Fotoğraf: Yağmur Karagöz/bianet
Haberin İngilizcesi için tıklayın
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı, Gıda Mühendisi Yrd. Doç. Dr. Bülent Şık’a Sağlık Bakanlığı'nın kanser verilerini kamuoyuyla paylaştığı gerekçesiyle verilen hapis cezasının bozulmasına itiraz etti.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13’üncü Ceza Dairesi, 6 Nisan’da Şık’a verilen 1 yıl 3 ay hapis cezasının 6 Nisan’da bozulmasına karar vermişti. Kararla, Şık beraat etmişti.
Beraat hukuka aykırıymış
Ancak Savcı, Şık’ın beraat kararının kanuna aykırı olduğunu iddia ederek, beraat kararına itiraz etti. Savcı, Yargıtay’a sunduğu iki sayfalık temyiz dilekçesinde Türk Ceza Kanunu’nun 258’inci Maddesi’nde düzenlenen “göreve ilişkin sırrın açıklanması” suçunun aynı kanunun 257’nci Maddesi’nde düzenlenen “görevi kötüye kullanma” suçunun nitelikli hâli olduğunu iddia ederek, suçun kamu idaresinin güvenilirliğine ve işleyişine karşı suçlar kapsamında olduğunu belirtti.
Savcının itirazından detaylar
Savcılığın itiraz talebinde şu ifadelere yer verildi:
“"...araştırma sonuçlarının Sağlık Bakanlığı tarafından izin alınmadan açıklanıp yayınlanamayacağına dair hüküm konulmuş ise de, özü itibariyle bilimsel bir çalışma olan araştırmada, bakanlık tarafından tüm bilgi, belge ve veriler toplandıktan sonra toplu ve sistematik bir şekilde yine bakanlık tarafından açıklanmak amacıyla bu şartın konulduğunun anlaşıldığı, bunun ilgili araştırma sonuçlarına açıklanması ilgili mevzuat hükümlerine göre yasaklanmış ve gizlilik derecesi verilmiş belge ve sır vasfını kazandıramayacağı, eylemin sanığın kamu görevinin devam etmesi durumunda disiplin suçu kapsamında değerlendirilebileceği, bu haliyle yasa maddesinin aradığı anlamda açıklanması izne tabi gizli belge bulunmaması nedeniyle atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı..." gerekçesi ile sanığın müsnet suçtan beraatine karar verildiği, anlaşılmış ise de; TCK'nın 258/1-4 maddesinde düzenlenen görevi ilişkin sırrın açıklanması suçunun TCK'nın 257. maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanma suçunun nitelikli hali olup kamu idaresinin güvenilirliğine ve işleyişine karşı suçlar bölümünde düzenlendiği, dosya kapsamından ve Sağlık Bakanlığının cevabi yazısından anlaşılacağı üzere Bakanlık ile Akdeniz Üniversitesi arasında yapılan protokollerin 14.3 maddesinde araştırma sonuçlarının idarenin izni olmadan yayınlanamayacağının belirlendiği, bu durumda bakanlık izni olmadıkça araştırma sonuçlarının hukuki yollara başvurulmak suretiyle açıklanmasının sağlanmasının gerektiği, sanığın bu yollara başvurmaksızın sadece bilgilerin bakanlıkça yayınlanmamasını gerekçe göstererek açıklamayı kendisinin yapması halinde müsnet suçun unsurları itibariyle oluşacağı düşünülmekle Sanık hakkında kanuna aykırı olduğu düşünülen beraat hükmünün bozulmasına karar verilmesi kamu adına temyizen talep ve arz olunur.”
"Tespit edilen kimyasal maddelere ilişkin sorunlar çözüldü mü?"
İtirazı bianet’e değerlendiren Şık, şöyle dedi:
"Ergene Nehri havzasında yer alan Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli illeri ile Kocaeli ve Antalya illerinde yürütülen ve milyonlarca insanın sağlığını yakından ilgilendiren bir araştırma bu. Araştırmanın yürütüldüğü illerde toprak, su, hava, deniz suyu vb. gibi çevresel ortamlarda, yetiştirilen gıda ürünlerinde ve içme sularında çeşitli toksik kimyasal maddelerin kalıntıları tespit edilmişti.
"Bu kalıntıların hangi bölgelerde ya da mahallerde daha yoğun olduğu tek tek belirlendi. Araştırma biteli 5 yıldan, ben gazete yazıları ile araştırmayı kamuoyuna duyurduğum tarihten günümüze ise 3 yıldan fazla zaman geçti.
