Artık ünlüsün. En azından iktidarın henüz susturmadığı muhalif yayın organlarını izleyenler seni artık tanıyor, adını da biliyor. Sana “öğretmen” demeye dilim varmıyor. Adını da söylemek istemiyorum. Ama sana sesleniyorum.
Önceki gün, o ellerine ipler tutuşturduğun çocuklarla çektirdiğin fotoğrafı gördüğümde içim yandı ama şaşırmadım. Haberi bana gönderen öğrencim ise çok şaşırmış, çok öfkelenmişti. “Bu nasıl olabilir?” diyordu; seni kime şikayet edeceğini soruyordu.
Çocuklara yaptığın o denli korkunç ki, artık yurtdışında da tanınıyorsun. Dün bana Türkiye dışından mesaj gönderenler oldu, oradan biliyorum. Türkiye’de türeyen diğer çocuk istismarcıları gibi dünya çapında ün elde ettin. Belki de bu seni mutlu edecek.
Bana Türkiye dışından yazanlar, çektirdiğin o fotoğrafları görünce hayret etmişler. Onların şaşkınlığını anlayabiliyorum. Ama ben şaşırmadım çünkü seni tanıyordum. O saçları, o sakalı. Hatta o duruşu. Senelerdir gördüğümüz, bildiğimiz o saldırgan erkeklerden birisin. O şiddet sever “hassas vatandaşlar” kitlesi içindensin.
Öte yandan seni Madımak’ın önünde toplananlardan, hatta Maraş’ta evden eve saldıranlardan biliyoruz. O zamanlar cep telefonları ile fotoğraf çekmek söz konusu değildi. Yoksa eminim senin gibi pozlar veren, hatta selfie çekenler olurdu. Senin yaptığın gibi çektikleri utanç verici fotoğrafları internete yükleyenler olurdu. Belki, “Madımak Hatırası” veya “Maraş Zaferi” başlıkları koyarlardı. Ya da senin gibi, “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe!” yazarlardı.
Sınıfta çektirdiğin fotoğraflarda görülen o “köşe” de olağan. Okullarda “şehitler köşesi” görmek artık hiç zor değil. 15 Temmuz ardından başlatılan kampanyanın kurgusunda, “iman zaferi” ve “iman şehitleri” öğeleri büyük önem taşıyor. Okullarda bu öğeleri içeren sergiler açılması, panolar donatılması sağlandı. Olacaklar okullar açılırken söylenenlerden ve yapılanlardan belliydi. Okulların adları bile bu kurgu uyarınca çabucak değiştirildi. Biri ilk, biri ortaokul iki okulu kapatıp, yerlerine "15 Temmuz Şehitleri Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi" üretilmesi gibi tarihe geçecek adımlar atıldı.
Pakitolar
Çektirdiğin o fotoğraflardan yeni bir şeyler yaptığını sandığını çıkarıyorum. Oysa yaptıkların yeni değil. Belli ki, Pakito yaratmaya çalışıyorsun...
Pakito (İspanyolca yazılışı Paquito), Franko döneminde yaratılmış bir kes-yapıştır karakter. Karakter, yıllar boyunca “Pakito İspanya’nın hizmetinde” sloganıyla çocuklara sevdirilmeye –yani yutturulmaya– çalışılmıştı.
Ülke çapında dağıtılan kes-yapıştır kartonlardan bir tanesini kullanarak İspanya’daki çocuklar (elbette ki, erkek çocuklar!) Pakito’ya çeşit çeşit üniforma giydirebiliyordu.
Bir başka kartonu kullanarak oğlan çocuklar Pakito’ya hareket eden bir kol (elbette ki, sağ kol) takabiliyorlardı. Taktıkları kolu hareket ettirdiklerinde Pakito faşist selamı verebiliyordu.[1]
Yani, İspanya’nın başına bela olan bir diktatörün, Franco’nun izinden gidiyorsun. “Pakito” adı sana uzak gelebilir, biliyorum. Bu ülkeden ülkeye değişen bir figür, bir ad. Yıllardır panolara, afişlere konulan “Asım’ın Nesli” adını da kullanabilirsin. Eminim daha tanıdık gelecektir.
