Haberin İngilizcesi için tıklayın
“İstanbul Sözleşmesi’nin Türkiye tarafından ‘kaldırılması’ veya ‘revize edilmesi’ teknik olarak mümkün değil. Türkiye ‘Ben sözleşmeyi revize ediyorum’ diyemez. Çünkü bu uluslararası bir sözleşme, değiştirmek yine tüm tarafların yetkisinde. Türkiye isterse tabii ‘sözleşmeden çekiliyorum’ diyebilir.
"Bunun da oldukça vahim sonuçları olacaktır. Kadınlara yönelik şiddetle ilgili bugüne kadar atılan olumlu adımların birçoğu kaybedilir. Bu alandaki kazanımlar, çalışmalar heba edilmiş olur. Oysa Türkiye bu konuda çok ciddi adımlar da atmıştı…”
Türkiye’nin kadına yönelik şiddetle ilgili çalışmalarına dikkat çeken bu sözlerin sahibi, GREVIO eski başkanı Prof. Dr. Feride Acar.
TIKLAYIN - 7 Soru, 7 Yanıt: İstanbul Sözleşmesi Nedir, Ne Getiriyor?
GREVIO, İstanbul Sözleşmesi’nin taraf ülkelerce uygulanmasını denetleyen mekanizma ve Acar 2015 -2019 yılları arasında GREVIO başkanıydı.
Bu nedenle de hem Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi ile bağını hem de erkek şiddetinden kadınları korunması için devletlere ve yetkililere düşen görevleri en iyi bilen isimlerden.
TIKLAYIN - İstanbul Sözleşmesi Nedir?
“Avrupa Konseyi’nin Türkiye’ye bakışı olumsuz etkilenir”
Bazı yetkililerin İstanbul Sözleşmesi’nin “revize” edileceği veya “kaldırılacağı” yönündeki açıklamalarını bianet’e değerlendiren Acar, “Türkiye’nin Sözleşme’den çıkması”nın Avrupa Konseyi’nin Türkiye’ye bakışını çok olumsuz etkileyeceği görüşünde.
“Avrupa Konseyi’nin Türkiye’ye bakışı açısından birtakım olumsuz sonuçları olur diye düşünüyorum. Tek tek ne tür sonuçları olacağını bilemem, ama kanımca Türkiye’nin evrensel demokrasi, insan hakları, kadın erkek eşitliği ve şiddeti önleme alanlarında geri çekildiği şeklinde algılanır. Son dönemde gündeme oturan ‘çoklu baro’ tartışmaları, örneğin Avrupa Konseyi çevrelerini çok olumsuz etkiledi.
"Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri barolara karşı alınan tavrın hiç demokratik olmadığını belirten görüşlerini kamuoyu ile açıkça paylaştı. Kısa bir zaman sonra bir de Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkması gibi adımın ülkemizin uluslararası imajını ve ilişkilerini ciddi şekilde zedeleyeceğini tahmin edebiliriz. .”
"Sözleşme, ev içinde şiddete uğrayan bireyleri korumaya ilişkin olarak devlete sorumluluk yüklüyor. Acar, “Eğer Türkiye bu sözleşmeden imzasını çekerse, ‘artık korumayacağım’ demiş oluyor” diyor. Sözleşmenin şiddete ilişkin belirlediği standartları hatırlatan Acar, şöyle diyor:
“Sözleşme kadına yönelik şiddetin bir insan hakları ihlali olduğunu söylüyor. Türkiye Sözleşmeden imzasını çekerse bu ilkelere, değerlere bağlı kalmayacağını göstermiş olur. Bu da kanımca öncelikle kadınlar, şiddet gören tüm insanlar ve ülkemiz için çok yanlış olur…”
'Sözleşme aileyle ilgili değil şiddetle ilgili'
"Sözleşmenin İngilizce versiyonunda “domestic violence” olarak var olan şiddet ifadesinin Türkçe’ye “aile içi şiddet” olarak çevrildiğini belirten Acar, sözleşmede aileyi hedef gösteren tek bir madde dahi bulunmadığını, sözleşmenin tamamıyla ev içi şiddetle ilgili olduğunu söylüyor:
Sözleşme nedeniyle Türkiye’nin kadına yönelik şiddetle ilgili önemli adımlar da attığını belirten Acar, “Türkiye bu konuda önemli yol haritası da belirledi. Ancak sözleşmeden imzasını çekerse bu konudaki tüm kazanımları da heba etmiş olacak” diyor.
Acar son olarak şunları belirtiyor:
“GREVIO 2018’de Türkiye’de İstanbul Sözleşmesi’nin uygulamasını gözden geçirdi ve raporunu yayımladı. Orada Türkiye’nin yaptıkları ve yapmadıkları açıkça belirtiliyor.
