“Aradan geçen 20 yıla rağmen saldırıya katıldığı tespit edilen örgüt mensubu olmamıştır.”
Beraatla biten Lice davasının gerekçeli kararında, mahkeme olayı böyle anlatıyor.
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 22 Ekim 1993’te 14 sivilin, bir askerin ve dönemin Jandarma Bölge Komutanı Bahtiyar Aydın’ın öldürülmesiyle sonuçlanan katliamın yargılandığı Lice Davası 8 Aralık 2018’de tek sanık olan dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu’nun beraatıyla bitmişti.
Mahkeme beraat kararında da sorumlunun Hatipoğlu olmadığına karar verirken, 16 kişiyi kimin öldürdüğü sorusunu cevaplamadı.
Davanın müdahillerinden, katliama 13 yaşındayken tanık olmuş olan, Lice Adalet Arıyor Platformu Sözcüsü Şiyar Kaymaz, hem dava sürecini hem de o gün neler yaşadıklarını “O korkuyu hiç unutmadım” sözleriyle bianet’e anlatmıştı.
Davanın avukatlarından Ahmet Özmen de, bu davadaki cezasızlığın gelecekteki olası ihlalleri etkileyebileceğini ifade etmişti.
“Şüphelilerin gözaltına alınmasına dair hiç belge yok”
Gerekçeli kararını tamamlayıp açıklayan İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Lice Emniyet Amirliğinin olay tutanağıyla ilgili eksiklikleri, kararında, “Dikkat çeken ayrıntılar” başlığıyla sıraladı:
“Yaklaşık 11 saat süren çatışmada, sadece bir polis memurunun zırhlı araç içinde hafif yaralanması, bu memurun da ifadesinin alınmaması;
“Hiçbir teröristin ölü ya da yaralı olarak ele geçirilememesi, gözaltına alınıp ilk sorgudan sonra serbest bırakılan 54 kişinin ve Diyarbakır TEM Şube müdürlüğüne teslim edilen 20 kişinin ifade tutanakları, yakalama tutanakları, hangi delile dayanılarak gözaltına alındıklarına dair hiçbir belgenin evrak arasında bulunmaması, sadece 20 kişilik isim listesinin bulunması;
“Roket saldırısına maruz kaldığı ileri sürülen Dragon 9 isimli zırhlı araçta sadece zırh boyasının çizilmiş olması;
“Özel şahıslara ve DEP’li belediye başkanı bulunan belediyeye ait bina ve araçlarda ağır hasarın bulunmasına karşılık asıl hedef olması gereken emniyet ve askeri birliklere ait binalarda hafif hasarın bulunması;
“Liceli vatandaşların nerede, nasıl öldürüldükleri, yaralıların nasıl yaralandıklarına dair herhangi tespitin yapılmaması.”
“Hangi birliklerin kaç askerle katıldığı belirsiz”
Jandarma Komutanlığının olay tutanağındaki “Dikkat çeken ayrıntılar” ise kararda şöyle sıralandı:
“Çatışmanın çok yoğun biçimde ve şehir içinde meydana gelmesine ve gün boyunca devam etmesine, ikisi asker 16 kişinin şehit olmalarına, çok sayıda vatandaşın yaralanmasına, ilçedeki birçok bina ve aracın hasar görmesine karşılık, hiçbir teröristin ölü, yaralı ya da sağ ele geçirilememesi, şehir içinde zırhlı araç içinde şehit olan ve yaralananlar dışında şehir içinde yaralanan asker ve polisin bulunmaması;
“Olayda yaralanan askerlerin ifadelerinin ve adli muayene raporlarının alınmamış olması,
“Sokağa çıkma yasağı ve aramaların üç gün sürmesine rağmen hasar gören binaların nasıl hasar gördükleriyle ilgili ayrıntılı tespitin yapılmamış olması;
“Hangi birliklerin çatışmaya kaç askerle katıldığının belirtilmemesi.”
