AKP milletvekili Burhan Kuzu, Habertürk televizyon kanalında 19 Şubat perşembe akşamı yayınlanan "Teke Tek" programına katıldı.
Anayasa için uzlaşı aradıklarını belirten Kuzu, kendilerine birçok kişi ve kurumdan teklifler geldiğini anlattı.
Sırayla anayasa öneri kitapçıklarını gösteren AKP milletvekili, Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti ve Transseksüel (LGBTT) Hakları Platformu’nun anayasa değişiklik önerilerinin yer aldığı gökkuşağı rengindeki posta kartını göstererek, "Bunların da cinsiyet eşitliği talebi var." dedi ve ekledi: "Bunların da derdi başka."
Bizim derdimiz ne?
Sayın Kuzu’nun "bunların derdi başka" nitelemesi, aslında anayasada eşitlik maddesinde "cinsel yönelim" ve "cinsiyet kimliği" talebimizin neden önemli olduğunu gösteriyor.
Adımızı bile anmayan, LGBTT yurttaşlarımız diyemeyen, bu yurttaşların kurduğu örgütlerin ve bu örgütlerin insan hakları alanında mücadelelerini ortaklaştırmak için oluşturdukları Platformu görmeyen Kuzu, "Bunlara ayrımcılık yok" derken bile ayrımcılık yapmaya devam ediyor.
Yok saymak, yok olmalarına izin vermek, bireylerin her hangi bir gruba mensup olmalarından ötürü böyle davranmak ayrımcılıktır ve doğrudan ayrımcılıktır.
"Bunların", yani vekili olduğu ve bizim adımıza çalışmaya yemin ettiği bir vekil, "Bunların derdi başka" derken, aynı zamanda, "bunların", "art niyetli" amaçları olduğunu, yani Türkiye’nin başına bela olacaklarını "tahayyül ediyor."
Bize haklarımızı verdiğinde Türkiye’yi karanlık günlerin beklediğini öngören Kuzu sorunun yanıtını da izleyicinin insafına ve/veya yaratıcılığına bırakıyor.
Peki ya yarın bir gün, televizyon izleyen ve Kuzu’nun söylediği gibi "derdimizin başka olduğunu" düşünen bir "vatandaş" korkuyla kapılıp "vatanın bölünmez bütünlüğünü" ve "Türk aile yapısını ve genel ahlak’ı tehdit" ettiğimizi düşünüp "bunları" temizlemeye başlarsa ne olacak?
Başbakan çıkıp, "vatandaş haklı tepkisini gösteriyor" diyecek ve cinayetleri meşrulaştıracak mı?
Kuzu, bize yönelik nefret saldırılarına da "bunların derdi başka. Aslında bunlar ölmüyor mu diyecek ya da Burhan Kuzu’nun bu nefret saldırılarında rolü ne olacak?
Siz sustunuz, "bunlar" öldürüldü
Sayın Kuzu, geçen sene her ne kadar üç maymunu oynasanız da görmezden gelemeyeceğiniz iki cinayete hep birlikte seyirci kaldık: Ahmet Yıldız ve Dilek İnce uğradıkları silahlı saldırılar sonucu öldürüldüler.
Bizden bu cinayetleri işleyenlerin sadece Yıldız’ı ve İnce’yi öldüren kişi ve kişiler olduğunu düşünmemizi beklemeyin lütfen.
LGBTT bireyleri, "bunlar" diye tanımlamanın yanı sıra "insan olmadıklarını da" iddia ederek, LGBTT bireylere yönelik ayrımcılığı ve nefreti meşrulaştırdınız.
Yıldız ve İnce cinayetleri de "bunlar" zihniyeti ile işlendi. Çünkü katiller, Yıldız’ın ve İnce’nin hayalleri, umutları, bir gelecek beklentileri olan "insanlar" olduğunu unuttular.
Katiller için iki arkadaşımız da insan değildi. İkisini de insanı tanımlamak için kullandığımız "ben, sen, o, biz, siz ve onlar" kavramları ile tanımlayan katilleri için Yıldız da, İnce de yalnızca "bunlar"dı.
Fark göremiyorum, ya siz?
Sizin açıklamalarınızla bu cinayetleri işleyen katillerin ortak birçok noktası var.
