bianet, 14 Ekim – 7 Kasım’da Cenevre’de düzenlenen Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi’nin 142. Oturumu öncesinde Komite’ye gölge raporunu sundu.
bianet’in gölge raporunun İngilizcesine buradan, Türkçesine de buradan ulaşabilirsiniz.
Türkiye’nin “insan hakları karnesi” BM İnsan Hakları Komitesi’nde tartışılacak
Bu oturumda Komite, Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi (ICCPR) kapsamında, Ekvador, Fransa, Yunanistan, İzlanda, Pakistan ve Türkiye’yi inceleyecek. 23-24 Ekim’deki toplantılarda gündeme alınacak olan Türkiye ile ilgili bu yıl, farklı hak örgütleri de alternatif/gölge raporlarını Komite’ye sundu.
Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi nedir?
bianet de Türkı̇ye'nı̇n İkı̇ncı̇ Perı̇yodı̇k raporunun ı̇ncelenmesı̇ne hazırlık olarak İnsan Hakları Komı̇tesı̇'ne sunduğu 25 sayfalık raporda, ifade özgürlüğü ve diğer temel insan hakları konusundaki ihlallere dair bilgi ve değerlendirmeler ile çözüm önerileri yer alıyor.
Raporda neler var?
bianet’in raporunda, hak ihlalleriyle ilgili değerlendirmeler özetle şöyle:
İfade özgürlüğü
Türkiye'de uzun süredir devam eden bir sorun. İki spesifik gösterge konunun ciddiyeti hakkında bir fikir verebilir: Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önündeki ifade özgürlüğü karnesi ve Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) raporları.
Medya Gözlem Raporları
AİHM'in 2024 yılı başında yayınladığı veriler, 1959-2022 yılları arasında 47 ülkeden gelen 1142 ifade özgürlüğü ihlali kararının 436'sının (yüzde 38) Türkiye aleyhindeki başvurulardan oluştuğunu gösteriyor ve ülkenin bu alandaki sorunlu sicilini ortaya koyuyor.
İkinci örnek, Türkiye'nin, RSF tarafından hazırlanan Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ndeki sıralamasından. Türkiye’nin sıralaması, 2009'dan sonra önemli şekilde düştü ve 2011-2012'den bu yana çok az iyileşme kaydetti. Basın özgürlüğü o zamandan bu yana geliştirilmedi. Türkiye 2023 yılında 180 ülke arasında 165. sırada yer alarak tarihinin en düşük sırasına geriledi ve rapora göre, son on yılda basın özgürlüğünde gerçek bir ilerleme kaydedilmedi.
Yasal mevzuat kısıtlamaları
Türkiye'de yasama organı ifade özgürlüğünün kısıtlanmasında önemli bir rol oynuyor. Yasal düzenlemeler genellikle muğlak ve kamu makamlarına aşırı takdir yetkisi veriyor.
İfade özgürlüğünün korunması için yasal çerçeveler açık ve erişilebilir olmalı, bireylerin görüşlerini yasalara uygun olarak özgürce ifade edebilmeleri sağlanmalıdır.
Gazeteciler ve insan hakları savunucuları
Komite, 2012 yılında Türkiye'ye gazetecilerin ve insan hakları savunucularının kovuşturma tehdidi olmaksızın çalışmalarına izin vermesini tavsiye etmişti. Bununla birlikte, Türkiye hakaret ve diğer ilgili suçlarla ilgili mevzuatı sıklıkla uygulamaya devam ediyor ve hakareti halen suç olmaktan çıkarmadı.
Gazeteciler, Sözleşme'nin 9. ve 19. maddelerinin ihlalini teşkil edecek şekilde sürekli olarak davalar ve hapis cezalarıyla karşı karşıya kalıyor. Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu'nun ilgili hükümleri sıklıkla son çare olarak değil, ilk çare olarak uygulanıyor ve bu durum, Sözleşme'nin 19. maddesiyle aykırılık teşkil ediyor. Bu uygulamalar, medya çalışanlarını eleştirel görüşlerini ifade etmelerinde veya önemli kamusal meseleler hakkında haber yapmada caydırıcı etki yaratıyor.
