Doğa, Doğu Karadeniz'in toprağına yeryüzünün en iyi fındığını yetiştiren olağanüstü özellikler vermiştir. Bu özellikleri değerlendiren Doğu Karadeniz insanı 1960'lı ve 1970'li yıllarda Türkiye'nin ihracat gelirlerinin yüzde 15'ini fındıktan sağlayabilmiştir.
Ancak fındık günümüzde "kara delik" ilan edildi. Uluslar arası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası artık fındık üretmeyin diyor. Amaç fındık politikalarının oluşturulduğu ve yönlendirildiği Almanya'daki gıda tekellerinin isteklerinin yerine getirilmesi.
Fındıkta en önemli üretici ülke Türkiye
1993-99 dönemi ortalamasına göre yaklaşık 676 bin ton olan dünya fındık üretiminin yüzde 72'sini karşılayan Türkiye, en önemli üretici ülke konumundadır. Türkiye'yi sırasıyla İtalya, ABD ve İspanya izlemektedir.
Fındık tarımı 2.5 milyon kişiyi ilgilendiriyor
Türkiye'de fındık yetiştiren işletmelerin sayısı yaklaşık 395 bin olup, bu işletmelerde ortalama 5-6 nüfus bulunmaktadır. Bu da, fındık yetiştiren işletmelerde yaklaşık 2.5 milyon kişinin oturduğunu ve fındık yetiştiriciliğinin bu insanların geçimini doğrudan ilgilendirdiğini göstermektedir.
Fındık tarımında küçük meta üretim formu egemendir
Küçük üreticiliğinin ezici bir çoğunluğa sahip olduğu fındık tarımında ortalama işletme büyüklüğü 14 dekar dolayındadır. işletmelerin yüzde 47.8'inin toprakları 20 dekarın altında, yüzde 38.4'ünün toprakları 20-50 dekar arasındadır. Yani işletmelerin yüzde 86'sının toprakları 50 dekardan küçüktür.
Fındık üretim alanları son 25 yılda yüzde 50 oranında arttı
2001 yılı itibariyle fındık üretim alanları 548 bin hektarı bulmuştur. Üretim alanlarının yüzde 30'u Akçakoca, yüzde 41'i Ordu, yüzde 18'i Giresun, yüzde 10 u Trabzon bölgesinde bulunmaktadır. Üretim alanlarındaki son 25 yıllık artışı Türkiye genelinde yüzde 50 dolayındadır. Akçakoca en fazla alan artışının olduğu bölgedir. Gerek taban arazilerde, gerekse yüksek koldaki ormanlık alanlara yapılan dikimler sürmekte olup, artış miktarı yüzde 87'dir.
Tek ürüne bağımlılık sorunu var
Fındık yetiştiren tarım işletmeleri genellikle çok küçük araziye sahip olup, işletme arazilerinin tamamına yakınını fındık bahçeleri oluşturmaktadır. Bu işletmelerde fındık dışında pazara yönelik olarak yetiştirilen üretim faaliyetleri de sınırlıdır. Fındık işletmelerinde arazinin yetersiz ve ürün çeşitliliğinin sağlanamamış olması, yeterli geliri elde etmelerini olumsuz yönde etkilemekle birlikte yıllara göre elde ettikleri gelirlerde de önemli dalgalanmalar yaratabilmektedir.
Fındıkta destekleme 1964 yılında başladı
Fındıkta destekleme alımlarına 1964 yılında başlandı. Destekleme alımlarının amacı fındık kalitesinin artırılması, tek ürüne (fındık yetiştiriciliğine) bağımlı durumda olan klasik üretim bölgesindeki (Ordu, Giresun ve Trabzon illeri) fındık tarımının teşvik edilmesi, fındık üreticisi ailelerin refah düzeyinin artırılması ve eğimli arazi yapısına sahip bölgede fındık yetiştiriciliği ile erozyon tehlikesinin önlenmesi idi.
Destekleme alım miktarı ve ödemeler sürekli bir düşüş içinde
1998'de destekleme alımlarının toplam üretime oranı yüzde 41 iken, 2001'de yüzde 20 ye düşürülmüştür. Aynı şekilde 1998 yılında destekleme alımları için fındık üreticisine 709 milyon dolar ödenmişken, 2001'de 152 milyon dolar ödenmiştir.
Son 4 yılda destekleme fiyatları dolar bazında yarılandı
1998 yılından itibaren destekleme alım fiyatlarındaki artış sürekli olarak enflasyonun altında tutuldu. 1999'da fiyat artışı yüzde 51.1 enflasyon yüzde 68.8, 2000'de fiyat artışı yüzde 7.8 enflasyon yüzde 39, 2001'de fiyat artışı yüzde 36.4 enflasyon yüzde 68.5 olarak gerçekleşti. Geçen yıl 1.5 milyon lira olan destekleme alım fiyatı bu yıl yalnızca yüzde 7.7 oranında artırılarak 1.615 milyon lira olarak belirlendi. Böylece üreticiler sürekli olarak reel gelir kaybına uğratıldı.
