Sevgili Ayşe Arman,
7 Şubat 2009 tarihli "Efsane Türk Gayleşemez" derleme yazınızı okudum. Eşcinsellik konusunda farklı görüşlere yer verdiğiniz yazınızda, eşcinsel olan olmayan, eşcinsel dostu, eşcinsel düşmanı birçok kişinin görüşünü harmanlamışsınız.
Keşke, sadece size gelen yazılarla yetinmeyip, üyesi olduğum Kaos GL, Pembe Hayat, Lambdaistanbul derneklerinden de görüş isteseydiniz. Eminim üç örgüt de size seve seve yardımcı olmakla kalmayacak, yazınızın zenginleşmesi için görüş vermenin yanı sıra belki de bu alanda çalışan uzmanlarla da bağlantı kurmanızı sağlayacaktı.
Genellemek neye yarar?
Rahatsız olduğum birkaç noktayı dile getirmek istiyorum. Öncelikle lezbiyenler ve geylerden duydukları rahatsızlığı nefret duygusuyla kaleme alan okuyucularınız bu hisleri neden yaşıyor olabilir? Genelleme yapmalarını mümkün kılan ne? "Ortak özelliklere" sahip eşcinsel bir grup, topluluk, toplum var mı? Eşcinsel kadın ve erkeklerin hepsi ortak özelliklere mi sahip?
"Eşcinsel" kelimesinin arkasına "-ler" çoğul eki sadece bir durumda getirilebilir; o da yaşadığımız ortak sorunlardan bahsederken. Bunun dışında, bir bütünden ve ortak özelliklere sahip bir gruptan bahsetmek imkânsız. Örneğin bütün "Fenerbahçeliler İstanbulludur" diye bir genelleme yapabilir miyiz ya da bütün "Fenerbahçeliler sanatçı ruhludur" diyebilir miyiz?
Böyle bir genelleme bizi nereye götürür?
Bir kişinin özelliğini bütün bir gruba mâl ederek ne elde edebiliriz. Bir toplulukla ilgili genellemeler yapabilmek için o grubun bütün üyelerini tanımak ve bilimsel ölçme yöntemleriyle genellediğimiz verilere ulaşmak gerekir.
"Sanatçıya" alkış, alt komşuya homofobi
Murathan Mungan ve Rock Hudson "erkekleri seven erkekler" olmanın dışında hangi ortak özelliğe sahipler? Sanatçı olmaları mı? Benim gibi sanatçı olmayan, hatta müzik kulağı bile olmayan eşcinseller var. Biz ne olacağız o zaman?
Bu genelleme bizi sadece ve sadece eşcinsel düşmanlığına, yani homofobiye götürür. Gittiğimiz yerse sadece eşcinselleri yalan söylemek zorunda bırakan bir yer olmaz; toplumun bütünü iki yüzlü yaşamın iki yüzlü öznesi olur.
Zeki Müren’i ve Bülent Ersoy’u dinlerken birine "Sanat güneşi", "Bodrum Paşası" diğerine "Diva" derken, alt komşumuzun oğlunun eşcinsel olmasının dedikodusunu yapar, hayatı onun için çekilmez bir hale getirebiliriz. Burada, cinsel yönelimini ve cinsiyet kimliğini açıklayamayan, yaşayabilmek için yalan söylemek zorunda bırakılan lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel bireyler mi ikiyüzlü yoksa bu yalanı bilerek isteyerek söylemek zorunda bıraktıran toplum mu? Sanırım yanıtı herkes kendi durduğu yerden verecektir.
"Ortak olduğunuz şey homofobi ve transfobi"
Aslında yukarıda yazdığım satırlar yazılanların geneline ilişkin. Size maille ulaşan yanıtlardan biri ne yazık ki beni daha da üzdü. Okşan Ö. isimli okuyucunuz, "Farkında Olmadan Gay Lobisine Ortak Oluyorsunuz" diye başlayan bir mektup yazmış. İnsanların özenerek eşcinsel olduklarını söylüyor. Kendisi daha önce Fox TV’de yayınlanan Objektif Programında 15 yaşındayken önünde bir araba durduğunu anlatmış, ardından eşcinsel ve daha sonrasında da transseksüel olduğunu söylemişti. Aslında "iddiası" kendi örneği üzerinden.
Size soruyorum, 26 yaşında öldürülen Ahmet Yıldız’ı, Adıyaman’da intihara sürüklenen Ege Tanyürek’i, 27 yerinden bıçaklanarak öldürülen Baki Koşar’ı görerek özenmek mümkün mü?
Sevgili Arman, siz neden özenmiyorsunuz? Misal size "Yarın sabah eşcinsel olmaya özenin ve yarın güne lezbiyen bir kadın olarak başlayın" desem. Bu mümkün mü?
