Vicdani ret hakkı, vicdani retçilerin daha örgütlü olduğu dönemlerde Türkiye siyasetinde daha görünür olduysa da, son yıllarda yalnızca vicdani retçilere açılan davalara basının yer verdiği ölçüde kendine sınırlı bir yer bulabiliyor.
Vicdani ret hakkının git gide daha görünmez olması ve yakın çevremdeki insanlar da dahil olmak üzere pek çok insanın vicdani retçi olunduğunda nelerle karşı karşıya olduğunu bilmiyor olması sebebiyle vicdani ret hakkında bir yazı dizisi hazırlayarak (1), daha bilinir hale gelebilmesi için verilen mücadeleye katkı sunmaya çalışacağım. Dolayısıyla bu yazı dizisi, vicdani ret hakkıyla ve bu konudaki literatürle henüz tanışmamış olanlara ulaşmayı hedefliyor diyebilirim. Eksikleri olacağı şüphesizdir, dolayısıyla başka kaynakları da edinmenizi öneririm.
Bu yazıda vicdani ret nedir, vicdani retçi olduğunuzda başınıza neler gelir, bunları basitçe anlatmaya çalışacağım. Diğer yazılarda ise insanlar neden vicdani reddini açıklar, vicdani retçi olmak anti-militarist olmak anlamına mı gelir gibi soruları açmaya çalışacağım. Kendi kişisel deneyimim doğrultusunda, sivil toplumda bir vicdani retçi olarak karşı karşıya kaldığım ayrımcılıkları anlatmaya çalışacağım.
Son olarak ise vicdani ret hareketinin geçmişten bugüne verdiği mücadeleleri, elde edilen kazanımları ele almaya çalışacağım.
Umuyorum ki herkes açısından verimli bir yazı dizisi olur. Çünkü bugün vicdani ret hakkını duymuş olmamızın ve vicdani retçi olmamızın arkasında kocaman ve saygıdeğer bir mücadele geçmişi var ve mücadele verenlere hakkını teslim etmenin kıymetli olduğuna inanıyorum.
Vicdani ret bir hak mıdır?
Türkiye hukukunda vicdani ret kavramı herhangi bir yerde geçmiyor. Yani "vicdani ret" kavramı, bir suç veya bir hak olarak Türkiye hukukunda tanımlanmıyor. Dolayısıyla, Türkiye hukuku açısından bir hak değil. Öte yandan Türkiye Anayasasının 90. Maddesi, "eğer uluslararası hukuk ile Türkiye'nin resmi hukuku arasında bir uyuşmazlık olursa uluslararası sözleşmelerdeki hükümler esas alınır" diyor.
Dolayısıyla Anayasa'nın 90. maddesi temelinde vicdani ret hakkının Türkiye'de tanınıyor olması lazım. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türkiye'nin vicdani ret hakkı bağlamında ihlaller yaptığına dair kararları da var. Avrupa Konseyi, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komitesi, BM Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu, BM Evrensel Periyodik İnceleme gibi çeşitli mekanizmalar Türkiye'nin bu konuyla ilgili ihlalleri olduğunu ifade etti ve Türkiye'yi bir dizi yasal düzenleme yapmaya davet etti. (2)
Türkiye'nin, Avrupa Konseyi üyesi ülkeler arasında vicdani ret hakkını tanımayan tek ülke olduğunu biliyor muydunuz?
Vicdani ret, insan hakları hukukunda din ve vicdan özgürlüğü hakkı çerçevesinde ele alınıyor ve bir hak olarak tanımlanıyor. Fakat vicdani retçi olmak, kişinin anti-militarist olduğu anlamına gelmeyebilir. Çünkü anti-militarizm daha bütüncül, sistematik bir karşı çıkışı ifade ediyor. (3)
Kimler vicdani retçi olabilir?
