Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Parti Meclisi, partinin genel merkezinde toplandı. Partinin Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, toplantı öncesi gündemdeki gelişmelere dair açıklamalarda bulundu.
Yeni dönemde sürece ilişkin önemli bir planlama çıkarmayı umut ettiklerini belirten Bakırhan, konuşmasına HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve diğer siyasetçilere dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği ihlal kararına rağmen tahliye taleplerinin reddedilmesine tepki göstererek başladı.
"Akıl tutulmasına bir son verilmeli"
Mahkemenin açıkça uluslararası hukuka ve Anayasa’nın 90’ıncı maddesine uymayarak ağır bir suç işlediğini söyleyen Bakırhan, “Onlar da bu tarihi süreçte yanımızda birlikte, mücadele etmek istiyordu. AİHM'nin 3 ihlal kararı var yaklaşık 9 yıldır cezaevinde kalıyor arkadaşlarımız hemen tahliye edilmeleri gerekirken bir sessizlik bir suskunluk var. Siyasi rehine diyorduk gerçekten de siyasi rehineler. Bu ayıba, bu akıl tutulmasına bir son verilmesi gerektiğini belirtiyorum. Tam da bu süreçte cezaevindeki tutsak arkadaşlarımızın bizimle birlikte bu süreci yürütmeleri katkı vermeleri aslında sürecinde hayrına ve yararına olacaktır” ifadelerini kullandı.
"Dürzi katliamını lanetliyoruz"
Ortadoğu’daki çatışmalara da değinen Bakırhan, şunları söyledi:
"Ortadoğu’da çok tarihi günler yaşanıyor. Ülkeler bazen kendileri bazen de vekil güçler üzerinden orayı kan gölüne çevirdiler. Hogomonik güçler orada bir belirsizlik yaratarak kendi konumlarını güçlendirmeye çalışıyor. Savaşın yeni yüzüne dair en güncel örnek de Süveyda’da yaşananlardır. Dürzi halkına karşı gelişen katliamlar ve saldırıları lanetlediğimizi belirtmek istiyoruz. Yani farklı bir inanç grubundan insanların böylesine katledilmesi, inançlarının aşağılanması, yani sakallarının bıyıklarının kesilerek kurşuna dizilmeleri kabul edilebilir değil. Bunu kim yaparsa yapsın lanetliyoruz. Bunun karşısında olduğumuz bir kez daha belirtmek istiyorum."
"Süreci uzatmadan adımlar atılmalı"
Bakırhan, konuşmasının devamında TBMM'de kurulması beklenen komisyonu gündeme getirerek atılması gereken adımların hızlanması için çağrı yaptı:
"Bu süreci, dışarıdan oluşabilecek sabotajlara, provokasyonlara kapalı tutmak gerekir. Bunun için de bu süreci uzatmadan herkes üzerine düşen görev ve sorumlulukları bir an önce yerine getirmelidir. Değerli arkadaşlar işte bu gerçeklerden yola çıkarak oluşacak yeni komisyona çok büyük bir anlam biçtiğimizi belirtmek istiyoruz. Bildiğiniz üzere 12 Temmuz’da Sayın Erdoğan da bu konuda önemli bir konuşma yaptı. Konuşmasında ilk adım olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir komisyon kuracak, sürecin yasal ihtiyaçlarını konuşmaya başlayacağız dedi. Bu kısım gerçekten çok önemlidir. Evet, bu komisyon geçmiş ve önceki deneyimlerden dersler almalıdır. Sonuç alıcı ve net olmalıdır. Biraz önce söylediğim gibi süreci zamana yaymadan gereklerini yerine getirmelidir.
"Adımlar tek taraflı atılıyor"
Bakın Sayın Öcalan Türkiye ile Ortadoğu’nun karşı karşıya bulunduğu tehlikeleri fark ederek bu adımları tek taraflı bir biçimde bugüne kadar arttı. Eğer iktidar da aynı riskleri görüyor ve aynı ciddiyetle yaklaşıyorsa ülkenin selameti için gereken adımlar atılmalıdır. Neredeyse 3-4 tek taraflı adım atıldı, gelişmeler yaşandı. AİHM ve AYM kararlarına rağmen halen burada olması gereken Kobanî kumpas davasındaki mahpus yoldaşlarımız aramızda değil. Sadece bunu belirtmek istemiyorum. Birçok alanda atılması gereken adımlar var. Artık ivedikle ve ciddiyetle Kürt tarafının Sayın Öcalan'ın ne kadar samimi ve ciddi olduğunu attığı adımlarla kamuoyu görmelidir. Bunun karşısında yürütme erki gereken adımları bir an önce atmalıdır.
"Komisyon Türkiye barış modelini yaratabilir"
Bu komisyon sadece silahları bırakmaya dönük bir çaba içerisinde olmamalıdır. Bu tür şeyler de tartışılıyor. Bu, sürecin sadece bir yönüdür. Esas konu Kürt sorununda demokratik bir çözüm ve bu çözümün önünde büyük engelleri kaldırmak iradesidir. Bu komisyon Türkiye barış modelini yaratabilir. Bu fırsat bu komisyonun önündedir. Gerçekten de dünyada bundan sonra çatışma ve çözüm sürecinde belki de Türkiye’deki barış modeli diye Türkiye’de devam eden süreç bu çatışma ve çözüm tarafları tarafından dikkatle incelenebilinir. 9 ve 11 Temmuz’da gerçekleşen somut adımları ve ortaya çıkan iradeyi yasayla bu komisyon mühürleyebilir.
