Sivil Toplum Geliştirme Merkezi’nin (STGM) “Özgürlüğün Değişen Sınırları" temasıyla düzenlediği “Sivil Sesler Buluşması” Ankara Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Vişnelik’te gerçekleşiyor.
İki gün sürecek etkinliğin ilk paneli “Özgürlük ve Kent, Demokrasi ve Katılım” başlığındaydı.
Levent Korkut (STGM Yönetim Kurulu Başkanı) moderatörlüğündeki panelde Feray Salman (İnsan Hakları Ortak Platformu/ İHOP), Doç. Dr. Savaş Zafer Şahin (Atılım Üniversitesi), İkbal Polat (Nilüfer Kent Konseyi), Daniela Plugaru ve Doru Cristian Bularda (Partners Foundation for Local Development, Romanya / Romanya Yerel Gelişim için Ortaklar Vakfı) konuşmalar yaptı.
Konuşmacılar Soma madenindeki iş cinayetlerini anarak konuşmalarına başladı. Sahnede bir de baret yer aldı.
Korkut, "Türkiye'de sivil toplumun yaşadığı problemlerden birinin karar alma mekanizmalarına katılamaması" olduğunu belirtirken katılımcılığın demokrasilerin temel nefes alma ve ileriye gitme yollarından biri olduğunu söyledi.
Şahin, kent, demokrasi ve katılım kavramları üzerine konuşurken Polat Nilüfer Belediyesi Kent Konseyi’nin Nilüfer mahalle Komiteleri deneyimini paylaştı.
Plugaru Vakfı’n yerel kalkınma odaklı çalışmalarından bahsederken, Salman insan hakları perspektifinden katılım hakkına dair konuştu.
Şahin: Hak mücadelesinde ayrışmalar var
“Geldiğimiz noktada haklarımızın geleceğin inşasında iktidarın uygulamalarına katılmayla birlikte uygulanmazsa bir anlama gelmez demeye başladık. David Harvey ‘kent hakkı’ dedi buna.
“Haklarımıza ilişkin mücadele mekânsal olarak ve hak mücadelesi içinde ayrışma var.
“Yakınınızda olan daha fazla savunduğunuz halini aldı. Taksim’de hak ihlali olunca mücadele veriyoruz ama Atatürk Orman Çiftliği’nde o kadar başarılı değiliz, Soma’daysa insanlar hayatını kaybettikten sonra farkına varıyoruz.
“Soma’da hayatını kaybeden işçi evini kentsel dönüşümde kaybetmiş, devletin kömür yardımını almış ya da hapishanede özgürlüğünü kaybetmiş de olabilir. Mücadele süreçleri birbirinden kopuk, parçalanmış hak mücadelelerinde bütünsel bir sonuç çıkarmak mümkün değil.
“İhlal edenin meşruiyet kaynağı ne?”
“İkinci nokta, haklarımızın ihlaline sebep olan şey meşruiyetini nereden alıyor ki toplumun geneli bu konuda isyan içerisinde bulunmuyor?
“ İlhan Tekeli üçlü meşruiyetten bahseder; etik, bliimsel ve estetik. Genel kanı oy verince bu üçünü de seçilen insan verildiği yönünde. Böyle olunca ‘ucube heykel’ diyebiliyor.
“Bu temsiliyet krizi batıda 1970’lerden bu yana halkın bilimadamı ve sanatçıların katılımcı süreçlerle temsil makamındakileri sorgulamasını ortaya koymuş.
“Neo-pragmatizm ve yeni kavramlar”
“Haklar ve meşruiyetle ilgili yaygın gerçeklik nasıl inşa ediliyor? Neo-pragmatizm diyor ki eskiden pragmatik devlet vardı, gerek gördü mü müdahale ederdi. Şimdi daha kötü, yeni kavramlar inşa ediyor. Ne olduğunu anlamadan ‘paralel’ kelimesi ile karşı karşıya kalıyorsunuz.
“İnsanların özgürce kent yönetimlerine hayatlını ilgilendiren süreçlere katılım hakkının gerçeklik duygumuza tecavüz edilmeden olması lazım. Tüm gerçeklik duygumuz yeniden inşa edildikten sonra ‘katılım’ denince ya kavga ya da katılmayan insanlar kitlesi çıkıyor.
“Esas çözüm bütünsel ve insan haklarının tamamını kapsayan bir mücadele sürecinin örgütlenmesinde. Toplumda bütünsel hak ihlallerini aramak ve bunlar üzerinden mücadeleyi yeniden inşa etmek zorundayız.”
Polat: Mahalle Konseyi Deneyimi
Soma madenindeki iş cinayetinde “yerel belediyenin madeni denetlemek istediği ancak merkezin yetkili olduğu için denetleyemediğini” söyleyen Polat yerinden yönetimin tekrar tartışılması gerektiğine vurgu yaptı. Mahalle Komiteleri deneyimini ise örneklerle aktardı:
“2009’dan bu yana yürütülen Niülfer Mahalle komiteleri deneyimini ile katılım ve demokrasi süreci inşa etmeye çalışıyoruz. Yurttaşların kara süreçlerine katılımın sağlayacak mekanizma oluşturmak, sivil toplumun kapasitesini güçlendirmeye dair çalışmalar ve belediye yönetimin süreçlerini katılımcı hale getirmeye çalışıyoruz.
