Fotoğraf: Evrim Kepenek
"Babam Kemalettin Eren 32 ve annem Elmas Eren 39 yıl oğullarından haber alabilmek için mücadele ettiler.
"Önceleri bir cezaevi için sonra çiçeklerle donatacakları bir mezar için mücadele ettiler. Elbette hayrettin in yaşam hakkını elinden alanların yargılanmasını görmekti. Ne yazık ki gözleri açık ve devletten alacakları olarak toprakla buluştular."
"Biz abimden inançlarına ihanet etmeyeyi direnmeyi annemden direnmeyi insan hakları mücadelesini öğrendik. Bu derneğin toplantı salonunda bir liste vardır. Bir dönemin insan hakları savunucuları. Çok şey öğrendik hepsinden. Burada olan her anne bizim annemiz bu fotoğraflarda ki her kayıp bizim kardeşlerimiz. Biz bu mücadeleyi sürdüreceğiz ve başaracağız. Kaybedenlerden hesap soracağız"
İki kardeş İkbal Eren ve Faruk Eren, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi önünde böyle seslendi.
Kardeşleri Hayrettin Eren 1980'de, İstanbul'da gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamadı. Cumartesi Anneleri/İnsanları 765. hafta eyleminde 39 yıl önce İstanbul'da kaybedilen Hayrettin Eren için toplandı. Hayrettin Eren'in annesi Elmas Eren kaybedilen oğlu için mücadele ederken geçen yıl yaşamını kaybetti.
TIKLAYIN - Cumartesi Annesi Elmas Eren Hayatını Kaybetti
TIKLAYIN - Güle Güle Elmas Anne, Hayrettin'in Akıbeti Bize Emanet
İçişleri Bakanlığı'nın "yasaklaması" nedeniyle 66 haftadır Galatasaray Lisesi önünde açıklama yapamayan Cumartesi Anneleri/İnsanları, bu haftaki eylemlerini de İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi'nin bulunduğu Çukurluçeşme Sokak'ta yaptı. Ellerinde karanfiller ve kaybedilen yakınlarının fotoğraflarını taşıyan Cumartesi Anneleri/İnsanları'na, çok sayıda kişi destek verdi.
"Hakikat yerini cezasızlığa bıraktı"
Haftanın açıklamasını Cumartesi Anneleri/İnsanları'ndan Sebla Arcan okudu. Arcan şöyle dedi: "765. haftamızda "çiçeklerle donatacağı bir mezar" hayali gerçekleşmeden aramızdan ayrılan Elmas Annesiz Hayrettin'i anmanın acısıyla buluştuk.
"Elmas Eren'in 39 yıllık arayışına, bekleyişine, vazgeçmeme kararlılığına tanıklık eden evlatları, torunları ve arkadaşları olarak buradayız.
Elmas Eren'in bıraktığı yerden soruyoruz; "Hayrettin Eren'e ne oldu?" Başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere, bugüne kadar gerçekleşmiş olan ağır insan hakları ihlallerinin cezalandırılmasını hedefleyen, bütünlüklü politikaları hayata geçirecek siyasi bir irade olmadı. Toplumsal belleğimizde derin yaralar açan ağır hak ihlalleri ile köklü bir yüzleşme ve hesaplaşma yaşanmaması, Türkiye'nin demokratikleşmesini engelledi. Bireysel ve toplumsal hak ve özgürlükleri devletin bekası için tehlike olarak gören bir yönetim anlayışının hakimiyeti sonucunda Türkiye demokratikleşemedi."
"Adli mercileri hukuku işleterek Hayrettin Eren'in akıbetini açığa çıkartma ve sorumluların cezalandırılmasını sağlama görevini yerine getirmeye çağırıyoruz.
"İktidarı, 12 Eylül zihniyetine ve cezasızlığa son vererek adaleti sağlayacak bütünlüklü politikaları hayata geçirmeye çağırıyoruz.
"Hayrettin Eren ve tüm kayıplarımız için adalet istemekten, 66 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray Meydanından vazgeçmeyeceğiz"
"Bellek ve tarihin gücü elinde tutanların dili ile kurgulanması, şiddetin normalleştirilmesini, ihlallerin tekrarlanmasını sağladı. Hakikat ve adalet yerini inkar ve cezasızlığa bıraktı.