Herkes. Devletin ifadesiyle her "erkek" askerlik yapmak zorundadır. Fakat kadınlar, devletin atadığı ikili cinsiyetlerden azade LGBTİ+'lar, hatta askerliğini yapmış olanlar bile vicdani reddini açıklıyor. Askerlik yaptığı için pişman olduğunu açıklayanlar, ilk duyulduğunda insanı gülümseten, "pişmani ret" ifadesini kullanabiliyor.
Vicdani retçi olursanız başınıza neler gelir?
Vicdani retçi olmaya karar verdiğinizde, bu hakkın kullanımı için öncelikle Milli Savunma Bakanlığı'na bir dilekçe yazarak gönderirsiniz. (4) Bunu yapmayanlar da var, çünkü aslında Milli Savunma Bakanlığı'nın yanıtı oldukça nettir, bunu reddeder. Dolayısıyla "vicdani ret hakkımı kullanmak istiyorum" diye düşünerek başvuru yapabileceğiniz özel hukuki mekanizma yok.
Vicdani reddinizi kamuoyuna deklare etme konusuna gelince... "Bunu neden yapayım?" diyebilirsiniz, ancak bunu paylaşmanız bu hakkın daha görünür olmasını sağlar ve bu oldukça kıymetli bir şey. Şu anda vicdani retçi olan fakat yoklama kaçağı veya bakaya statüsünde pek çok insan var. Belki de sessizliğinizi bozmanız hepimizi daha fazla güçlendirir. Çünkü tek başınıza mücadele etmeye çalışırsanız önünde sonunda bu koca sistem sizi yutabilir.
Yasal statünüz yoklama kaçağı ve bakaya olduğunda, kimse sizi zorla askere götüremez. Bu uygulama ortadan kalkalı epey oluyor fakat bu bir çeşit toplumsal travma olmalı ki hâlâ buna dair soruları çok sık duyuyorum. Polis veya jandarma, sizi yalnızca mesai saatleri içerisinde askerlik şubesine götürür -ki bu benim 4 yıllık deneyimimde yalnızca bir kez oldu- bir tutanak imzalamanızı ister, ardından da sizi serbest bırakır.
Genellikle GBT (Genel Bilgi Toplama) yapıldığında bir nüshasını aldığınız tutanağı imzalattırırlar ve gidersiniz. Fakat polis veya jandarma sizi yalnızca mesai saatleri içinde bir askerlik şubesine götürme hakkına sahiptir. Bu aslında 15 dakikalık bir işlemdir fakat sizi alıp askerlik şubesine götürmeye karar verirlerse veya 15 dakikalık zaman sizin bir yere gecikmenize neden olacaksa, bu konuda yapabilecek bir şeyiniz olmuyor. Adını koyacak olursak, bu sizin seyahat özgürlüğünüzün ihlali anlamına geliyor. İmzadan imtina hakkınız oluyor ya da tutanağa "vicdani retçiyim, birliğe teslim olmayacağım" şeklinde şerh düşme hakkınızı kullanabiliyorsunuz.
Bu tutanaklar, 15 gün içinde askerlik işlemlerinizi halledip birliğe teslim olmanız gerektiğini size tebliğ ediyor, aynı zamanda para cezasına dönüştürülüyor. İlk zamanlarda gergin hissedersiniz ama sonra alışırsınız. Hatta ben tutanaklarımı muhafaza etmeye çalışıyorum, belki bir gün bunlardan bir sergi açarım diye...
Para cezalarına itiraz edebilirsiniz
Benim yaklaşık olarak 30 tane tutanağım var. Bu zamana dek yalnızca ikisi yakın zaman önce kesinleşti ve bunların tutarı da 12 bin lira civarında. Bu para cezalarına itiraz edebilirsiniz. Çünkü neticede hak arama yollarınıza başvurabilir, ardından AİHM'e (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) kadar gidebilirsiniz ve AİHM'deki süreçte büyük bir ihtimalle haklarınızın ihlal edildiğine hükmedilebilir. (5)
Kişisel banka kartlarınız bir gün para cezalarınız nedeniyle bloke edilebilir (ben buna "gasp" diyorum). Fakat askere gitmeyecekseniz bu para cezalarını ödemenizin hiçbir anlamı olmayabilir, çünkü her yeni GBT'de yeni bir ceza yiyor olacaksınız ve sonsuz bir döngüye gireceksiniz.