Üreticilerin uğradığı reel gelir kaybı destekleme alım fiyatları dolar bazında incelendiğinde daha somut olarak görülüyor: 1998 yılında 3 dolar/kg olan ortalama destekleme alım fiyatı, 1999'da 2.6'ya , 2000'de 1.7'ye , 2001'de 1.2'ye düşürülmüş, bu yıl ise 0.97 dolar/kg olarak belirlenmiştir.
Fındık tarımında işsizlik ve göç yüksek
Fındık yetiştiren işletmeler yoğun nüfus baskısı altında olup, işsiz nüfusun oranı da yüksektir. Fındık yetiştiren işletmelerin arazi varlığı ve fındık bahçesi büyüklüğü, fındık verim düzeyi, işletmelerdeki nüfusun yalnız fındık yetiştiriciliği ya da tarımdan geçinebilmelerine olanak tanımamaktadır. Tarımdan elde edilen gelirin işletmelerdeki nüfusun geçinmesine olanak tanımaması, fazla nüfusun bir kısmını yakın ya da diğer bölgelerdeki sektörlere kaymaya zorlamaktadır.
Tüccar ve tefecilere borçlanma oranı yüksek
Genellikle sermaye olanakları yetersiz olan fındık üreticileri gübre ve ilaç gibi girdilerin temini ve hasattaki yabanı işgücü ücretleri için finansmana gereksinin duymakta ve gereksinimlerini Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri gibi örgütlü kuruluşlardan sağlayamadığından genellikle ürün karşılığında, yüksek maliyet ve şartlarla tüccar ve kırıcı gibi aracılara borçlanmaktadırlar. Bu şekilde aracılara borçlanan fındık üreticileri, ürün satış aşamasında pazarlık güçlerini de yitirmektedirler.
Üretim taban arazilere de yapıldı
Destekleme alımlarında bölge ve kalite ayrımı yapılmaması, yüksek verim alan büyük bahçe sahiplerinin desteklerden daha çok yararlanmaları gibi etkenler fındık dikim alanlarının asıl üretim bölgesi dışında taban arazilerin bulunduğu diğer bölgelere yapılmasını sağlamıştır.
Dikim alanları sınırlandırılıyor
1980'li yılların başında üretimin iç tüketim ve ihracat hacmini önemli oranda aşarak büyük miktarlarda stoklar yaratması, dikim alanlarının sınırlandırılmasını gündeme getirmiştir. 1989 yılında çıkarılan yasaya göre; rakımı 750 metreyi geçmeyen eğimi en az yüzde 12 olan araziler ile Ordu, Giresun, Trabzon illeri, Akçakoca (Bolu), Ereıli ve Alaplı (Zonguldak) ilçelerinde rakım ve eğim koşulu aranmaksızın fındık yetiştiriciliğine izin verilmiştir. Bu yöreler dışında bahçe kurulması ve yenilenmesi yasaklanmasına karşın, yeni dikimler yoğun biçimde sürmüştür. Günümüzde fındık dikim alanlarının ancak yüzde 60 ı asıl üretim bölgesi olan Doğu Karadeniz'de bulunmaktadır.
Fındık üretiminde pazarlama kanalları
Üreticiler, genellikle borçlu olmaları, paraya ihtiyaçlarının bulunması, ürünü bekletecek mali güçlerinin bulunmaması, başka yerde ikamet etmeleri gibi nedenlerle fındığını harman işlemlerinin hemen ardından piyasaya sürmektedirler. Üreticiler fındığını fiyat düzeyi, peşin ödeme durumu ve aracılara borçlu olup olunmamasına göre ya tüccar, kırıcı, işleyicilerden birine (özel sektöre), ya kooperatife ya da hem kooperatife hem de özel sektöre satmaktadırlar.
Borçlu üretici pazarlık gücünü kaybediyor
Hasat döneminde tüccar, kırıcı ve işleyicilere borçlanan ve borcuna karşılık ürün teslim taahhüdüne giren üreticiler, ürünün satışı aşamasında pazarlık güçlerini de kaybetmektedirler. Öte yandan tüccar ve kırıcılar, üreticilerde fındığı satın alırlarken randımanı laboratuar koşulları dışında sübjektif yöntemlere göre belirlemektedirler.
