“Benim için ulaşım. Ben kesintiye uğramadan 24 saatlik bir ulaşım hizmeti olan bir kentte yaşamak istiyorum; İstanbul’daki gibi. Sağlık, eğitim, kültür-sanat etkinliklerine ulaşmamda engel yaratıyor bu durum. Ulus Opera binasında bir temsil izleyip çıktığımda evime taksi dışında ulaşım yok. Hastalandığımda da öyle. Okulun kütüphanesinde ödevim bitmediği halde erken ayrılıyorum; çünkü ulaşım yok. Öğrenci parasıyla her gün taksi de lüks.”
Ankara’da doğup büyüyen, Çayyolu’nda ailesiyle yaşayan, ODTÜ’de okuyan Batuhan Çay “Ankara’nın en temel sorunu nedir” sorumu böyle yanıtlamaya başladı.
''Gereksiz zamanlarda gereksiz nedenlerden dolayı yağılan yol çalışmaları. Mesela Ümitköy’de kışın yapılan kaldırım çalışmaları. Yazın yapılabilir en azından. Ankara’yı seviyorum ama bu kent bütünlüğünü yitirdi; genel yöneticilerin tarz ve tavrı nedeniyle. Ankara’nın birçok bölgesi birbirinden ayrıldı. Mesela Yenimahalle koptu, Sincan, Mamak koptu kentten.”
ODTÜ şansı!
“Belediyelerde 5 yıllık bir dönem bitiyor. Sence bu dönemde Ankara’nın hangi temel sorunu çözüldü” diye sorduğumda müstehzi bir gülüş yayıldı yüzüne Batuhan’ın “Hayırlısı olursa; yaşım kadar sürede bit(e)meyen, bitiril(e)meyen Ümitköy-Kızılay metro hattı açılacak''.
“ODTÜ kampüsü bir genç için, bir öğrenci için spor, kültürel ve sosyal birçok olanağa sahip. Bu senin için bir şans” diye başlayıp devam edecekken sözümü kesti.
”Bu olanakları kent yönetimi tüm gençlere sağlasa keşke… Ben belediye otobüsleri kampüse girmesi engellendiği için her gün dakikalarca yürüyerek gidiyorum fakülteme. Niye? Sahi, niye?”
Fikri alınmıyor
Batuhan bu sorunun yanıtının devamını, videoda çok güzel anlatıyor; yazıya döküp etkiliğini azaltmayayım şimdi.
“Bir genç olarak, üniversiteli bir genç olarak bu kentin yönetiminde senin fikrin alınıyor mu?” sorumu “Hayır, alınmıyor'' diyor.
''Bu bir demokrasi sorunu. Gençleri yönetime katacak mekanizmalar bu kentte yok. Varsa da etkin değil. Ben bazı sosyal sorumluluk projelerinde görev alıyorum; lise yıllarımdan beri. Bu dönem Ankara’nın bir gecekondu bölgesinde 10-14 yaşındaki çocuklara ders çalıştırıp spor yaptırıyoruz, bir grup arkadaşımla. O kadar farklı bir Ankara, o kadar farklı bir çocukluk yaşıyorlar ki… Niye? Sahi, niye? O kardeşlerime sorulsa ne istersin, diye ve istedikleri hayata geçirilse…''
Tüm yurttaşlara sorulsa
''Yaşlı insanları evinden çıkarıp dışarıdaki hayata karışmaları sağlansa… Bedensel engelli bir gencin, insanın dışarıdaki hayatla temasını kolaylaştırıcı güvenli yollar sağlansa… Kadınlar ürkmeden, taciz edilmeden sokaklarda yürüyebilse. Önce alt ve üst geçitler dahil şehir şıkır şıkır aydınlatılsa…
''Loş, izbe görüntüsü bitse bu kentin. Kadınlara, çocuklara, engellilere daha doğrusu tüm yurttaşlarına sorulsa ne istersin diye, anlatacakları ya da isteyecekleri şeyler gerçekleştirilse iyi olmaz mı? Konu demokrasi ve demokrasi kültüründe kilitleniyor.''
Ankara'ya Özel?
“Haklısın Batuhan. ‘Sence sadece Ankara’ya özel bir sorun var mı, diye sorarsam yanıtın ne olur?” dediğimde “Sınırlı ulaşım, az yeşil, fazla beton'' diyor.
''Bu kentte rekreasyonel alan yok, neredeyse. Bu saydıklarım bir sürü kentin de sorunudur ama ben Ankara’yı biliyorum ve ben bu kenti çok seviyorum.”
Onun şehri?
“Ankara ne renk sence”, diye sorunca “Gri, evet gri. Bazen de kahverengi”, diyen Batuhan’a, “Ankara’nın insanda yarattığı duygu nedir” diye sorunca “Kasvet” dedi.
Batuhan’a son sorum “Gençlerin Ankara’sı nasıl olmalı” idi ve yanıtı da “Sosyal kültürel açıdan tüm olanakların sağlandığı, kent yönetime katıldıkları ve sözlerinin dinlendiği bir Ankara” oldu.
ODTÜ Kampüsünde, tenis kortlarının bulunduğu alanda, yağmurlu bir havada yaptığımız söyleşi sonrası vedalaşırken “Bazen otobüs durağında beklerken yanımdan yöremden geçen insanları gözlemliyorum; hepsinin yüzü asık gibi geliyor bana”, diyen Batuhan’a gülümseyerek el salladım. (ŞD/BA)
* 2014 Yerel Seçim Videorama Dosyası'na desteği için Friedrich Ebert Stiftung Derneği'ne teşekkürlerle...