* Çizim: Murat Başol
Lice katliamına 13 yaşındayken tanık olan Şiyar Kaymaz, beraatla biten davanın ardından o gün yaşadıklarını bianet’e anlattı.
TIKLAYIN - Lice Davasının Tek Sanığı Beraat Etti
İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde 8 Aralık’ta görülen 14. duruşmada karar veren mahkeme, tek sanık olan dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu’nun beraatına hükmetti. Müdahil ailelerin avukatları, karar ulusal ve uluslararası mercilerde itirazlarını yapacaklarını açıkladı.
Lice Adalet Arıyor Platformu Sözcüsü Şiyar Kaymaz da “Bu karar adalet arayışını engellemeyecektir. Lice katliamında önünde sonunda hakikatlerle yüzleşilecek” açıklamasını yaptı.
“Her zamanki durumdan farklı olduğunu hissettik”
Kaymaz duruşmada bahsettiği hakikati, şöyle anlattı:
“22 Ekim [1993] normal bir gündü, hava açık, güneşliydi. Ben 13 yaşındaydım, öğrenciydim, sabah okula gittim. İlçede sürekli top ve silah sesleri duymayı kanıksamıştık, o gün de sesler geliyordu.
“Ancak o gün, her zamankinden farklı olarak silahlar yakınımızda patlamaya başladı. Bir anda okulumuzun duvarlarına mermiler geldi. Her zamanki durum olmadığını o zaman hissettik.
“Okulda yaklaşık 450 öğrenciydik. Öğretmenlerimiz o gün bizi korumak için vargüçleriyle uğraştılar.”
“Çocukları bırakmayın, güvenliği sağlayamam”
“O gün akşama kadar okulda sıkışıp kaldık, etraftaki evlerin yandığını, helikopterden okula ateş açıldığını gördük. Okula tabur tarafından ateş açılıyordu. Okulun kuzey cephesi, tabur tarafı delik deşikti.
“Patlama sesleri geliyordu,
“Okul müdürü sabah İlçe Emniyetini aradı, ona ‘Çocukları dışarı bırakmayın, sizin güvenliğinizi sağlayamam’ dediler, hiç unutmam…”
“Sabaha kadar yanan çarşıyı izledik”
“Akşam 18.30 civarıydı, sesler sakinleşti. Okul çarşıya yakındı, çarşıdan alevler çıktığını izliyorduk.
“Sabaha kadar yanan çarşıyı izledik. Bir yandan da ‘Şimdi okulu basacaklar’ diye korkuyla bekledik.
“Sabah oldu, öğretmenlerimiz bizi oturduğumuz mahallelere göre gruplara ayırdı, yanımıza öğretmenleri verdi. Evlerimize doğru hareket ettik.”
“Ateş edeceklerini düşündük”
“Bizim ev Yenişehir Mahallesindeydi. Yolun üzerinde kaymakamlık, postane, karakol vardı. Biz tam oradan geçerken askerler önümüzü taradılar. Yüzleri kapalıydı. Hakaretler, küfürler ettiler. Silahlarını bize doğrulttular. Ateş edeceklerini düşündük.
“O sırada Emniyet lojmanlarından bir polis havaya ateş açtı, ‘Onlara karışmayın onlar öğrenci, öğretmen’ dedi. Ona da kızdılar.
“Bunun üstüne bir asker geldi ‘nereye gideceksiniz’ dedi. Eve gideceğiz dedik. Tamam, tek sıra yürüyün gidin, dedi.”
“Meğer öldürülen eniştemmiş”
“Ben eve döndüm, şehirden nispeten uzak olan evimiz işyerimiz o sırada sağlamdı.
“Evde çocuklardan bir kahvecinin öldürüldüğünü duyduğumu söyledim, çığlık koptu. Meğer öldürülen eniştemmiş.”
“Televizyonu bostanlığa sakladık”
“İkinci gün yine silah sesleri gelmeye başladı. Askerler evlerde arama yapıp evleri yakıyorlardı. Bizimkiler de bari eşyaları dışarı çıkaralım, eşyaları kurtaralım dediler.
“Bostanlığımız vardı, bazı eşyaları televizyonu, fotoğrafları, kanepeleri bostanlığa çıkardık, sakladık.
“Asker: Bize her yeri yakın emri verdiler”
“Asker geldi, arama yaptı evde. Arama bitince de eline bir bez alıp yaktı. Biz müdahale ettik, o sırada bir rütbeli asker geldi, ‘Burayı yakma’ dedi. Bizim ev tarihi bir evdi.
“Asker ise ‘Bize her yeri yakın emri verdiler’ dedi, komutan izin vermeyince yakmadı.”
“Korku içinde biz de alkışlıyorduk”
“Sonra Licelileri halı sahaya toparladılar. Stada giderken işyerimizin önünden geçtik, yanıyordu. Askerler kola kutularını yakıp içeri atıyordu.
“Sahaya topladılar hepimizi. Ne yapacaklarını anlamadık, korkuyorduk. O korkuyu hiç unutmadım. Ne yaparız da bu kabustan uyanırız diyorduk.
“Eşref Hatipoğlu çıktı ‘Siz daha yaşıyor musunuz’ dedi. Hakaretler, küfürler… ‘Devlete dua edin daha kötüsünü yapmadık’ dedi.
“O korku içinde biz de onu alkışlıyorduk.
“Bizi bıraktıklarında şehir yanıyordu, şehrin üstünü kapkara bulut sarmıştı.
“Sonra gazeteciler geldi, insanlar şehri terk etmeye başladı.
“O gün 20 yıldır hala aklımda…”
Lice'de ve Lice davasında ne oldu? |
Diyarbakır'ın Lice ilçesinde 22 Ekim 1993'te 16 kişi öldürüldü, çok sayıda ev ve işyeri yakıldı. Yüzlerce kişi göçe zorlandı. Öldürülenler arasında Tuğgeneral Bahtiyar Aydın da vardı. Katliamla ilgili iddianame zamanaşımına bir gün kala kabul edildi, yargılama 21 yıl sonra, 16 Ocak 2015’te başladı. İddianameye göre saldırıyı, o dönem yetkililerin açıkladığının tersine, PKK yapmadı. Olayın failleri olarak belirlenen, dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu ile Üsteğmen Tünay Yanardağ hakkında "Taammüden öldürme", "Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik", "Cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 24 yıla kadar hapis cezası istendi. Sanıklar tutuklanmadı. Dava Diyarbakır'dan Eskişehir'e, oradan tekrar Diyarbakır'a gönderildi, burada Terörle Mücadele Kanunu 10. maddeyle yetkili ağır ceza mahkemesi olmadığından dava İzmir'e taşındı. 13 Haziran 2014'te dava durduruldu. İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasının ardından, sanıkların yargılanmasının izne tabi olduğunu öne sürerek yargılamayı durdurup izin gerektiğine hükmetti. HSYK 3. Dairesi ise 29 Ocak 2015'te verdiği kararla müdahil avukatları haklı buldu ve davanın durdurulma kararını bozdu, davanın İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmesine karar verdi. Sanıklardan Tünay Yanardağ Ağustos 2015'te hayatını kaybetti. Davanın tek sanığı Hatipoğlu kaldı. Mağdur avukatları Yanardağ'ın ölümüne inanmadıklarını söyleyerek mahkemeden araştırma talep etti ancak talepleri kabul edilmedi. |
(AS)