“Karar süreçlerine katılımı sağlamak mahalle komiteleri kuruyoruz. Burada muhtar, okul aile birliği, ibadethane, sivil toplum örgütleri temsilcisi gibi başka seçim süreçleriyle gelmiş doğal üyelerin yanı sıra mahallelinin seçtiği seçilmiş kişiler de var.
“Seçilmiş ve doğal üyelerimiz her ay düzenli olarak toplantılar yapıyor. Orada mahallenin sorunları konuşuyorlar. Para toplamak, parti çalışması ve ayrımcılık ve nefret söylemi dışında her türlü faaliyette çalışma yürütüyorlar.
“O taşı değil, bunu döşemen lazım”
“Belediyenin hizmet alanına dair planları mahalle komitesine gönderiyor, mahalle komitesi ve sivil toplum kuruluşlarının bu planları tartışmasına çalışıyoruz. İkinci olarak da stratejik plana dair komiteden istekler plana giriyor.
“Yörüklü Mahalle Komitesi stratejik plana ilişkin tartışma sonucu park istedi. Talep plana girdi. Strateji Geliştirme Müdürlüğü plana koyarak Plan Proje Müdürlüğü’ne gönderdi. Plan Proje Müdürlüğü komiteye parkın yerini sordu. Komite halk toplantısı düzenledi. Halk önce üçe bölündü, sonra anlaşıldı. Plan Proje Müdürlüğü bunu yazarak dosyayı Fen İşleri’ne gönderdi. Fen İşleri komiteye nasıl bir park istediklerini sordu. Komitede atölyeler düzenlendi. Buradan çıkan sekiz eskizi belediyedeki peyzaj mimarları birleştirdi. Uygulamaya geçti. Mahalleli parkın projesini bildiği için müteahhite ‘O taşı değil bunu döşemen lazım diyor.’ ”
Plugaru: Romanya’da yerel kalkınma örneği
“Vakıf 20. yılında. Tüm dünyadaki demokratik değişiklik için ulusal ortaklar vakfının üyesi olarak Romanya’da faaliyet gösteriyoruz. Bağımsız çalışıyoruz. Bazı durumlarda ise diğer ülkeler ile işbirliği içinde hareket ediyoruz. İyi yönetişim ve katılımcılık adına demokratik süreçlerin iyileştirilmesi üzerine çalışıyoruz. Doğrudan çalıştığımız belediyeler 30’dan fazla, üç sosyal devlet, üç şehir ve iki ülke ile çalışıyoruz.
“2004’te Horazu’da bir proje yürüttük. Korunması gereken doğal mirası ve el sanatı olan bir yerdi ama kimsenin dikkatini çekmiyordu. Sanayi gerilemekte ve işsizlik artmaktaydı, etkin olmayan tarım faaliyetleri yürütülüyordu. Yaş ortalaması artıyor, gençler ya şehre ya yurt dışına gidiyordu. Mevcut durumlarını anlattık önce.
“Zamanın yerel otoriteleriyle birlikte iletişime geçtik, sivil toplumla toplantılar düzenledik. Stratejik Planma Konferansı gerçekleştirdik. Özellikle gençler ve çocuklarla çalışıldı. Orada yapılabilecek en iyi yerel işin ne olduğuna dair yarışma düzenlendi.
“Üç günlük konferansta birlikte tartıştık. Konferansta çıkan tüm fikirleri bir belgede toparladık ve konseye sunduk.
“On yıl stratejik planı uygulamayı sağlamalarına çalıştık, proje süresi bitiğinde yeni programlanma talep ettiler.”
Salman: Katılım hakkı dışlamaya itiraz hakkıdır
“İnsan hakları perspektifinden bakmadığınızda gücü olanın ve ona benzer olanların yönettiği bir alandan bahsediyoruz. O yüzden kentlerin çoğu engellilerin kamusal alanda görünürlüğünü sağlayacak alan bulunmuyor. Bulduğunuzda da hatalı uygulamalar görülüyor.
“Bazılarının farklılıkları ve farklı ihtiyaçları nedeniyle kentin kamusal alanında yok varsayılmasını sağlıyor. Bu dışlamadır. İnsan hakları temellinde baktığımızda katılım hakkı bu dışlamaya itiraz etme hakkıdır.
“Hesapverebilirlik göz ardı edilirse katılım hakkı tek başına bir şey ifade etmez.
“Bize sunulan katılım mekanizmasında mevcut sistemi eşitlik, özgürlük, adaletten yöne değiştirmekten ziyade mevcut sistemi, belki küçük modifikasyonalara değiştirecek, verdiği on tekliften birini aldıkları bir mekanizma. Katılım hakkı bu değil.
“Katılım hakkı özgürlüğün, görünmenin, var olmanın haklarda eşit olmanın ifadesidir. Başka türlü ne Soma’yla, ne Soma’nın cezasızlığıyla, ne faili meçhul cinayetlerin soruşturmasıyla ilgili fikrimiz olabilir. Adalet arayışımız yarım kalır.” (BK)