Sigortalı çalıştığınız bir yer varsa bir gün çalıştığınız yere, işvereninize "asker kaçağı" olmanız nedeniyle işten çıkarılmazsanız para cezası ile karşılaşacağını bildiren bir tebligat gelebilir. Çünkü sigortalı çalışmanız açık bir şekilde yasaklanmış durumda. Bu tebligatı takiben işveren sizi işten çıkarmaz ise işveren hakkında üç aydan bir yıla, tekerrüründe ise bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılabilir. (6)
Eğitiminizi (lisans>yükseklisans>doktora öğrenimi) olabildiğince kesintisiz bir şekilde sürdürdüğünüz ölçüde 32 yaşınıza dek tecil hakkınızı kullanabiliyorsunuz. Fakat lisansı bitirdiğinizde 32 yaşınıza dek istediğiniz zaman yüksek lisans yapabileceğiniz anlamına da gelmiyor, yani belirli erteleme süreleri var. (7) Bu erteleme süreleri dışında bir eğitim kurumuna kayıt yaptırmak istediğinizde ise üniversiteye kayıt sürecini tamamlayamıyorsunuz. Çünkü erteleme süresini aşmış bir yoklama kaçağı olduğunuz andan itibaren üniversiteye kayıt sürecinde istenen belgelerden birisi olan "askerlik durum belgesi"ni temin edemiyorsunuz.
Askeriye, yoklama kaçağı olmanız nedeniyle size bu belgeyi vermiyor ve siz de kayıt sürecini tamamlayamadığınız için üniversite okuyamıyorsunuz. Öte yandan dilediğiniz kadar da lisans, yüksek lisans veya doktora öğreniminizi sürdüremiyorsunuz. Yani örneğin 28 yaşınızın bitimine dek lisans eğitiminizi tamamlamazsanız kaydınız, askerliğinizi yapmanız talebiyle dondurulur. (8) Vicdani retçi olduğunuz zaman bu durum eğitim hakkınızın sona erdiği, başka bir şekilde ifade edecek olursam ihlal edileceği anlamına gelir.
Yoklama kaçağı, bakaya veya firari olduğunuz zaman, para cezalarını ödemediğiniz için veya firari iseniz, firar yasada ayrıca bir suç olarak tanımlandığı için hakkınızda ceza davaları açılır. Bu davalar, birden fazla kez açılabilir, hem de aynı "suç"tan. Bu bağlamda, 3 yıla kadar hapis cezanız talep edilebilir fakat uzun yıllardır vicdani retçi olduğu için kimse hapse girmedi. Bunun nedeni, yasada suç olarak tanımlanıyor olsa da aslında siyasi bir karar olmasıyla ilişkilidir.
Dava açıldığında nelerle yargılanıyorsunuz?
Askere gitmiyor olmanız zaten bir suç olarak adlandırılıyor, para cezalarınızı ödemediğiniz takdirde bu dava size açılacak. Bu davanın ne zaman açılacağına dair bir kesinlik yok, gerçekten çok değişkenlik gösteriyor.
Vicdani reddinizi deklare ettiğinizde karşılaşacağınızı düşündüğünüz ilk ceza yargılamasının konusunun "halkı askerlikten soğutma" kapsamında olacağını düşünüyorsunuz, ama öyle olmuyor. Bu madde, toplumsal hafızamızda ne kadar yer etmiş olsa da son yıllarda bu kapsamda yapılan yargılamaların sayısı geçmişe kıyasla yok denecek kadar az. Fakat yine de bu madde kapsamında yargılanan vicdani retçiler de hâlâ var.
