Diyarbakır’da yaşayan öğretmen N.K., daha önceki evliliğinden 2 çocuğu olan F.K. ile 2009 yılında evlendi. Geçen zamanda çiftin 1 çocukları oldu. Kadın N.K., "Evlilik birliğinin temelden sarsılması" gerekçesiyle boşanma davası açtı. F.K. ise karşı boşanma davası açarak, yoksulluk nafakası ve maddi tazminat talep etti.
Diyarbakır 1. Aile Mahkemesi'nde yaklaşık 2 yıl süren dava sonucunda, çiftin boşanmasına karar verildi. Mahkeme, ayrıca boşanma aşamasında mağdur ve işsiz olduğu gerekçesiyle erkek F.K.'ye ayda 3 bin lira süresiz nafaka ödemesine karar verdi.
Bu dava örneği haberlerle gündem olurken bizler de mahkemenin bu kararının neden ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ bağlamında doğru bir karar olduğunu değerlendirdik.
Erkek eş F.K.’nin avukatı Ayşegül Birtane İpek de bunu teyit ederek şöyle diyor: "Yaklaşık 2 yıl önce Diyarbakır 1. Aile Mahkemesi nezdinde kadın eş tarafından açılmış olan evlilik birliğinin temelden sarsılmasına dayalı boşanma davasına, tarafımızca karşı dava açılarak boşanma talep edilmiş ve bunun beraberinde yoksulluk nafakası ve maddi manevi tazminat taleplerimiz olmuştur. Yaklaşık 2 yıl süren yargılamada yerel mahkeme dosyayı yakın zamanda karara bağladı. Kararda tarafları eşit kusurlu sayarak her iki tarafın boşanma davasının kabulüne karar verdi ve boşanma davasının kabulüyle birlikte erkek eşe yoksulluk nafakasına hükmetti. "
İlk olarak haberlerin başlıklarında belirtildiği gibi kadın boşanmak istediği için nafaka ödemekle yükümlü kılınmadı. Erkek eş boşanma davasının ardından karşı dava açarak boşanma ve yoksulluk nafakası talep etmiş.
Bilindiği üzere Türk Medeni Kanunu'nun “Yoksulluk Nafakası” başlıklı 175.maddesinde; “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.” şeklinde düzenleme mevcuttur.
Maddede cinsiyet ayrımı yapılmaksızın ‘boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf’ ibaresi bulunmakta.
"Nafaka hakkı sadece kadınlara veriliyor"
Bu davayı cinsiyet atamaları yapmadan örneklendirirsek;
X kişisi öğretmen, ev sahibi, 1 çocuğu var.
Y kişisi işsiz, evsiz ve 2 çocuğu var.
X kişisi boşandıktan sonra işine devam edecek. Yeni bir eve taşınmayacak masraf giderlerinde pek bir değişiklik olmayacak.
Y kişisi boşanmanın ardından işsiz olmasıyla birlikte yeni bir eve çıkacak ya da aile evine dönecek. Evlilik içinde yarı yarıya yükümlü olduğu masraflar boşanma ile artacak yani ‘yoksulluğa düşecek’.
Bu örnekle de anlaşılacağı üzerinde boşanma durumunda Y kişisinin cinsiyet ataması olmadan nafaka alması adil ve hukuka uygundur.
Ve maddenin doğru uygulandığı bu davada X kişisi yani kadın N.K..nın Y kişisi olan erkek F.K’ya 3 bin TL süresiz nafaka ödemesine hükmedildi.
Aynı zamanda bu karar Erkekleri Koruma Derneği Başkanı Cem Yılmaz’ın ‘erkekler süresiz nafaka alamıyor’, ‘nafaka hakkı sadece kadınlara veriliyor’ savını da çürüten örneklerden sadece biri.
Nafaka ödenekleri
Hükmedilen 3 bin TL nafaka ödeneğinin de iyi bir miktar olduğunu Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi’nin 2021 yılında hazırladığı "Mahkeme kararları ışığında nafaka araştırması" raporundan anlıyoruz.
DİYARBAKIR BAROSU KADIN HAKLARI MERKEZİ ARAŞTIRMASI
“Nafakalar açlık sınırının altında”
Rapor kapsamında 1897 adet dosya incelenmiş. Dosyalar arasından yalnızca 342'sinde kadın için yoksulluk nafakasına hükmedildiği tespit edilmiş.
Çalışma kapsamında yapılan incelemede, çocukların velayetinin çoğunlukla kadına verildiğine dikkati çeken rapor, kadınların çocukların velayetini alma oranı yüzde 74,3 iken erkeklerin velayeti alma oranı yüzde 17,1 olduğunu da ortaya çıkarmış.
342 dosyanın 270'inde yoksulluk nafaka miktarı 100 ile 500 TL arasındayken 58 dosyanın ise 501 TL ile 1000 TL arasında olduğunu, yoksulluk nafakası kararlarından sadece iki tanesinde nafaka miktarının 3 bin TL üzerinde olduğu belirtilmiş.
Haberlere konu olan boşanma davası ise 2022 yılında açılmış ve tarafların ekonomik geliri hesaplanarak belgelenmiş. Dava sonucu erkeğe verilen nafaka miktarı 2022 yılları koşullarına göre hükmedildiği için miktarın gayet iyi olduğu da gözler önünde.
Peki, kadınlar neden nafaka için mücadele ediyor?