Örneğin bu katiller hayatlarında, ailelerinde, işyerlerinde, sokaklarında eşcinsel ve transseksüelleri görmek istemiyorlar. Tıpkı sizin gibi… Siz de temsil ettiğiniz vatandaşlar arasında eşcinselleri yok sayıyor, posta kutusunda eşcinsel, biseksüel ve transseksüel taleplerini bir kart olarak dahi görmek istemiyorsunuz.
Sizin "bunları" görmek istememeniz bizim bugün için haklarımızdan mahrum kalmamıza, insan haklarına ilişkin devletin korunmasından yoksun bırakılmamıza neden olurken, bir başkasının "bunları" görmek istememesi için "bizlerin" öldürülmesine, işsiz kalmasına, zorunlu olarak seks işçiliğine sürüklenmesine, istediği eğitimi yapamamasına veyahut çalışma hakkından yoksun bırakılmasına neden oluyor.
Peki, Sayın Kuzu bunlar ayrımcılık değil mi? Sizin "sivil heteroseksüel anayasa öneriniz" "bunları" ayrımcılığa ve nefret suçlarına karşı koruyacak mı?
"Bunlar"a ayrımcılık yapılmıyorsa, İnce neden öldürüldü, Yıldız neden öldürüldü?
Beşten fazla "N", bir tane "Kim"
LGBTT Hakları Platformunun 2007 ve 2008 yılında iki rapor yayımladı. LGBTT bireylere yönelik ayrımcılık raporlaştıran Platformun "bu rapora yansıyan ihlaller denizindeki kumlardan sadece bir kaçı" diyerek kamuoyuyla paylaştığı raporda yanıtlanmayı bekleyen sorular var:
LGBTT bireylerin neden işten atılıyor? Eğitim hakları neden engelleniyor? Şiddete uğradıkları halde neden karakola ve mahkemeye gidemiyorlar? Polis, her sokakta gördüğü travesti ve transseksüel "vatandaşlarınıza" neden kabahatler kanuna göre 125 lira para cezası kesiyor? Neden Meclis’te bir tane vekilin danışmanlarından biri transseksüel değil? Ve dahası…
Gerçekten "bunların derdi başka derken" bir milletvekili olarak size gönderdiğimiz LGBTT bireylerin insan hakları raporlarını inceleyerek mi konuştunuz?
Sayın Kuzu, sizin hazırladığınız, sınırlarını hükümetinizle birlikte çizdiğiniz ve "iddia" ettiğiniz gibi sivil toplumun önerileriyle şekillenmeyen "sivil" anayasa önerinizin, gene sınırları sizin ve hükümetiniz tarafından çizilmiş bir maddeye, anayasanın eşitliği düzenleyen ve ayrımcılığı yasaklayan 10. Maddesine "cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği" kelimelerinin eklenmesini istiyoruz. Bizim derdimiz bu kadar. Ötesinde kalan dertler sizin derdiniz…
Asıl konu kurmadığınız o cümle…
Tabii sorulması gereken bir başka ve kesinlikle elzem bir soru daha var: "Bunların derdi başka" cümlesini neden sadece bize kuruyorsunuz?
Örneğin AB yetkilileri size aynı soruyu sorduğunda, AKP Hükümeti "Biz bu konu için tarafları ile tartışıyoruz" diye cevap veriyorsunuz?
Ben kendi derdimin ne olduğunu biliyorum ancak sizin "sivil anayasa" sürecinde neleri, neden dert ettiğinizi, bizim çok açık ve net dört kelimeden oluşan talebimizin "alt okumasını" nasıl yaptığınızı gerçekten merak ediyorum.
Sayın Kuzu, bizim anayasaya ilişkin taleplerimize neden kaçak köçek cevap veriyorsunuz? Neden sizin eşcinsellikle ilgili konuştuğunuz programlarda "bunların" cevap hakkı doğmuyor.
Bu yazıyı yazarken bile haklarımızın sadece sizin bir cümlenizden dolayı ihlal edildiğini görüyorum. Umarım bir gün siz de görürsünüz; neler yaptığınızı, neler yapmadığınızı, nelere seyirci kaldığınızı… (UG/BÇ)
* Umut Güner, Kaos GL dergisi yayın kurulu üyesi. [email protected]