“Somut delile değil, söylentiye dayanıyor”
Mahkeme her ne kadar olayda sorumluluğu bulunan bir PKK’li tespit edilememiş olmasına rağmen, sorumlunun PKK olduğuna hükmettiği kararında şu ifadelere yer verdi:
“Bir kısım katılan, müşteki ve tanık tarafından olay sırasında şehit olan Bölge Jandarma Komutanı Bahtiyar Aydın'ın halkla diyalogdan yana, uzlaşmacı bir tutum içerisinde olduğu, bu sebeple ordu içinde bulunan bir grup tarafından ve dosyadaki sanıklar tarafından sevilmediği, istenmediği, aralarının iyi olmadığı anlamında beyanlarda bulunulmuş ise de; “
“Bu iddiaların somut bir delile dayanmadığı, başkalarından duyum, söylenti şeklinde aktarıldığı, özellikle sanık Tünay Yanardağ'ın Bahtiyar Aydın'a yönelik husumetinin bir dönem birlikte çalıştıkları okuldaki anlaşmazlıklardan kaynaklanan bir husumet olduğu yönündeki iddianın böyle bir olaya gerekçe olarak kabulünün mümkün olmadığı…”
Mahkeme, kararını asker ve polis ifadelerine göre vermesine rağmen, müdahillerin ve tanıkların ifadelerini "söylenti" olarak değerlendirdi.
“İnsan bulunamadı ama 39 ayrı silah izi bulundu”
Mahkeme, sorumlunun PKK olduğu iddiasını da şöyle açıkladı:
“Bu derece büyük bir olaya çok sayıda teröristin katılması gerektiği, çok sayıda teröristin katılacağı böyle bir eylem sırasında hiçbir teröristin öldürülmemiş olmasının mümkün olmayacağı, bu sebeple olayın senaryo olduğu, teröristlerin bu eyleme katılmadığı beyanlarında bulunulmuş ise de;
“Olaydan sonra ele geçirilen boş kovanlar, silahlar ve bunlardan birisinin yine olayın meydana geldiği bölgede başka bir eylemde kullanılan silahlardan olması, ekspertiz raporuna göre; olayda tespit edilebilen 39 ayrı silahın kullanılmış olması…”
“Ölü ve yaralıları beraberlerinde götürdüler”
Kararda, olayda hiçbir PKK’linin yakalanmamış ya da öldürülmemiş olması da “önceden zarar görmeyecek şekilde mevzilendikleri ve destekçilerinin yardımıyla ilçeyi terk ettikleri, ölü ve yaralılarını da beraberlerinde götürdükleri” şeklinde açıklandı.
Mahkeme, sanık Eşref Hatipoğlu'nun askerleri sevk ve idare ettiği bu sırada da “kanunsuz bir emir vermediği ve kanunsuz bir eylemde bulunmadığına” hükmetti.
Saldırıyı gerçekleştirenlerin PKK’liler olduğu kararı da asker ve polis ifadelerine dayanıyor.
Gerekçeli kararda, “İddianamedeki suçlamaların somut delillere değil varsayımlara dayandığı” ifade edilerek “sanık Hatipoğlu'nun üzerine atılı suçları işlediği hususunda mahkumiyetlerini gerektirir, yeterli ve her türlü şüpheden uzak kesin delil elde edilemediğinden” beraatına hükmedildiği ifade edildi.
Lice'de ve Lice davasında ne oldu? |
Diyarbakır'ın Lice ilçesinde 22 Ekim 1993'te 16 kişi öldürüldü, çok sayıda ev ve işyeri yakıldı. Yüzlerce kişi göçe zorlandı. Öldürülenler arasında Tuğgeneral Bahtiyar Aydın da vardı. Katliamla ilgili iddianame zamanaşımına bir gün kala kabul edildi, yargılama 21 yıl sonra, 16 Ocak 2015’te başladı. İddianameye göre saldırıyı, o dönem yetkililerin açıkladığının tersine, PKK yapmadı. Olayın failleri olarak belirlenen, dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu ile Üsteğmen Tünay Yanardağ hakkında "Taammüden öldürme", "Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik", "Cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 24 yıla kadar hapis cezası istendi. Sanıklar tutuklanmadı. Dava Diyarbakır'dan Eskişehir'e, oradan tekrar Diyarbakır'a gönderildi, burada Terörle Mücadele Kanunu 10. maddeyle yetkili ağır ceza mahkemesi olmadığından dava İzmir'e taşındı. 13 Haziran 2014'te dava durduruldu. İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasının ardından, sanıkların yargılanmasının izne tabi olduğunu öne sürerek yargılamayı durdurup izin gerektiğine hükmetti. HSYK 3. Dairesi ise 29 Ocak 2015'te verdiği kararla müdahil avukatları haklı buldu ve davanın durdurulma kararını bozdu, davanın İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmesine karar verdi. Sanıklardan Tünay Yanardağ Ağustos 2015'te hayatını kaybetti. Davanın tek sanığı Hatipoğlu kaldı. Mağdur avukatları Yanardağ'ın ölümüne inanmadıklarını söyleyerek mahkemeden araştırma talep etti ancak talepleri kabul edilmedi. |
(AS)