Sivil Toplum Geliştirme Merkezi’nin (STGM) “Özgürlüğün Değişen Sınırları" temasıyla Ankara Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Vişnelik’te gerçekleştirdiği “Sivil Sesler Buluşması” bugün sona eriyor.
Etkinliğin son paneli “Madalyonun İki Yüzü: İnternet ve Özgürlüğün Değişen Sınırları” başlığıyla gerçekleşti. İlk panelde olduğu gibi Soma madenindeki iş cinayeti nedeniyle konuşmacıların önünde baret vardı.
Panelde Prof. Dr. Mutlu Binark (Hacettepe Üniversitesi, Alternatif Bilişim Derneği), Haluk Kalafat (bianet), Eser Aygül (Kastamonu Üniversitesi İletişim Fakültesi) ve Özgür Kurtuluş (Dijital Düşün Derneği) konuşmalar yaptı.
Binark “Yeni Medya, Sosyal Medya ve İfade Özgürlüğü=?” başlıklı konuşmasında yeni medya ortamlarında internet özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve katılım gibi konulara değindi. Aygül yeni medyada nefret söylemi ve ifade özgürlüğü konusunda konuşurken Kurtuluş dijital okur yazarlığın önemine değindi. Kalafat ise yeni medya ve sivil toplum kuruluşları ile ilişkileri bianet örneğiyle anlattı.
Binark: Yeni medya katılımcılığı geliştiriyor
Binark yeni medyanın bir bütün olduğunu ve internetin bunun bir parçası olduğunu söyledi.
Yeni medyayı eski medyadan farklı kılan özellikleri şöyle sıraladı: “Dijitallik, etkileşimsellik ve katılımcı kültür, hipermetinsellik, kullanıcı türevli içerik, katılımcı kültür, yayılım, sanallık/mevcudiyet hissi”
Binark “Bu özelliklerin ifade özgürlüğünü, katılımcılığı ve demokrasi kültürünü geliştirirken asıl kullanıldığına göre farklı sonuçlar doğurduğunu” söylerken “dijital gözetim” ve “nefret söylemini” buna örnek gösterdi.
Kullanıcı türevine ilişkin Gezi direnişi sırasında sosyal medyadaki paylaşımlara yer veren Binark yeni medyanın özelliklerinden birinin bağlantılı ve hareketli olmayı sağladığını ve ifade özgürlüğünün içeriğini geliştirdiğini söyledi.
Binark yeni medyada anonim ve nonim kimlik farkına dikkat çekti. Anonim kimlikle var olmanın hak olduğunu ancak bunun nefret söylemine dönüşmemesi gerektiğini belirten Binark anonim kimlikteki kişilerin de cezalarla karşılaştıkları örnekleri verdi.
“İfade özgürlüğü yoksa internet özgürlüğü yok”
5651 sayılı internetteki engellemelere yol açan yasaya dair de bilgi veren Binark bu yasayla erişimin engellenmesinin yanı sıra kişsel verilerin korunmasını da engellediğini söyledi.
“Birleşmiş Milletler’in Frank LaRues Raporu ve Avrupa Konseyi İnternet Kullanıcıları İçin İnsan Hakkı Rehberi’nde internette bilgiye erişim ve ifade etmenin insan haklarının parçası olduğu vurgulanıyor.”
“Yeni medyadaki sorun alanları ise telif ve patent hakkı sorunu, özel yaşamın gizliliği ve kişisel verilerin güvenliğinin sağlanması, üretilen içeriklerin olgunlaşmadan ve doğruluğunun teyit edilmeden paylaşılması, dijital gözlem, haber ve ticari enformasyonun sınırlarının belirsizleşmesi, nefret söylemi, yoğun reklam içeriği, bireyin sadece tüketici olarak konumlandırılması.”
“İnternet özgürlüğü aceleci, yasakçı düzenlemeler ya devlet güvenliği ya da ‘muğlak’ özel yaşamın gizliliğini ihlali adı altında sınırlandırıyor. Düzenlemenin daha da sıkılaşacağını, davaların ve ifade özgürlüğüne yönelik hakların kullanımına dair gözdağlarının artacağını düşünüyorum.”
“İfade özgürlüğünün olmadığı yerde internet özgürlüğü, internet özgürlüğünün olmadığı yerde de ifade özgürlüğü olanaklı değildir.”
Aygül: Nefret söylemi ifade özgürlüğü değil
Aygül, yeni medyadaki nefret söylemine ilişkin konuşurken ifade özgürlüğüne değindi.
“Nefret söyleminin kökeninde önyargı, hoşgörüsüzlük, ırkçılık, cinsiyetçilik, homofobi, ayrımcılık, tarafgirlik, yabancı düşmanlığı var.
“En önemli özelliklerinden birinin ‘ben/biz’ algısı çevresinde üretiliyor
“Yeni medyada nefret söylemi örnekleri siyasal, kadınlara yönelik, yabancılara ve göçmenlere yönelik, cinsel kimlik temelli, inanç ve mezhep temelli görülüyor.”.
