marsis'den alan grup, 'Zuğaşi Berepe' ve Kazım Koyuncu'yla başlayan Karadeniz rock mirasını, bir araya geldikleri 2005 yılından beri hakkıyla devam ettiriyor. Başlarda Korhan Özyıldız ve Ceyhun Demir'den mütevellit ekip, müzisyenlerle yolları kesiştikçe büyümüş. Bugün daha kalabalık olan kadroya ulaşma sürecini şöyle özetliyor Korhan Özyıldız: "Bir süre sonra yapmak istediklerimize gitar ve kemençe yetmemeye başladı. Diğer arkadaşlarımızla yolarımız bir yerlerde kesişince sohbet de genişledi."
Yeri gelmişken kadroyu sayalım: Vokalde Korhan Özyıldız, gitarda Çağatay Kadı, Kemençe ve geri vokalde Ceyhun Demir, tulumda Mustafa Gökay Ferah, bas gitarda Evren Arkman ve davulda Yaşar Kadir Baş.
Uzungöl'ün son halini gördünüz mü?
Üç yıl önce kendi isimlerini taşıyan ilk albümleri yayınlanmıştı. İkinci albümleri 'Komoxtu Ora/Zamanı Geldi' ise birkaç ay önce piyasaya çıktı. Ne eksik ne fazla, Marsis'in duruşunu, dert edindiklerini, anlatmak istediklerini albümün kapağından başlayarak görmek mümkün: sisli zirveleri ve yeşil bir ormanı çevreleyen kapağı açınca o çerçevenin sakladıklarını görüyoruz; ormanın talan edilmiş yüzünü.. Çerçevenin altına şu not düşülmüş:
"Dayatılan yöntemlerle dünyaya baktığımız zaman, sadece bize gösterilmek istenenleri görürüz. Kendi penceremizden bakmaya başladığımız zaman, gerçekleri de görmeye başlarız. Ne kadar çoğumuz gerçekleri görmeye başlarsak, Dünya o kadar yaşanabilir bir yer olur. Bu pencerenin daha fazlamıza gerçekleri göstermesi umuduyla.."
"Zamanı Geldi" albümü bu durumda belki de işaret fişeği rolünü üstlenmiş. "Neyin zamanı geldi?" sorusunun cevabını Korhan Özyıldız veriyor:
"Albümdeki fotoğraf, gösterilmek istenen Karadeniz. İşte Ağaçlar çiçekler ne güzel bir yer burası. Ama bunu söyleyenlerin artık karşısına çıkıp 'Uzungöl'ün son durumunu gördünüz mü?' diye sormak gerekiyor. İkizdere, Senoz, Arhavi, Solaklı.. her yerde HES denilen bir katliam var. Yolda ilerlerken her yer inşaat halinde, dağlar dinamitle patlatılmış. Gerçekten artık hepimizin ciddi ses çıkarması gerekiyor."
Yerelde köylülerin HES'leri engellemek için uzun süredir verdikleri mücadeleye bir destek eklendi kısa süre önce, bu arada. Marsis'in ön ayak olduğu "Ses Ver!"* isimli çalışmada sanatçılar HES'lerin ipliğini pazara çıkarıyor. Video ismini, "Zamanı Geldi" albümünde de yer alan sözleri Ceyhun Demir'e ait parçadan alıyor:
"Karadeniz sardı dört yanimuzi / Bu sevdaluk alacak canimuzi / Karadenizun hırçın dalgasini / Durduramaz habu yolun taslari / Sevdamuz da dere gibi akacak / O taşlari başunuza yıkacak / Yalan dünya böyle kalur sanmayın / Sonradan da habu işe yanmayın".
"Üretim olmayınca bir kültürün müziği biter"
Marsis'in ikinci albümünün, geleneksel Karadeniz müiziğiyle rock formlarının (hatta yer yer caz formlarının: bkz. Ar Jum Sum) daha iç içe geçtiği bir çalışma olduğunu söyleyebiliriz. 14 parçadan oluşan albümde grup elemanlarının kendi bestelerinin yanı sıra, "Ander Sevaluk" gibi anonim sözlere beste yapılmış; ya da "Macven Guri" gibi anonim bestelere söz yazılmış.
Marsis'in geleneksel Karadeniz müziğinden beslenen bir damarı var, malum. Bu geleneksel - modern birlikteliğinden bahsederken Uğur Biryol'un derlediği "Karardı Karadeniz" isimli çalışmaya geliyor laf. Bu çalışmanın içinde bulunan, müzisyen Ayşenur Kolivar'ın yazdığı 'Karadeniz Rock' isimli makalede ortaya koyduğu bir tespit var: Karadeniz rock yapan genç kuşak müzisyenler geleneğin belirli unsurlarını modern hayata uyguluyorlar ve gelenekle daha içeriden bir ilişki kurmaya başlamış durumdalar.