"Bakanlıklar, en başta da Sağlık Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Çevre Bakanlığı bu geçen zaman diliminde ne yaptı? Tespit edilen sorunlardan hangisini çözdü ya da çözüm için bir girişimde bulundu sorusu hala yanıt bekliyor. Araştırmada tespit edilen toksik kimyasal maddeler kanserojen, üreme sağlığını bozucu ya da hormonal sistem bozucu niteliktedir.
'Çocukların sağlığını korumak herkesin görevi'
"Toksik kimyasal madde kalıntılarının yoğun olduğu bölgelerde yaşayan insanların bazı hastalıklara yakalanma olasılıkları temiz bir çevrede yaşayan insanlara kıyasla daha yüksektir. Ancak burada çok kritik bir nokta var: Toksik kimyasal maddeler herkesi etkiler ama en çok da çocuklara zarar verir. Yaş ne kadar küçükse görülen zarar da o ölçüde artar.
"Toksik kimyasalların olumsuz etkileri anne karnında başlar ve anne karnında maruz kaldığımız kimyasallar ileride hangi hastalıklara yakalanıp yakalanmayacağımız üzerinde son derece etkilidir. Duruşmalarda araştırmadan elde edilen bilgilerin çocuk sağlığını korumak için ilgili kurumlara, kişilere bir sorumluluk yüklediğini dile getirmiştim. Evet, çocuklar kıymetlidir. Onların sağlığını korumak herkesin görevidir.
"Çevre sağlığını korumak, insanların sağlıklı bir çevrede yaşamasını sağlamak devletin, kamu kurumlarının görevidir. Bunu yapmak sadece bizden sonraki nesiller için değil şimdi hayatta olan çocuklar için de bir gerekliliktir ve bu araştırma bize bunu söylüyordu. Bir an önce harekete geçilmesi gerektiğini söylüyordu. Bir toplumun esenliği başkalarının haklarını, hayatlarını koruyabiliyor olmamıza bağlı. Dolayısıyla, böyle apaçık bir hakikat varken ortada bu davanın Yargıtay’a taşınacak olması bile bana tuhaf geliyor.
"Bakanlık beraat kararını temyiz ederek bu davayı sonuna kadar götürme yani beni cezalandırma iradesinde olduğunu gösterdi. Ama aynı zamanda araştırma sonuçlarını gizleme iradesinde olduğunu da gösterdi. Temyiz başvurusunda araştırma sonuçlarının gizli tutulması gerektiğini benim araştırmayı kamuoyuna duyurmamın bir suç olduğunu belirtiyor bir kez daha.
"Ben bir bilim insanı olarak insan haklarını korumaya yönelik çalışmalarıma devam edeceğim, çevrenin, doğal hayatın kirletilmesine yol açanlara ve göz yumanlara karşı sonuna kadar mücadele edeceğim.
"Aldığım cezanın Yargıtay’da onaylanıp onaylanmayacağını bilmiyorum ama bu konu benim için zerre kadar önem taşımıyor. Verilen ceza kesinleşse bile bir önemi yok gözümde. Memleket çocuklarının canı sağ olsun. "
Ne olmuştu?
Bülent Şık, Akdeniz Üniversitesi’ne bağlı Gıda Güvenliği ve Tarımsal Araştırmalar Merkezi’nde akademisyen olarak çalışırken Sağlık Bakanlığı’nca yürütülen bir halk sağlığı araştırmasında görev aldı.
Araştırma Türkiye’de kanser vakalarının sık görüldüğü illerde kanser ile çevresel kirlilik arasında bir ilişki olup olmadığını belirlemek amacıyla yapılmıştı.
Araştırma sonucunda Kocaeli, Kırklareli, Tekirdağ, Edirne ve Antalya’dan alınan bazı gıdalar ve su örneklerinde sağlığı tehdit eder seviyede pestisit, ağır metal ve polisiklik aromatik hidrokarbonların varlığı ile bazı yerleşim yerlerinden alınan suların içilmemesini gerektirecek düzeyde kurşun, alüminyum, krom ve arsenik içerdiği tespit edilmişti.
Sağlık Bakanlığı’nca gizlenen araştırmanın sonuçlarını bianet ve Cumhuriyet’te yazan Şık hakkında 12 yıl hapsi istemiyle dava açılmış, yapılan yargılama sonucunda Şık’a TCK 258. madde yer alan “göreve ilişkin sırrı açıklama” suçlamasıyla 15 ay hapis cezası verilmişti.
Verilen ceza Şık’ın avukatları tarafından cezanın bozulması talebiyle İstinaf mahkemesine götürülmüştü.
Bülent Şık Barış Akademisyenleri’nin “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini imzaladığı için Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında 677 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile akademiden ihraç edilmişti.
TIKLAYIN - KHK'yle İhraç Edilen Bir Akademisyenin Hayatından Kesitler
(EMK)