Daha doğmadan heteroseksüel erkek ve kadın rollerimiz belirlenip, dayatılırken, okulda, askerde her yerde heteroseksüellik bu kadar özendirilirken aslında siz Okşan Ö.’nün dediği gibi "farkında olmadan gay lobisine ortak" olamazsınız. Yaptığınız ancak ve ancak Okşan Ö. gibi insanların homofobisini ve içselleştirilmiş transfobisini hepimizin üzerine boca etmesine imkân sağlıyor; eşcinsellere duyulan nefretin büyümesine ve şiddetin yayılmasına ortak oluyorsunuz.
"Ama bunları yazan da bir transseksüel" diyebilirsiniz. Bir transseksüel de bu toplumun içinde yaşayarak, toplumun önyargılarından, ayrımcı ideolojilerinden ve fobilerinden beslenerek büyüyor, hayata bakışını bunlar şekilleniyor.
Bundan bir beş altı yıl öncesine kadar eşcinsellik, travestilik ve transseksüellik birbirinin devamı olan aşamalar zannedilirdi ve Okşan Ö. gibi trans arkadaşlar da, eşcinsellere "böcek" diyerek gizli trans muamelesi yaparlardı. Okşan’ın bu aşamada transseksüellikle eşcinselliğin birbirinden ayrı iki kimlik olduğunu fark etmesi sevindirici gibi dursa da geldiği nokta itibariyle ne yazık ki tehlike baki.
Aslında Okşan Ö.’nün ne zaman, nerede ne söylediğine bakmak gerekiyor.
Çok uzun değil, bundan birkaç yıl önce, sanırım 2004'te Kürt sorunu üzerine düzenlenen bir kadın mitinginde söz alarak Kürt halkına "Benim üç buçuk milyon oyum var" diye seslenmişti. Bugünse -iktidar olmasından kaynaklı- Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) eşcinselliğe bakış açısına sahip çıkarak eşcinselliği "özenti" olarak nitelendiriyor ve AKP'yle Refah partilerinin süreçlerini birbirinden ayıramadığı için Erbakan’ın baktığı yerden Avrupa Birliği'ne (AB) ve eşcinselliğe bakıyor.
Erbakan’ın sözleri daha dün gibi aklımda "AB ile homoseksüellik gelecek" demişti. Okşan Ö. de aslında aynısını söylüyor. Okşan Ö. her devrin insanı, yarın bir gün eşcinselliği parti programına alan bir hükümet gelse, Okşan gey dostu bir transseksüel olarak karşımıza çıkar.
Ancak Okşan’ın bu serzenişte haklı olduğu bir nokta var. Türkiye’de eşcinselliğin bilinmediği dönemlerde, bir erkeğin bir erkek olarak başka bir erkeği sevebileceği bilgisinden yoksunken, toplumsal yapı erkekleri seven erkekleri, "kadın olmaya" zorluyordu.
Bu noktada işin etiğine uygun olarak hareket etmeyen (cahil ya da paragöz siz seçin) birkaç doktorun da katkısıyla transseksüel olmayan ama cinsiyet değiştirmiş eşcinsel erkeklerle karşı karşıya kaldığımızı da unutmamak gerek. İnsanlar özenerek eşcinsel olmadılar bu memlekette ama Okşan gibi kişiler "özenmek zorunda kalarak" transseksüel oldular. Ve ne yazık ki birçok yaşamı böylece yitirdik.
Okşan aslında bu söyledikleriyle bindiği dalı kesiyor. İnsanlar özenerek eşcinsel oluyorlar da, transseksüel oluşları kendiliğinden mi? Yarın bir gün Okşan gibi bir arkadaşımız çıkıp da özenerek transseksüel olduğunu söylerse o zaman -çok sevdiği AKP hükümeti tabanına rağmen- onun televizyonlarda ve gazetelerde boy göstermesine izin verir mi? Ve bunlara karşın Okşan’ın söyleyecek tek bir sözü olur mu? Gerçekten bilmiyorum.
Biraz etik, biraz araştırma
Gündelik çıkarlar doğrultusunda, sırf medyada yer almak için, medyanın istediği cevabı vererek insan hakları mücadelesi yürütülemez. Eğer bir kişi böyle hareket ediyorsa orada olan "şeye" insan hakları mücadelesi denemez.
Peki bütün bunları neden size yazıyorum, aslında ilk başta dediğim gibi sizin bir gazeteci olarak biraz araştırma yapmanız, elinize gelen bütün bilgileri "hap" gibi kullanmak yerine doğruluğunu ve gazetecilik etiğine uygunluğunu araştırmanız gerekiyor.
Öbür türlü, asparagasın ötesine geçmeyen, okunduğunda "e yani" dedirten "haberler" ve/veya söyleşiler ne size ne de okurlarınıza bir şey kazandırır. Sizden ricam eşcinsellikle ilgili haber yapmadan önce, bu alanda hak mücadelesi veren birkaç örgütün numarasını da bilgi alıp, akıl danışmak üzere telefon rehberinize eklemeniz; tıpkı başka haberler için yaptığınız gibi... (UG/BÇ)