"Bu değerlendirme kadına yönelik şiddetle ilgili atılmış olan bazı olumlu adımların önemli olduğunu ifade ediyor ve eksikleri, hala yapılması gerekli pek çok kurumsal düzenleme ve uygulamayı işaret ediyor. Eğer Türkiye bu aşamada bu sözleşmeden onayını çekerse, kanımca bu hem devletin dışarıda demokrasi, insan hakları gibi konularda ciddi bir güven kaybına neden olur, hem de yurt içinde kadınlara yönelik şiddetle mücadeleye hız kaybettirir. Hatta bazı kazanımlarda geriye gidiş dahi olur.
"İstanbul Sözleşmesi’nin hedeflediği ‘kadına şiddeti önlemiş’ bir ülke olmak için toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda ciddi bir zihinsel dönüşüme ihtiyaç var. Zaten Türkiye’nin en çok zorlandığı yer de bu. Sanıyorum sözleşmeden vazgeçmeyi istemek de toplumsal cinsiyet eşitliğini içine sindirememekle ilgili bir durum. 21. yüzyılın üçüncü on yılında bunun anlaşılır, kabul edilir bir tarafı yok."
İstanbul Sözleşmesi nedir? Kamuoyunda "İstanbul Sözleşmesi" olarak anılan sözleşmenin, resmi adı, "Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi"dir. Sözleşmenin ilk akla gelen özelliği, kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığa sahip ilk uluslararası sözleşme olması. Özetle, İstanbul Sözleşmesi kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, kadınların her türlü şiddetten korunması, kadınlara yönelik şiddetin faillerin kovuşturulması, yargılanması ve cezalandırılmasına ilişkin hükümler içeriyor. Ayrıca, Sözleşme'nin gereklerinin yerine getirilip getirilmediğini denetlemek için oluşturulacak ve kadına yönelik şiddet alanında uzman üyelerden oluşan GREVIO (Kadınlara Karşı Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Uzman Eylem Grubu) adlı organın kuruluşunu, görevlerini ve işleyişini düzenliyor. Sözleşme ile kadına karşı şiddet, ilk kez açıkça insan hakkı ihlali ve ayrımcılık olarak tanımlanıyor. GREVIO, taraf devletlerin Sözleşme'nin getirdiği standartlara uyup uymadıklarını belirlemek için raporlar hazırlıyor. |
Prof. Dr. Feride Acar hakkında Öğretim Üyesi ve Siyaset Bilimci. Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Başkanı. 2005'den bu yana Avrupa Konseyi Kadınlara Karsı Şiddetle Mücadele Görev Gücü'nde uluslararası uzman olarak görev yapıyor. TED Ankara Koleji ve ABD'de (Darien High School)da tamamladı ve ODTÜ'den sosyoloji dalında lisans derecesini aldı. Lisansüstü öğrenimine ise ABD'de devam etti ve Pennsylvania Eyaletinde Bryn Mawr College'dan siyaset sosyolojisi dalında yüksek lisans ve doktora dereceleri aldı. 1976'da ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü'nde öğretim üyesi olarak görev yapmaya başladı. 1988'de doçent, 1994'de profesör oldu. 1980'li yıllardan bu yana çalışmalarını kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği alanlarında yoğunlaştırdı. 1994'de ODTÜ Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı ve Yüksek Lisans Programının kurulmasına öncülük etti. 1994-2003 yılları arasında ODTÜ Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı ve Yüksek Lisans Programının Kurucu Başkanı olarak görev yapan Feride Acar, Türkiye'de kadın çalışmaları alanının üniversitelerde kurumsallaşmasına katkı yaptı. Kadın-erkek eşitliği ve kadınların insan hakları konularında Dünya Bankası, BM Kalkınma Programı, AB gibi kurumlar için uluslarası danışman olarak görev yapmış; Türkiye Cumhuriyetini birçok uluslararası toplantıda temsil etmiş, ulusal ve uluslararası nitelikli proje ve sivil toplum etkinlikleri içinde de yer aldı. Uluslararası düzlemde kadın haklarının denetiminden sorumlu Birleşmiş Milletler organı olan CEDAW Komitesine (Kadınlara Karsı Ayırımcılığın Önlenmesi Komitesi) 1997 yılında üye seçilen Feride Acar, raportör ve Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulunduktan sonra, 2003 de BM CEDAW Komitesi Başkanı oldu. Kadınların uluslararası insan hakları, akademik yasamda kadın, Türkiye'de kadın hakları, İslamcı hareketlerde kadın gibi konular yanında, Türkiye'de siyasal yaşam, siyasal kurumlar ve partiler, toplumsal değişim alanlarında yurtiçinde ve dışında yayınlanmış eserleri bulunuyor. |
(EMK)
*Fotoğraf: Independent