Faşist rejimler veya hareketler, çocuklardan –olabildiğince erken yaştan başlayarak– hep birer Pakito yaratmak istemiştir. Tepedeki lider ne derse yapan, ona tapınan ve verilen emirleri sorgulamayı bir ihanet sayan Pakitolar, sivil bir ordu gibidir. Her yerde bulunan acımaz bir güç oluştururlar. Liderin olmadığı yerde, lideri onlar temsil edecektir. Bu bir çeşit tapınma olarak görülebilir çünkü lidere inanç tamdır.
Türkiye’de giderek çoğalan linç girişimleri tam bir Pakito işidir. Rejimin yarattığı, koruduğu ve istediği zaman devreye soktuğu “hassas vatandaşlar” -yani Pakito sürüleri- Türkiye’deki muhalifleri hizaya sokmak için her zaman hazır bekliyor, bekletiliyor.
Hrant Dink’i öldüren beyaz bereli ve arkadaşları birer Pakito’ydu. Madımak’ı yakanlar da bir Pakito sürüsüydü. Romanları Selendi’den süren “hassas vatandaşlar” da Pakitolardı.
Şubat 2013’te Sinop’ta öğretmenevini kuşatıp HDK heyetine bir Madımak provası yaşatanlar da bir Pakito sürüsüydü. Hrant Dink’i öldüren Pakitoları koruyan ve kollayan vali, artık İçişleri Bakanı olduğu için, Sinop’taki linç girişimi güvenlik güçleri tarafından oldukça sakin karşılandı. Polis öğretmenevini kuşatan kitleye gayet sıcak davrandı. Milletvekillerini getiren araçların saldırıya uğramasını, kullanılmaz duruma getirilmesini izlemekle yetindi. Bakan, bir sivil ordu görevi yapan Pakito sürüsünü korudu ve kolladı. Kendinden önceki nice bakan gibi İçişleri Bakanı Pakitoların devletin uzantısı olduğunu çok iyi biliyordu.
Özetle, belli ki öğrencilerinden Pakitolar yaratmaya çalışıyorsun. Nedenini sormayacağım çünkü biliyorum ki, sen de bir Pakitosun. Çocuklara asker selamı verdiren birisin. Yıllardır izcilerden Asım’ın Nesli’ni üretmek isteyenlerden birisin. İzci üniforması içinde tam anlamıyla bir Pakitosun.
Beyaz bereli Pakitocuk
Belki çok kızacaksın, sana “Pakito” dememe kinleneceksin. Ama yaptıkların bir Pakito olduğunu gösteriyor. Çocuklara cellat olmayı öğretmek, darağaçlarını sevdirmek isteyen birine ne denebilir ki? Çocuklara ölümü sevdirmeye çalışanlara, gençleri ölüme göndermek isteyenlere kim saygı duyabilir ki? Çocukları dünyanın en geniş ufukları ile buluşturmaya çalışan öğretmenler ve onların yaşattığı gelenek nezdinde sen bir öğretmen değilsin, olamazsın.
Eğer “Pakito” yabancı, Madımak ve Maraş çok uzak geliyorsa, daha yakından bir örnek vereyim. Senin gibileri beyaz bere giyerken düşünmek daha kolay. O berenin altı kin, nefret ve cehalet dolu. O berenin altı korkunç bir yer; çok karanlık bir yer.
Rakel Dink, o karanlığı 2007’de şu şekilde anlatmıştı: “Yaşı kaç olursa olsun, 17 veya 27, katil kim olursa olsun, bir zamanlar bebek olduklarını biliyorum. Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim.”
Biliyoruz, birileri uğraştı, didindi, seni kendine söyleneni yapan sadık bir milis yaptı. Tam bir Pakitocuk oldun. Sen de çocuklara aynısını yapmak istiyorsun. Belki de Türkiye’de doğan her bebeğe kafandaki karanlığı aşılamaktan başka bir derdin yok. Ama bilesin ki, Franco’nun karanlık Pakito rejimi çöktü gitti. Bilesin ki, her yer karanlık olduğunda sen de karanlık içinde olacaksın. Çocukların gözlerindeki pırıltıyı öldüren, onları karanlığın neferlerine dönüştürmek isteyen rejimler kendilerini karanlığa gömerler. Onların umudu yoktur; karanlık içinde acılar içinde yok olup giderler. Çocukların gözlerindeki pırıltı söndü mü dünyanın sonu gelir. (SMD/YY)
[1] Serdar M. Değirmencioğlu, Pakito’dan Pelitli’ye milis çocuklar. Eleştirel Pedagoji, Mayıs 2013.