1 Aralık Dünya AIDS (Acquired Immune Deficiency Syndrome) Günü yaklaşıyor.
Türkiye'de İnsan Bağışıklık Yetmezlik Virüsü yani bilinen kısaltmasıyla HIV (Human Immunodeficiency Virus) taşıyan 4.525 kişi var.
Sağlık Bakanlığı'nın Aralık 2010 verilerine göre böyle.
Ama Pozitif Yaşam Derneği, "Elbette bu gerçek sayı değil. Dünya Sağlık Örgütü, Türkiye gibi ülkeler için resmi sayının 10'la çarpılmasını öneriyor" diyor.
45.250 kişiden bahsediliyor.
Çünkü bildirimi olmayan birçok vaka var. HIV taşıdığını bilmeyen ancak AIDS aşamasında öğrenenler var. Bazen de hiç öğrenmeyenler var.
Mevcut düzen içinde hayatın birçok alanında sorun yaşayan, buna rağmen bir yasası olmayan binlerce kişi...
Pozitif Yaşam Derneği'nden Tekin Tutar, HIV/AIDS taşıyıcıları hakkında yasal bir düzenleme olmamasının büyük bir sorun olduğunu vurguluyor.
* Pozitif Yaşam Derneği, HIV yayılımının düşük olduğu ve ayrımcılık konusunda Türkiye'ye benzeyen ülkelerin yasalarıyla ilgili önemli bir çalışma yaptı. Türkiye genelde Batı'nın yasalarını örnek alır ama bu çalışma sırasında Pakistan yasasının çok kapsamlı ve insan hakları bağlamında gelişkin olduğunu gördük.
Avukat Habibe Yılmaz Kayar, birçok ülkenin HIV/AIDS yasası olduğunu anlatıyor.
* Hak ihlallerinin önlenmesi, için bir yasaya ihtiyaç var.
* Taşıyıcıların eğitim, iş, sağlık, aile hayatında, sosyal hayatta ve hatta yargıda ve sağlıkta yaşadıkları büyük hak ihlalleri var. En yaygın ihlal hala sağlık sisteminde ve sonrasında da iş hayatında.
* HIV hepimizi ilgilendiren yaygın bir halk sağlığı ve insan hakları problemi. Bu artık marjinal bir kesimin sorunu değil. Kadın ve çocuk oranı giderek artıyor.
Bir yasa olmayınca ortaya birçok uygulama sorunu da çıkıyor.
Peki, hekimin sorumluluğu nedir?
* Hekimin sorumluluğu kişisel veriyi korumaktır. Türkiye'nin taraf olduğu ama uygulamadığı Kişisel verilerin korunmasına ilişkin kanun gereğince, kişilerin tıbbi durum ve cinsel hayatlarına ilişkin bilgiler, güvenlikle sağlanamayacaksa kayıt bile edilemez.
Sır saklama ilkesi, Medeni Kanun'un 24-25. maddeleri ile Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 198. maddesinde belirtiliyor.
* Oysa Türkiye'de "Medula sistemi" var. Bilgiler orada kaydediliyor. Böylece tanıları eczacılar bile görebiliyor. Buna izin veren kanun dahi yok
Bir de, Umumi Hıfzısıhha Kanunu'nun 57. maddesindeki bildirim yükümlülüğü var. Bu, kişisel tıbbi bilgilerin teşhir ve paylaşımını öngörmüyor; istatistik amaçlı.
* Yasa gereği, bulaşıcı hastalıkların bazılarının ihbar zorunluluğu vardır; H.I.V bunlardan biri. Hekim, kişinin kimlik bilgileri şifreli bir şekilde Sağlık Bakanlığı'na gönderilir. Kişinin kimliğine ilişkin hiçbir bilgi belirli olamaz. Bu bildirim, yalnızca istatistik oluşturmak için toplanır.
HIV taşıyıcısının sevgilisi, partneri veya eşiyle ilgili durum ne olacak?
Diğerine söylemezse... Yasal düzenleme olmadığından bu konu da çok tartışmalı.
Avukat Kayar, "Hekim, hastanın izni olmadan partnere bildirim yapmamalı" diyor.
Zaten bu yalnızca evli çiftleri koruyan bir sistem olur; olsa olsa resmi eşlere söyleyebileceği bir bilgi olur.
* En doğru yaklaşım, HIV taşıyıcısını eğitmek, sorumluluğunu anlatmak ve ikna etmektir. Bariyer önlemler alınmazsa neler olacağı iyice anlatılmalı. Hekimin de korunması adına bu bildirim kayıt altına alınmalı.
* HIV bulaştırma, "kasten insan öldürme" grubunda yargılanmayı gerektiremez. Oysa 2006 yılında böyle bir olay yaşanmış, bulaştıran kişi "kasten insan öldürme"den yargılanmıştı. Fakat yargılama sonucu sevk maddesi değişmiş ve yaralama nedeni ile mahkûmiyete karar verilmiştir.
* HIV kasten bulaştırılmışsa yaralama grubunda değerlendirilmelidir. Çünkü HIV, Dünya Sağlık Örgütü tarafından kronik hastalıklar grubunda değerlendiriliyor. HIV taşıyıcısı tedaviye ulaştığı sürece herkes kadar sağlıklı yaşam beklentisine sahip. Ve günümüzde etkili tedavi yöntemleri geliştirildi.
H.I.V, AIDS demek değildir
"HIV/AIDS" terimi birlikte kullanılmalıdır.
Kişi HIV ile karşılaştığı zaman "HIV pozitif", "HIV enfekte" veya "HIV taşıyıcısı"ndan biri olabilir.
Çünkü etken HIV'dir. AIDS ise, H.I.V taşıyıcısı tedavi olmazsa klinik olarak ilerleyip hastalığa dönüşünce girilen dönemdir. (IC)