Kadınları ev işleri ve çocuk, yaşlı ve hasta bakımından sorumlu olarak gören yaygın toplumsal kanaatler nedeniyle bu işler hanedekiler tarafından eşit paylaşılmıyor. Ayrıca kadınların ev içi ve bakım emeği görmezden geliniyor.
Evlilik süresince ya da öncesinde kadınların örgün eğitime ve hatta meslek kurslarına dahi erişmeleri engellenerek bir meslek edinmelerine, uzmanlaşmalarına engel olunuyor.
Kadınlar, çalışma hayatına girmelerinin önünde pek çok engel olduğu için çalışamıyor, çalışsalar dahi hayatlarını idame ettirebilecekleri gelire ‘eşit ücrete’ erişemiyorlar.
Kocaları tarafından çalışmasına izin verilmediği ya da ev ve çocuk bakımını üstlenmek zorunda kaldıkları için yıllarca istihdama dâhil olamıyorlar. Evlendiğinde çalışmakta olan kadınlar da çocuk sahibi olduktan sonra genellikle çalışmamaya başlıyorlar.
Sığınma evlerine başvuran kadınlardan edindiğimiz bilgiler bize ekonomik bağımlılığın erkekler tarafından bir şiddet aracı olarak kullanıldığını da gösteriyor.
Kadınların ekonomik bağımlılık nedeniyle boşanma kararı alması çok zor oluyor. Yine de bu kararı alabildilerse de yeni bir hayat kurmalarını önleyen pek çok engel karşılarına çıkıyor. Kadınların belli bir yaşa geldikten sonra hem yaşlarından hem de deneyimsiz olmalarından ötürü iş bulması neredeyse imkânsız hale geliyor.
Nafaka sadece kadınlara değil ekonomik gücü daha düşük olan erkeklere de bağlanabilir. Uygulamada genellikle nafaka alan tarafın kadın olmasının nedeni bu sıraladığımız ve altında ataerkil sistemin sebep olduğu gerekçelerde aranmalıdır.
Yine de kadınlar nafaka aldığında neler oluyor?
Nafaka bağlanmış pek çok kadının nafakasını tahsil etmekte zorluk yaşadığı yine kadın derneklerinin raporlarıyla mevcut.
İcra bildirimi yapılacak adres olmaması ve benzeri yollarla erkekler nafaka ödemekten kaçmakta, nafakayı ödemeyerek, geciktirerek ya da kadını istemek/yalvarmak zorunda bırakarak şiddet uygulamaya devam etmektedirler.
Mor Çatı’nın ‘Neden Kadınların “Nafaka Hakkına Dokunmayın” Diyoruz’ adlı raporundan nafaka alan kadınların nelere maruz kaldığını şu örneklerle anlatabiliriz:
- 2016'da anlaşmalı boşandıklarını söyleyen bir kadın, eski kocasının “ev ve arabayı bana bırak, ben de nafaka vereyim” dediğini ama buna rağmen nafakayı ödemediğini paylaşmıştır. Kadın da adam da ikinci evliliğini yapmıştır.
- Ekonomik olarak sıkıntıda olduğu için arayan bir diğer kadın ise 4 yıl önce boşandığını; evliliğinde şiddet gördüğünü ve canını kurtarmak için nafakadan vazgeçtiğini ifade etmiştir.
- Bir kadın ise eski eşinin ve onun kardeşinin kendisine baskı uygulayarak ve fiziksel şiddette bulunarak ''boşanacaksın, tazminat almayacaksın'' dediğini ifade etmiştir. Birkaç kere boynuna sarılarak boğmaya çalıştığını söyleyen kadın istemeyerek eşinden boşanmak zorunda kaldığını paylaşmıştır. Şu anda diyabet hastası olduğundan çalışmakta zorlandığını söyleyen kadın, ayda 900 TL kendisine 200 TL ise çocuğuna nafaka bağlandığını ama eski kocanın nafakayı sürekli aksattığını ve kadını sürekli ''nafaka vermeyeceğim'' diyerek tehdit ettiğini belirtmiştir.
- Bir başka kadın ise kocasının 4 kez evlendiğini (kendisi dördüncü eşi oluyor), 3 yaşında kızları olduğunu ve boşanmak istediğini belirtmiştir. Fakat kocası sigortasız çalıştığından kadına nafaka vermeyeceğini söylemiştir.
- Bir başka kadının kocası ise “sana asla nafaka vermem, benden para alamazsın. Gerekirse işten çıkar sana nafaka vermem” ifadelerinde bulunmuştur.
- Bir kadın, boşanma davası sonucunda kendisine 1500 TL nafaka bağlandığını, bunun sonucunda eski kocasının kendisini sigortasız göstererek, aynı işte çalıştığı halde çalışmadığını iddia ettiğini ve nafakanın kaldırılmasını talep ettiğini belirtmiştir.
Ayrıca nafakanın kadın tarafından bir talepte bulunulmadan enflasyon oranında yükseltilmemesi de bir diğer sorundur.
Kadınların nafaka alacaklısı olmaları halinde mücadele etmek zorunda kaldıkları bütün bu sorunlar düşünüldüğünde nafaka hakkının toplumsal cinsiyet rollerinin yarattığı eşitsizlik ve ayrımcılıklar dikkate alınmadan değerlendirilmemesi gerektiğini söyleyen kadın hak savunucularının ne denli haklı ve tutarlı olduğunu görmekteyiz.
(ED)