Sosyal medyadaki nefret söyleminden örnekler gösteren Aygül bu örneklerden hareketle şöyle konuştu:
“Dinsel nefret söyleminde Yahudilere yönelik nefret söylemi, milliyetçi nefret söyleminde Ermenilere, cinsiyetçi söylemde eşcinsellere ve etnik kimlik temelli nefret söyleminde PKK üzerinden Kürtlere yönelik nefret söylemi üretiliyor.”
“Nefret söylemi içerikleri ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmemeli. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve evrensel bildirgeler nefret söyleminin ifade özgürlüğü olmadığını açıkça belirtiyor. Türk Ceza Kanunu 122 ve 156. Maddeleri de nefret suçlarını cezalandıracak nitelikte düzenlenmiş. “
Kurtuluş: İnterneti kötü kullanıyoruz
Kurtuluş dijital okuryazarlık konusuna değinirken Türkiye’nin bu konudaki eksikliklerini açıkladı.
“İnterneti kullanan herkes internet okuryazarı değil. Türkiye’de oldukça düşük seviyede, devletin de bu konuda gayretini göremiyoruz.
“İnternet okur yazarlığı/dijital okur yazarlık bilgiliyi anlamak, dönüştüreceği farklı formatları değerlendirmek, ve bilgileri birleştirmeye dek geniş bir alanı kapsıyor.
“Dijital okuryazarlıkta kötüyüz. İnterneti çok kullanıyoruz. Sosyal medyayı en çok kullanan ülkelerdeyiz ama içerik üretmeden sonlardayız. Güvensiz bir internetimiz var. Güvenliği nasıl sağlayacağımız bilmiyoruz. Kişisel verilerimiz ortalıkta.
“Bu teknolojiyi iyi kullanmak, bunun bize getireceği özgürlük olanaklarını iyi kullanmak görevimiz. Eğer kullanamazsak bunu devletler ve şirketler daha iyi kullanacak ve bu özgürlük alanı giderek gerileyecek. Daha fazla denetim, kontrol ve baskı göreceğiz.
“İnternetsiz bir hayat düşünülemez. İnternetsiz hayatı hiç düşünemeyecek bir kuşak geliyor. Bize düşen görev hangi alanda çalışıyorsak bu alanda dijital yetkinliği arttırmaya ve insanları bu yönde eğitmeye yönelik çalışma yapma zorunluluğu.”
“Hiçbir alanda yaşanmadığı gibi internette de özgürlüğü devlet vermeyecek. O özgürlüğü ya biz alacağız ya da alamayacağız.”
Kalafat: Yeni medya hiyerarşiyi kırıyor
Kalafat bianet’in kuruluşundan başlayan konuşmasında yeni medya deneyimine ve yurttaş haberciliğine değindi.
1990’larda sivil toplum örgütlerinin içerik ürettiğini, taleplerini dile getirdiklerini belirten Kalafat, bu taleplerin yansıtılabileceği bir medya ortamının olmadığını ve bianet’in bu ortamda oluştuğunu söyledi.
“Yapılan çağrı sonucu sivil toplum kuruluşları, akademisyenler ve gazetecilerin katılımıyla bir konferans düzenlendi. Başka tür bir iletişimin ancak internette yapılacağına karar verildi ve bianet kuruldu.”
“Mesleki olarak bir tavır içindeyiz. Yaptığımız gazetecilik, aktivist değiliz, aktivistliğimiz mesleğimiz dolayısıyla oluyor.
“Yeni medya denilen iletişim biçimi içinde yerimiz var. İletişim dediğimiz şeyde hiyerarşi var. Uzman olan anlatır, diğeri dinler. Yeni medya ortaya çıkana dek işler böyle yürüdü.
“Soma’ya gidenler yurttaş gazeteciliği yapıyor”
Kalafat, içerik üretme sürecini açıklarken Soma madenindeki iş cinayetine değindi:
“İnternetin getirdiği olanakla eşit koşullarda iletişiyoruz. İçeriği kim üretiyor sorusu ortaya çıkıyor, sadece ajanslar TRT içerik üretiyorsa sorun vardır.
“bianet olarak içerik üretirken sosyal medyaya da bakıyoruz. Sayımız az, Soma’da var olmamız mümkün değil ama oraya giden ve bizi tanıyan bir sürü insan var. Soma’da olan, gitmeyi düşünenler bizimle iletişime geçiyor, içerik üretmeye, yurttaş gazeteciliği yapmaya çalışıyorlar.
“Daha eşit koşullarda habercilik yapmaya çalışıyoruz. Hangi içeriği vereceğimize dikkat etmemiz gerekir. Nefret söylemi olmaması önemli, etik doğruluğa bakmamız gerekiyor. Sınırlarımız bunlar, bunun dışındaki sınırları çok tanımıyoruz.
“Twitter da ‘kaza değil cinayet’ hastage’i oluştu. Biz bunu kullanıyorduk ve bunu kendimiz bulmadık. Sivil toplum kuruluşlarının kaza ve cinayet tartışmalarını haberleştirdik, bir süre sonra buna kaza değil cinayet dedik.
“Soma’da cinayet işlendikten sonra köşe yazarları ‘bu cinayettir’ diye yazdı. Artık kimse kaza demiyor. Kaza diyenlerin tarafı belli oluyor.” (BK)