Karadeniz müziğinin içerisinde farklı kulvarlar ancak bir isim var ki, yaptıkları, söyledikleri, sanatı, icrası, yorumu kimseye benzemiyor.
İlk albümü Santa'dan bu yana özellikle dokunaklı şarkılarıyla kelimenin tam manasıyla bağrımızı deşen Apolas Lermi ile son albümü Momoyer'in çıkışını vesile edip, konuştuk.
İlk albümün Kalandar ve sonrasında Santa, bir de Yunanistan'da kaydettiğin Romeika albümden sonra Momoyer'le yeniden bizlerlesin, neler hissediyorsun?
Öncelikle mutluyum ve biraz yorgunum. Hayatın karmaşası içinde sanatsal algıların daha da zorlaştığı bir dönemde göğsüme bir madalya daha takıyorum. (Gülüyor)
Momoyer'deki 13 eserin 2'si Karadeniz Rumcası ve ilk defa bir horon klibi çektik. Aslında albüm kültürünün bittiği bir dönemdeyiz. Her geçen gün dünyada yeni teknolojik gelişmeler yaşanıyor.
Müzik sektörü dijitalleşerek sanal ortama evriliyor. Ayrıca Türkiye'deki yoğun gündem ve hızlı tüketim, kültür sanat çalışmalarını takip edilemez konuma getiriyor. İnsanlar kendi dünyalarındaki sorunlarla mücadele etmekten bu konulara zaman ayıramıyor.
Şehirlerde genelde ev, iş, okul, trafik ve televizyon gündemi arasına sıkışmış bir yaşam tarzı oluştu. Köylerde de durum pek farklı değil.Eğer bu alanlarda insanlarla bir temasınız yoksa sizden pek haberleri olmuyor. Bu açıdan ben biraz şanslıyım. Sosyal, yazılı ve görsel medyada insanlarla temas halindeyim.
Dans ederek icra edilen halk tiyatrosu
Momoyer, Kalandar kültüründe önemli bir mitik öğe, albüme ismini verdiren neydi?
Daha önce yayınlanan albümlerim Kalandar, Santa ve Romeika'dan sonra 4. albüm Momoyer yine mitolojik dönemlere uzanan bir gelenek.
Ben albümlerime böyle isimler vermeyi tercih ediyorum. Çünkü bence bir albüm sadece şarkılardan oluşmaz. İsimden kapak tasarımına ve repertuardan düzenlemelere kadar bir bütünlük olmalı.
Bir anlam bütünlüğü etrafında insanlara unutulanları hatırlatmayı ya da bilmedikleri şeyleri öğretmeyi seviyorum.
Momoyer, dünyanın birçok yerinde benzer şekillerde gerçekleşen geleneksel kış eğlencelerinin Trabzon'daki adı. Kılık değiştiren bir grup insanın müzik eşliğinde dans ederek icra ettiği bir halk tiyatrosu.
2016'dan beri bu oyunlar, UNESCO'nun manevi kültürel miraslar listesinde yer alıyor. Momoyer, yani orjinal adıyla Momoeria, Yunanca Momos ve Geros kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuş. Momos, Yunan mitolojisinde Alay ve Hiciv Tanrısının adı.
Geros ise 'Yaşlı Adam' anlamına geliyor.
Kalantofota her yıl 12 gün kutlanır
Momoeria'nın diğer adı Kochamania'dır. Her yıl Kalantofota (Noel ve Epifaneia arasındaki on iki gün) boyunca kutlanır. Ancak bu geleneğin geçmişi Hristiyanlık öncesine dayanmaktadır.
Bu kültür Bulgaristan'da Kukeri, Rusya ve Ukrayna'da Koliada, Britanya'da Mummers, İrlanda'da Wrenboys, Roma İmparatorluğu'nda Saturnalia, Almanya ve Avusturya'da Yule ismiyle anılmakta ve günümüzde Dünya'nın farklı ülkelerinde değişik adlarla yaşatılıyor.
Sence Karadeniz müziği diye bir şey var mı, genel olarak bölge müziğini nasıl görüyorsun?
Karadeniz müziği dediğimiz şey aslında Karadeniz'le ilişkisi olan toplumların müziği olmalıdır. Yani sadece Türkiye topraklarından bahsetmiyorum ama Türkiye'de Karadeniz müziği deyince akla Doğu Karadeniz geliyor.
Bence bu eksik bir yaklaşım. Çünkü müziği ve kültürü siyasi haritalar üzerinden değerlendirmemeliyiz. Türkiye'deki Karadeniz müziğini açarsak bu Türkçe, Rumca, Lazca, Hemşince ve Gürcüce ezgilerin oluşturduğu genel tanımdır.
Doğu Karadeniz'deki Rumca müzikte kemençe ön plandadır. Lazca ve Hemşince'de tulum, Gürcüce'de akordeon.
Bölgeden bölgeye enstrümanlar, kıyafetler, şiveler ve halk oyunları değişir. Karadeniz'deki bu kültürel zenginlik hala tartışılmaya devam edilen bir akademik alan.
Maalesef Türkiye'de Karadeniz müziği deyince akla artık televizyon dizileri geliyor.
Uzun zamandan beri diziler üzerinden şekillenen bir Karadeniz müziği ve kültür algısı var. Karadenizli olmayan, Karadeniz'e hiç gitmeyen ya da araştırmayan insanlar Karadeniz'i bu dizilerle tanıyor. Bu durum bence Karadeniz'i olumsuz anlamda etkiliyor.
Sanat her dönem fantastik bir ifade şekli
Yaşadığımız çağ, sanatla derdini anlatabilmeye yetiyor mu? Sen bu anlamda kendini nerde görüyorsun?
Sanat her dönem var olan fantastik bir ifade şekli. Sanatın her dalı ayrı bir derinliğe sahip. Sanat dallarından müzik ise günümüzde en popüler olanı.
Bu nedenle etkisi güçlü. Ben bu gücün farkındayım. Sanatçı açısından elbette üretmenin ve ifadenin sonu yok. Her eksiklik bir sonraki üretimin nedeni. Belki de bu nedenle ben bütün çalışmalarımı biraz eksik görüyorum.
Toplum açısından ise farklı değerlendirmek gerekiyor. Herkesin müzikle ilgili bir fikri var. Kültür ve sanat bilinci oluşmamış bir toplumda, sanat gerçek anlamından uzaklaşır. Dolayısıyla sanatçının ne olduğu da göreceli bir tartışmaya dönüşür.
Kaybolmaya yüz tutmuş dillerimiz açısından baktığında, Romeika ya da Trabzon Rumcası sence gelecek yüzyıla kalır mı?
Türkiye'de ne olur bilmiyorum ama dünyada farklı ülkelerde bu dili konuşan insanların bunu yaşatacağına inanıyorum.
Eklemek istediğin bir şeyler var mı?
Sanat insanların hayatındaki gizli kapıdır. Bu kapının ardındaki fantastik güzellikleri keşfetmeniz dileğiyle. (UT/PT)