"Alfatoksin" sorunu yadsınamaz bir gerçek
Hasat sonrasında harmanlama ve kurutma döneminde havaların yağmurlu geçmesi, hem harman zamanını uzatarak koruma önlemlerini zorlaştırmakta, hem de gösterilen tüm çabalara karşın fındığın harman ve depolanmasında naylon çuval ve örtü malzemelerinin kullanılmasından dolayı kabuk kararması ve iç çürük gibi kalite bozulmaları ile alfatoksin ve başka mikroorganizma zararlarının oluşmasına neden olmaktadır. Kaliteyi olumsuz olarak etkileyen bu etmenler, ihracatta önemli sorunlar yaratabilmektedir.
İhracatta da tek ülkeye bağımlılık var
Fındık ihracatının çok önemli bir kısmının AB ülkelerine ve özellikle de Almanya'ya yapılması, ihracatta tek bir ülke grubuna ve bunun içinde de tek bir ülkeye aşırı bağımlılığı ifade etmektedir. AB'nin mevcut ithalat sınırlandırmaları, fındık ihracatını olumsuz olarak etkilediği gibi getirilebilecek ek önlemler de, ihracatta önemli tıkanıklıklara neden olabilecektir.
Dünya Bankası emretti: Fındık bahçelerinin beşte biri sökülecek
Daha önce uluslararası kuruluşlara verilen taahhütlerde fındıkta destekleme alımlarının kaldırılacağı belirtilmişti. Dünya Bankası ile imzalanan Tarımsal Reform Uygulama Projesi (ARIP)'nin finansmanına ilişkin Dünya Bankası ile yapılan ikraz Anlaşması kapsamında bulunulan taahhüde göre ise fındık üretim alanları 2005'e kadar 100 bin hektar azaltılacak. Türkiye'de fındık tarımını çökertmek isteyenler kendi ülkelerinde nasıl bir politika izliyorlar? Bir de ona göz atalım:
AB yapısal destekler ve pazarlama yardımlarıyla üretimini artırıyor
AB'nin üye ülkelerdeki sert kabuklu meyve üreticilerine sunacakları projeler kapsamında üretici birlikleri aracılığıyla yapısal destekler ve pazarlama yardımları sağlaması, uzun dönemde özellikle İtalya, İspanya, Yunanistan, Fransa ve Portekiz gibi ülkelerin üretimini daha da artırabilecektir.
AB'nin yanı sıra ABD'de verim ve kaliteyi artırmaya yönelik bilimsel/teknolojik araştırmalar desteklenmekte, fındık üretici ve sanayicilerinin sorunlarını çözmek için çaba harcanmaktadır. Bu etkinlikler fındık üreticisi, tüccarı ve sanayicisinden yapılan kesintilerle desteklenmektedir. Tüm bu destekler ABD'nin fındık üretimini de önemli ölçüde artırabilecektir.
Öte yandan Almanya gibi önemli fındık ihracatçısı ülkeler Türkiye'nin dışında alternatif tedarikçi ülkeler oluşturmaya çalışmaktadırlar.
Tüm bu gelişmeler, uzun dönemde Türkiye'nin üretim ve pazar payını olumsuz olarak etkileyebilecektir.
Örgütlenme düzeyi yetersiz örgütün kendisi de yetersiz
Fındık yetiştirilen 395 bin işletmenin ancak yüzde 55'i Fiskobirlik'e ortak durumdadır. Fiskobirlik ortağı olan üreticilere gereksinim duyulan girdileri yeterince sağlamamakta, üretim tekniği konusunda hizmet götürmemekte, finansman yetersizliği nedeniyle ürün bedellerini gecikerek ödemektedir.
Fiskobirlik üreticinin fındığını alan ve ona yardımcı olan bir kuruluş olmaktan çıkmış tümüyle üreticiye yabancılaşmıştır. Fiskobirlik bu zamana değin uygulanan yanlış politikalar sonucunda bir avuç ihracatçı ve tefeci-tüccarın hakkını korur duruma gelmiştir.
Öyleyse çıkan sonuç nedir?
Üreticinin kendi ağırlığını ortaya koyup ürününe ve sorunlarına sahip çıkmasından öte çözüm var mı?
Kısa dönemde yapılması gerekenler
Kısa dönemde yapılması gerekenler ise şöyle özetlenebilir:
* Klasik üretim bölgesindeki (Doğu Karadeniz) taban arazilerde bulunan fındık bahçeleri ile bu bölge dışındaki fındık üretim alanlarında (taban arazilerde kurulu olanlardan başlamak üzere) üreticilerin alternatif ürünlere yönelmelerinin teşvik edilmesi,
* Yurt içinde yüzde 10 seviyesinde (60 bin ton) olan tüketimin artırılması,
* Verim ve kaliteyi artırıcı, maliyeti düşürücü bilimsel/teknolojik çalışmalar yapılması,
* Refah düzeyinin yüksek olduğu -Danimarka, Norveç, Kanada, Japonya gibi- ülkelere ihraç olanaklarının araştırılması,
*Halen yüzde 26 seviyesinde olan işlenmiş fındık ihracatının artırılması. (NO/EK)