İhlallerde yargının rolü
Yargı organları Türkiye'de ifade özgürlüğünün ihlal edilmesinde başlıca aktörlerden. Halkı kin ve nefrete teşvik, Türk devletini aşağılama veya Cumhurbaşkanına hakaret suçlarından açılan davalarda önemli bir artış oldu. 2000'li yılların başında yapılan bazı reformlara rağmen, bu yasal değişikliklerin yetersiz olduğu kanıtlandı. 2024'ün ilk üç ayında 55 gazeteci hapsedildi. 5 Eylül 2024 itibarıyla 12 gazeteci halen tutuklu.
Yürütmenin müdahalesi
Yargı organları ile idari kurumlar, erişim engeli, içerik kaldırma ve medyaya el koyma yoluyla ifade özgürlüğüne sistematik olarak müdahale ediyor.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) gibi kurumlar içerik engelleme, para cezası ve lisans iptali gibi yaptırımlar uygulayarak medya özgürlüğünü daha da kısıtlıyor.
Ayrıca, Basın İlan Kurumu (BİK) tarafından uygulanan kesintiler ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın gazetecilerin basın kartlarını iptal etme veya yenilemeyi reddetme kararları da medya özgürlüğünün nasıl kısıtlandığına dair diğer örneklerden.
Erol Önderoğlu tarafından hazırlanan BİA Medya Gözlem Raporları, gazetecilere ve medya kuruluşlarına yönelik müdahalelerin son yirmi yılda yoğunlaştığını gösteriyor. Gazeteciler sıklıkla şiddete maruz kalıyor, işsiz bırakılıyor ve hatta öldürülüyor. Türkiye, medya çalışanlarını koruma ve haklarını gözetme yükümlülüklerini yerine getirmede çok kısıtlı adım attı.
Olağanüstü halin (OHAL) etkisi
Türkiye'nin medya ortamı, 2016-2018 yılları arasında ülke genelinde uygulanan olağanüstü halden ciddi şekilde etkilendi. 668, 670, 675, 677, 689, 693, 695 ve 701 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler, 6 haber ajansı, 70 gazete, 20 dergi, 41 radyo, 38 TV kanalı ve 29 yayıncılık ve dağıtım şirketi olmak üzere toplam 204 medya kuruluşunun kapatılması ve varlıklarına el konulmasıyla sonuçlandı.
Bazı kapatma kararları daha sonra geri alınsa da medya kuruluşlarının çoğu faaliyetlerine devam edemedi ve yüzde 88'i (204'ün 179'u) kapalı kaldı.
Kadına yönelik şiddet
Sadece medya raporlarına dayanan rakamlar, yasal korumalara ve çoğu zaman mevcut uzaklaştırma kararlarına rağmen önemli sayıda kadının öldürülmeye devam ettiğini gösteriyor.
Erkek Şiddeti Çetelesi
Erkekler 2023 yılında en az 233 kadını evlerinde, 83 kadını da evlerinin dışında öldürdü.
Veriler, toplumsal cinsiyete dayalı şiddete ilişkin yasal çerçeve ve uygulamadaki ciddi sorunları açığa çıkarıyor.
Talepler
bianet’in gölge raporunda, şu talep, tavsiye ve öneriler dile getirildi:
· İfade özgürlüğünün güvence altına alınması için acilen kapsamlı bir yasal reforma ihtiyaç duyuluyor. Bu reformun tüm medya türlerini kapsaması ve ifade özgürlüğünün istisnai sınırlamalar dışında esas olarak kabul edilmesi sağlanmalı.
· Gazetecilere karşı işlenen suçlar ağırlaştırılmış suç olarak ele alınmalı ve bu tür davalardaki cezasızlık ortadan kaldırılmalı.