"Demokratik cumhuriyetin zeminini oluşturalım"
Bakın bir konuya daha değinmek istiyorum. Güvenlik bürokrasisi ve yargı da sürece göre adım atmalıdır. Bir süreç yürüyor ama bürokrasi hala durduğu yerde. Yargı zaten bir süreç varmış gibi davranmıyor. Sürecin onlara ulaşması zaman alıyor. Bu kadar uzaktan izliyorlar. Madem Türkiye barışa niyet etmiş, yargı bu niyetin yeşermesini sağlayacak bir an önce kararlar almalıdır. Cezaevlerindeki durum yargının vermiş olduğu kararlar ortadadır. Bu sebeple diyoruz ki gelin tüm enerjimizler on yıllardır beklenen düzenleme ve çözümleri gerçekleştirelim. Yeni dönemin şafağında yeni bir tarih yazalım, demokratik bir cumhuriyet, demokratik bir zemini hep birlikte oluşturalım.
"Süreci bozma çabaları var"
Bazı odaklar örtük ve açık bir şekilde bu süreci bozmak için elinden gelen bütün çabaları ortaya koyuyorlar. Aman Kürt nefes almasın düşüncesine kapılanlar oluyorsa dil, kültür, kimlik için çözümü konuştuğumuz bu günlerde Kürtçe müzik dinlediği için bir kadın karnındaki bebekle tekmeleniyorsa, bir savcı tam da Sayın Erdoğan’ın Beyaz Torosları eleştirdiği gün masasına Beyaz Toros koyarak mesaj veriyorsa, yargı sopasıyla muhalifler, seçilmişler susturuluyorsa sandıktan çıkan irade eziliyorsa DEM Parti’ye dönük yapay gündemler ve karalama çabaları her gün geliştiriliyorsa, medyada iktidarın sözcüsü kabul edilen kalemlerden barış yerine fitne, fesat yayma ateşi çıkıyorsa, AYM’nin aldığı kararlar uygulandığında bundan faydalanan Kürt halkına terörist diye manşet atan, savaşın ve inkarın sözcüleri halkları birbirine düşürmek istiyorsa kimse kusura bakmasın biz bunlara eyvallah etmeyiz, sesimizi de, sözümüzü de yükselterek doğru bildiğimiz yolda yürümeye devam ederiz.
"Yargı 'Beyaz Toroslar'dan inmelidir"
Halliye diyoruz ki yargı beyaz Toroslardan inmelidir. Hukuk Kürtçe düşmanlığı mahkum etmelidir. Anadilimize tekme atma artık son bulmalıdır. Cüppeler siyasetin pelerini olmaktan çıkmalıdır. Savaş değil, barışı büyüten manşetler atılmalıdır. Siyaset iftirayla değil, fikirlerle yapılmalıdır. Biz şu anda barışı inşa etmeye çalışıyoruz, bunun mücadelesini veriyoruz. Kimseye insan ve söz beğendirme derdimiz yok. Böyle bir amacımız da yok. Kimse kusura bakmasın. Onların istediği tipte, profilde insanlar ve onların istediği sözleri asla söylemeyeceğiz. Çünkü onların bugüne kadar uyguladığı politikalar bu ülkeyi çıkmaza, kaosa, krize, çatışma noktasına getirdi. Kimse hakem değil, kimse jüri değil. Kürtler de DEM Parti de yarışmacı değil. Herkes aklını başına alsın, haddini bilsin. DEM parti olarak pusulamız Türkiye’yi oluşturan tüm halkların kimliklerin, inançların ve kültürlerin bir arada eşit ve özgürce yaşayacağı demokratik ulus mutabakatıdır. Bir zahmet bu söylediklerimi de bir manşete çıkarın.
"Toplumun CHP'den beklentisi yüksek"
Bakırhan, açıklamasında, "Türkiye’nin 100 yıllık yapısal sorunlar ile günümüzün siyasi krizleri iç içe geçmiş durumda ve birbirini besliyor. Bu kısır döngüyü kırmanın yolu, bu iki gündemi birbirinden ayırmak değil, aralarındaki bağı anlamaktan, görmekten geçiyor" diye konuştu.
CHP'ye çağrıda bulunan Bakırhan, şunları söyledi:
"Çok içten ve inanarak söylüyorum, özellikle Kürt meselesinin demokratik çözümü konusunda kurucu parti kimliği ve tarihsel değerleriyle toplumun Cumhuriyet Halk Partisi’nden beklentisi çok yüksek. Çünkü bu mesele Türkiye’nin demokratikleşmesinin ve toplumsal barışın en temel unsurudur. Bu tarihi sorumluluğu üstlenerek çözüm çabasında yer almanın hepimiz ve ülkemizin geleceği için atılacak en doğru adım olacağı inancındayız. Tüm toplumun da siyaset kurumundan, siyasi partilerden beklentisi yöndedir. Umarım siyaset kurumu da bu pratiği ve çalışma tarzını ortaya koyar."
(AB)











