Fındık üreticisi çiftçilerin örgütü FINDIK-SEN'den Kürşat Yaşar, hükümetin fındık üretimi ve desteğiyle ilgili yeni düzenlemelerinin yalnızca büyük sermayeyi memnun edeceğini söyledi.
Tarım Bakanı Mehdi Eker'in dün duyurduğu, bugünkü Resmi Gazete'de yayımlanan yeni düzenlemeler, özetle şu değişiklikleri getiriyor.
Fındık üretiminden çıkış: Eğimi yüzde 6'dan az, yüksekliği 750 metreden fazla olan arazilerdeki fındık üretiminden vazgeçenlere destek.
2010 için destek: Diğer üreticilere 2010 başından itibaren, dekar başına 150 TL destek.
TMO fındık almayacak: Toprak Mahsulleri Ofisi, artık fındık almayacak.
"Sadece sermaye memnun"
bianet'in görüştüğü Yaşar, desteğin 2010 için açıklanmasının, TMO'nun da fındık almamasının, fındık üreticilerini koşulları doğrudan büyük sermayenin belirlediği piyasa koşullarıyla karşı karşıya bırakacağını vurguladı. Yaşar'ın bu düzenlemeyle ve fındık üretimiyle ilgili saptamaları şöyle.
2099'da çiftçiye para yok: Desteğin 2010'da başlayacak olması, 2009'da fındığa bütçede yer olmaması demek. Aslında fındığı üreticiden alan tüccarlar grubuna zaman kazandırılmış oluyor. Bakanlık desteği eylüldeki hasat dönemi başında duyursaydı, fındık fiyatları iç piyasalarda kilogram başına 1,5 TL'den başlamış olacaktı. AKP bu açıklamayla 2009'da fiyat vermemiş, 2010 yılında 1,5 TL vermiş oldu. Üretici fındığı pazara 20 Ağustos'tan itibaren indirir. TMO da almayınca fındık serbest piyasaya düşürülmüş olacak. İhracatçılar kilograma en fazla 2 TL verebilir. Fındık ihracatçıları ve birlikte çalıştıkları çok uluslu şirketler zaten bunu dayatıyordu.
Fiyat en az 5,5-6 TL olmalı: Maliyet çalışmalarına göre, 5TL ve üzerinde olması gerekiyor.
Bakanlık maliyet çalışması yaptırıp yüzde 25 kâr payı, yüzde 25 de insanca yaşama payı ekleyip referans fiyatı bulmalıydı. Fiyatı 5,5-6 TL'ye çeken destekleme payı olmalıydı.
Destek destek değil: Fındık üreticilerinin sahip olduğu ortalama arazi 10 dönüm. Bundan alınabilecek ortalama ürün miktarı 70-150 kg arası. Bu 150 TL'yi yansıtırsanız kilogram başına 1-1,5 TL desteğe denk gelir. Üretici ürünün ne kadar para ettiğine bakar. Bu durumda destek olmuyor.
TMO'daki fındıklar el altından satılabilir: Bakan, TMO'daki dünyanın neredeyse bir yıllık fındık ihtiyacını karşılayabilecek fındığın yağlığa ayrıldığını söylüyor. Ama bu el altından büyük şirketlere satılabilir. Daha önce de oldu.
İhracatçılar düşük alıp yüksek satmayı istiyor: Dünya fındık üretiminin yaklaşık yüzde 77'si Türkiye'den. 2007 yılında Türkiye fındıktan 2 milyar dolar net döviz geliri elde etti. İhracatçılar, düşük fiyatla alıp yüksek fiyatla satmayı istiyor.
"Sözleşmeli ırgat" olacağız: Bu düzenlemelerle sözleşmeli, endüstriyel tarıma doğru gidiliyor. Üreticiyi ne öldürecek, ne de refah düzeyine ulaştıracak. Kendi topraklarımızda "sözleşmeli ırgat" olacağız. Fındık üretilen alanların sınırlandırılmasını biz de savunuyoruz. 1960'ta 3 ilde fındık varken, 2009'da 39 ilde üretiliyor. Bakanlık kayıtlı 632 bin hektarlık üretim alanını 200 bine indirmeye çalışıyor. Ama bu düzenlemelerden 1. derecede fındık bölgesi olan Karadeniz'de, yüksek yamaçlardaki 100 yıllık bahçelerin sökülmesi gündeme gelecek. Doğada avantajlı olduğunuz yerde, hükümet kararıyla dezavantajlı oluyorsunuz.
Küçük üreticilere tasfiye: Bu koşullar küçük üreticiyi tasfiye etmeye yönelik. 100 üreticiden 85'inin 18 dönümün, bunların da 35'inin de 6 dönümün altında toprağı var. Oysa küçük işletmecilik önemlidir. Çevreyi tahrip eden endüstriyel tarımdan uzak kalır ve biyoçeşitliliği korur. Bunun toplumsal yönü de var. İnsanlar, Karadeniz'in yüksek, parçalı arazilerinde fındık sayesinde yaşıyorlar.
Sadece fındıkla kalmayacak: Fındık düzenlemesi, hükümetin 30 ürün kategorisindeki "havza planının" ilk paketi. Gerisi gelecek. Bu düzenleme fındıkla sınırlı kalmayacak.
Ne yapmalı: Çok uluslu sermayeyi endüstriyel tarımla egemen kılmak istiyorlar. Üreticinin kendini koruması kooperatiflerle mümkün.
Kooperatiflerde hantal yapıları, bürokrasiyi değiştirip, gönüllülüğe dayanan model gerek. Ama şu anki FİSKOBİRLİK yönetimi AKP yönetimini tamamen benimsemiş durumda. Çok uluslu sermayeye karşı da İtalya, Fransa, İspanya, Kafkas ülkelerindeki üreticileriyle küresel direniş örmemiz gerekiyor. (TK)