· RTÜK, BİK ve BTK gibi kurumların bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlayacak mevzuat değişiklikleri yapılmalı ve uygulanmalı, ifade özgürlüğünü kısıtlama yetkileri sınırlandırılmalı.
· Adalet Bakanlığı, suçlar ve cezalara ilişkin ayrıntılı verileri toplamalı ve yayımlamalı, kamuoyunun erişimine sunmalı. Aynı durum RTÜK, BİK ve BTK gibi kurumlar için de geçerli.
· Mevzuat, Anayasa Mahkemesi kararlarını dikkate almayan yargı organlarına açık ve etkili yaptırımlar getirmeli ve usul kanunları AİHM kararlarının düzgün bir şekilde uygulanmasını sağlamalı.
· Kadına yönelik şiddetin ele alınması için acilen kamu kurumları ve sivil toplum örgütlerini kapsayan bir yasal reforma ihtiyaç var. Türkiye, İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararını geri çekmeli.
Türkiye’nin “gecikmeli” rapor süreci
Türkiye Sözleşmeyi 2003 yılında onayladı ancak 2004’te vermesi gereken ilk raporu onaydan yedi yıl sonra, 2011 yılında İnsan Hakları Komitesine gönderdi.
Komite 2012 yılında yayınladığı Nihai Gözlem Raporunda Türkiye’nin 2016 yılında ikinci raporunu vermesini talep etmiş olmasına rağmen Türkiye 2022 yılına kadar ikinci raporunu sunmadı.
İnsan Hakları Komitesi, 25 Ağustos 2021 tarihinde Türkiye’ye konular listesi gönderdi. Türkiye bu liste çerçevesinde hazırladığı 3 Ağustos 2022 tarihli raporunu 28 Nisan 2023’te Komiteye gönderdi. Komite 142. oturumda bu raporu değerlendirecek.
Gölge raporlar
Hak örgütlerinin raporlarında, özellikle 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından insan hakları ve ifade özgürlüğü konularındaki ihlallerin artışına dikkat çekiliyor.
Darbe girişiminden sonra ilan edilen olağanüstü hal uygulamalarının, kalıcı mevzuata dahil edilmesiyle, temel haklarda, hukukun üstünlüğünde ve demokratik standartlarda ihlallere sebep olduğunu savunan hak örgütleri, insan hakları konusunda genel olarak bir gerileme olduğuna işaret ediyor.
Sivil toplum örgütleri, gölge raporlarında, Türkiye'nin Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi kapsamındaki taahhütlerini eksiksiz şekilde yerine getirmediğine dair değerlendirmelerini sunuyor.
Türkiye’deki hak ihlalleri BM Komitesi’nde
- Türkiye’nin “insan hakları karnesi” BM İnsan Hakları Komitesi’nde tartışılacak (17 Ekim 2024)
- Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi nedir? (17 Ekim 2024)
- bianet’ten BM Komitesi’ne gölge rapor: İfade özgürlüğüne sistematik müdahale (18 Ekim 2024)
- MLSA: Çözüm, hukuka dönmekten geçiyor (21 Ekim 2024)
- Mor Çatı: Mücadelemizi uluslararası hukuk mekanizmalarında sürdüreceğiz (23 Ekim 2024)
- Af Örgütü'nün Türkiye raporunda “yargı bağımsızlığı” vurgusu (23 Ekim 2024)
- İHOP: Türkiye, uluslararası hukuktaki yükümlülüklerini yerine getirmeli (23 Ekim 2024)
- BM Komitesi, Türkiye’deki hak ihlallerini sordu (23 Ekim 2024)
- BM Komitesi: Neden AYM kararı uygulanmıyor? (24 Ekim 2024)
- BM Komitesi'nden Türkiye'ye: "Terörizmin yasal tanımı netleştirilmeli" (8 Kasım 2024)
(AS)