Sıklıkla yaşanmıyor olsa da vicdani retçilerin davalarına konu olan şeylerden biri de "Belirli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma" olarak adlandırılan maddedir. Buna madde kapsamında kişi; seçme ve seçilme hakkından, velayet hakkı, vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan, bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten, velayet ve vesayet hakkından yoksun bırakılır.
Vicdani retçiler açısından adalete erişim, bir "araf" olarak adlandırılabilecek bir süreci ifade ediyor. 2015 yılından bu yana Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) karar vermesi beklenen onlarca bireysel başvuru dosyası var. AYM, yargılamaların uzun sürmesi nedeniyle ihlal kararları veriyorken, vicdani ret ile ilgili dosyalarda hak sahiplerini mağdur edebiliyor. Bir yurttaşın anayasal haklarının ihlal edilip edilmeyeceğini denetleme yetkisi olan AYM'nin hak sahibini arafta bırakması açıkça bir ihlal anlamına geliyor. Özetle, hakkınızın teslimi için başvurabileceğiniz ve sonuç alabileceğiniz bir hukuk yolunuzun olmadığı –şaka gibi!- bir hayattan bahsediyoruz.
Türkiye'de vicdani reddinizi açıkladığınızda karşı karşıya kalacağınız şeylerin bütününü çoğunlukla bunlar oluşturuyor. Devlet şiddetinin ekonomik bir şiddete büründüğü bu deneyimlerin ağırlığını kabul ediyorum ve bu hakkın gündelik hayatta, siyasal alanda daha fazla görünür olmasını diliyorum. Fakat itiraz etmek huzurlu ve kuvvetli bir duygudur. Hele örgütlü bir itirazın tadından yenmez! Umarım bu duyguyu diğer yazılarda daha fazla hissedersiniz.
***
1- Bu yazı dizisini oluşturmak için bana fikir veren ve cesaretlendiren değerli arkadaşım Melda Akbaş'a ve tüm yazıları gözden geçirerek önerilerini paylaşan İlke Cambazoğlu'na çok teşekkür ederim.
2 - AİHM kararlarının değerlendirildiği, BM, Avrupa Konseyi gibi mekanizmaların Türkiye'yi vicdani ret hakkında düzenleme yapmaya davet ettiği konulara ve Türkiye'de vicdani ret hakkına ilişkin güncel durumu ifade eden bir rapora ulaşmak için: "Türkiye'de Askerlik Hizmetine Karşı Vicdani Ret". Mine Yıldırım, Hülya Üçpınar. (Çev: Defne Orhun). Vicdani Ret Derneği, 2021.
3 - "İnsanlar neden vicdani reddini açıklar?" isimli ikinci yazımda bu konuda daha geniş bir tartışmaya yer vereceğim.
4 - Kendisi de bir vicdani retçi olan Avukat Davut Erkan'ın Vicdani Ret Derneği'nde paylaşılmak üzere hazırladığı dilekçe oldukça iyidir: https://vicdaniret.org/kullan-at-kilavuz-vicdani-ret-hakki-ve-hakkin-kullanilmasi-davut-erkan/
5 - AİHM kararlarına göz atmak için: "İHOP AİHM Kararlarının Uygulanması Raporları, 2013/5. Erçep/Türkiye Kararının Uygulanması-İzleme Raporu. (Hazırlayan: Hülya Üçpınar). Kapasite Geliştirme Derneği, Mart 2013. Dijital rapora ulaşmak için tıklayınız: https://insanhaklariizleme.org/vt/yayin_view.php?editid1=1266
6 - Askeri Ceza Kanunu, 75. Madde.
7 - Askeralma Kanunu'nun 20.maddesi bu konuda ayrıntılı bir düzenleme içermektedir.
8 - Askeralma Kanunu, Madde 41(1)'de düzenlenmiştir.
(AY/AÖ)