Peki Marsis'in müziğinde gelenekselle olan bağ nereye evriliyor? Cevap Korhan Özyıldız'dan:
"Üretime önem veriyoruz. Üretim olmayınca, bir kültürün müziği biter bir yerde. Geçmişten kazıyıp bulduğumuz şeyler önemli ama bu müzik üretmeden nasıl devam edecek? Bu albümde de çok fazla bestelere yöneldik. Yaşlılar dillerini Lazcayı, Rumcayı, Hemşinceyi çok konuşmuyorlar. Gençlerin, bu dillerdeki şarkıları öğrenip üretmeleri gerekiyor ki onlardan sonraki kuşağa birşey kalsın. Yoksa hep aynı döngü içinde sıkışıp kalırız. Bir gün bitecek çünkü, bitirilmeye çalışılıyor zaten."
Müzikle kalabalık sohbetler
Albümle birlikte Marsis'in repertuarına, Lazca ve Türkçe şarkıların yanında Gürcüce ve - "Sürgün" isimli parçadaki konuşmaları eklersek - Rumca da katılmış. "Komoxtu Ora"nın iki parçası Gürcistan'da kaydedilmiş. Senelerdir Gürcistan'a gidip geldiklerini, orada müzisyen arkadaşlarının olduğunu söylüyorlar, birlikte stüdyoya girmek bu albüme kısmet olmuş.
"Surimsine" isimli dört kadından oluşan vokal grubu "Ar Jum Sum" parçasında onlara eşlik etmiş; "Lazona"da duyulabilecek akordeon ise Gürcistan'ın önemli yerel müzisyenlerinden Besik Zaalishvili'ye ait. Ceyhun ve Korhan, akordeon üstadını sevgiyle anıyorlar; akordeonu eline aldığında ilk defa duyduğu şarkıyı sanki defalarca tekrarlamış gibi çalabilen, enstrümanında üstat olan fakat bir akordeonu bile olmayan, kendi taktıkları isimle "Otomatik Beso"yu. Ceyhun Demir, Gürcistan'da herkesin müzisyen olduğunu söylüyor: "Üç kişi bir araya geldi mi çok sesli müzik yapıyorlar. Nerede oldukları hiç farketmiyor. Sanki sohbetleri müzik yapmakmış gibi.."
Marsis de sohbetlerini müzikle yapanlardan.. Bu son albümde sohbet daha da genişlemiş; farklı şarkılarda altı kişilik ekibe pek çok müzisyen katılmış. O şarkılardan biri de "Sürgün": Kardeş Türküler'den Vedat Yıldırım ve Burcu Yankın'ın yanı sıra dudukta Suren Asaduryan'ın duyulduğu şarkı isminden de belli, Rumların Karadeniz'den sürgün hikayesini anlatıyor. Hasan Saltık'ın gösterdiği bir görüntüyle başlamış şarkının hikayesi: "Trabzon'dan bir sürgün görüntüsü. Çocuklar ağlıyor, bir papaz çocukların gözyaşlarını siliyor, insanlar perişan bir halde vapurlara doğru yürüyor. Görüntüyü izledikten sonra Eminönü'nden Kadıköy'e geçerken, yine bir vapurdayken, kafamda oluştu bir şarkı bu" diye anlatıyor söz ve bestenin sahibi Korhan Özyıldız.
Trabzonspor A.Ş.'ye çağrı
Sohbet biterken eklemek istedikleri var mı diye soruyorum, Korhan ve Ceyhun Uzungöl'den açıyor lafı yine. Bu söyleşinin sonuna bu sözlerden başkası da söylenmez:
Korhan: "Uzungöl gerçekten çok kötü. Bunda etkili olan bir şey Trabzonspor A.Ş.'nin bölgede yaptığı çalışma. Trabzonspor'dan Trabzon halkına böyle birşey yapmamasını istiyoruz, Trabzon'un simgesi olmuş böylesi bir yerin yok edilmesine ön ayak olmasınlar."
Ceyhun: "Karadeniz'e gitmek isteyen arkadaşlarımız bize 'Nerelere gidelim?' diye soruyorlar. Uzungöl'ü, Fırtına Vadisi'ni görün diyoruz. Görün oraları, artık o fotoğraflardaki gibi değil çünkü."