"Kayıplarımızı ararken başvurduğumuz her yerde inkar ve cezasızlıkla karşılaşan bizler, gözaltında kaybetme gerçeğinin tarih ve bellek ile buluşması için mücadele ediyoruz. Bize yaşatılan bu vahşet bilinsin, kabul edilsin, lanetlensin ve bir daha asla yaşanmasın diye mücadele ediyoruz. Bizim mücadelemiz yeni ihlallerin önlenmesi, hukukun üstünlüğünün sağlanması, hakikatin, adaletin ve toplumsal barışın tesis edilmesi mücadelesidir.
"Talebimiz açık ve net: Gözaltında kaybedilen sevdiklerimizi istiyoruz. Onları kaybedenlerin, kaybedilmelerini engelleme görevini yerine getirmeyenlerin, kaybetme ve cezasızlık iklimini yaratanların adil bir biçimde cezalandırılmalarını istiyoruz."
"İğne ile adalet aradılar"
Daha sonra Hayrettin Eren'in kardeşi İkbal Eren söz aldı. Eren şunları belirtti:
"Bu ülkede adalet yok. Babamın Hayrettin için verdiği dilekçe hiç işleme konulmaması üstelik savcının sen bu davadan vazgeç yoksa diğer çocuklarından da olursun dediler. Babamın içini bu çok acıtmıştı. Hayrettin için hukuk hiç işlemedi çünkü yok. Işıklar içinde uyu babacım. Babalarımız anneleriniz bu karanlık içinde iğne ile kuyu kazmak gibi adaleti ararken gözlerini yumdular. Buradayız, ne kadar engellensek de sevdiklerimizi bulma mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğiz.
"Bir de İçişleri Bakanı var meydanları kapatarak asayişi sağlandığını sanıyor. 699 hafta oturduğumuz meydanı kapatarak üstelik annelere pacozlar diyen asayişi sağladığını sanan bakanlık. Annem ölünceye kadar "paçozun anlamı nedir?" diye sordu. Hiç sindiremedi. Işıklar içinde uyu anneciğim. Biz bütün engellemelere rağmen ısrarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Gözaltında kaybetmek insanlık suçudur, bu suçu işleyen faillerin hızımla yüzleşme ve yargılanma talebimizden asla vazgeçmeyeceğiz."
Hayrettin Eren Nasıl Kaybedildi?
"Sosyalist kimliğiyle bilinen 26 yaşındaki Hayrettin Eren, İstanbul'da yaşıyordu. 12 Eylül faşist darbe koşullarında hakkında arama kararı vardı. 21 Kasım 1980 tarihinde İstanbul Saraçhane'de buluştuğu arkadaşı ile birlikte gözaltına alındı. Kullandığı otomobil ile birlikte önce Karagümrük Karakolu'na oradan da Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü.
Hayrettin, Siyasi Şube'nin alt katındaki hücrede ağır işkence altındayken, kapıda bekleyen annesine "Gözaltında böyle biri yok" denildi. "Oğlumun arabası burada kendisi nasıl yok?" deyince tartaklanarak dışarı atıldı.
Hayrettin Eren'i gözaltına alınırken, karakolda tutulurken ve siyasi şubede işkencedeyken gören çok sayıda tanık
vardı ama gözaltına alındığı bugüne kadar inkâr edildi. 39 yıldır ailesinin tüm girişimlerine rağmen hukuk işletilmedi. Hayrettin Eren'in akıbeti gizlenerek, onu kaybedenler cezasız bırakılarak, 12 Eylül zihniyeti devam ettirildi.
Gerçek şu ki; Hayrettin Eren 12 Eylül'ün ünlü işkence merkezi İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube'de kaybedildi.
12 Eylül darbecileri, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Şükrü Balcı, Siyasi Şube Müdürü Tayyar Sever, Siyasi Şube Müdür Yardımcısı Mehmet Ağar ve Hayrettin'i işkenceyle sorgulayan timin başında bulunan Fikret Işınkaralar, Hayrettin Eren'in kaybedilmesinden sorumludur.
Gözaltında kaybetme uluslararası hukukta "sürekli bir suç" olarak tanımlanır. Suç, alıkonulma anında başlar ve kaybedilen kişinin akıbeti ortaya çıkarılana kadar işlenmeye devam eder. Bu nedenle 39 yıldır Hayrettin Eren'in akıbetini açığa çıkarmayan ve ceza adaletini sağlamayan tüm iktidarlar bu suçun ortağıdır. " (EMK/RT)