Bu resim yedi yaşında yakışıklı bir delikanlıya ait. Arda'ya... Aslında bana ithaf edildiğini yazıp, birazcık hava atmak güzel olurdu ancak o zaman resmin barındırdığı anlam gizli kalacaktı, içim elvermedi. Bu hoşluğa siz de tanık olun istedim.
Arda bir gün bir resim yapar ve annesine hediye eder. Annesiyle aralarında geçen diyalogu aynen aktarıyorum;
''Annee farkettin mii??''
''Neyi?''
''Zeni seviyorum yazdım''
''Evet farkettim, neden öyle yazdın peki?''
''Seni herkesten çok sevdiğimi göstermek için ...:)''
....
Arda'nın annesi bu resmi, aralarında geçen diyalogla birlikte sosyal medyada paylaştığında yüzümde kocaman bir gülümseme oluşmuştu. Yedi yaşında bir çocuğun, çoğumuzun fark etmediği ya da fark etsek bile umursamadığı bir şeyi gösteriyordu.
Sözlerimizi nasıl boşa savurduğumuzu, anlamları tükettiğimizi.... O yüzden o küçücük yaşı ama kocaman aklıyla Arda "zeni seviyorum" diyordu annesine.Bu minik filozofun büyüyünce ne kadar şanslı bir sevgilisi olacak kim bilir?
Arda'nın gözüyle sevgiyi düşünüp, etrafa bakın bir. Sevgililer günü yaşanacak manzaraları düşünün.
Sevgiliniz, nişanlınız, sözlünüz, küçük bir ihtimalle eşiniz (evleneli beş yıldan fazla olduysa ihtimal özellikle düşük!) size bir hediye alacak, siz de ona.
Tabii cinsiyetlere göre seçilecek hediyeler.
Mesela erkekler kadınlara yüzük, küpe, kalp yastık (o da neyse!), oyuncak ayı ve elbette kırmızı gül alacak. Her özel günde olduğu gibi o gün de çiçek fiyatları fırlayacak.
Kadınlar ise saat, cüzdan, kravat gibi sıkıcı hediyeler alacaklar sevgililerine.
Çiçek almayacaklar ama. Çünkü çiçek almak erkeklerin görevi! Hiç aşamadığımız kadın- erkek rollerini sevgililer gününe de uyarlayacağız.
Şu çiçek mevzuu aslında çok ilginç!
Hemen her evde bir vazo bulunur; renk renk, boy boy, desen desen. Ama ne kısmetse sadece yılın belirli günlerinde içi dolar o vazoların. Oysa çiçek bir evde pozitif enerji veren en önemli şeydir. (Bazıları çiçek yerine çocuğu tercih ediyor pozitif enerji için- ama her çocuk "Arda" değil ki- acıkıyor, ağlıyor felan!). Ve bir eve ne kadar çok çiçek girerse, o kadar sevgi girer aslında. Hem ben vazoya vazo demem, içinde çiçek olmadıkça! "Aman sen de! Bir evin vazosunu her zaman dolu tutan dünyada kaç sevgili vardır ki?" diyebilirsiniz. Ben şu koskoca ömrümde bir tanecik gördüm.
Şimdi üşenmeyin arama motoruna sevgililer günü yazın; karşınıza milyon site çıkacak.
O kadar derin, o kadar önemli bir gün yani. Hatta aramanıza "hediye" kelimesini de ekleyin, daha eğlenceli sonuçlar da göreceksiniz. "Sevgili Kitabı" bile gördüm ben.
Peki neden bu kadar önemli sevgiler günü ve hediyesi?
Çünkü sevgiler gününde alınan çiçek ya da hediye ile sevgiler pekişir, sevişmeler renklenir (bak burada sansür girebilir), birkaç gün "sevgi pıtırcığı" şeklinde gezer çiftler. Sonra (hediye alış verişinin hemen ardından da olabilir, bir iki saat içinde de) hayat normal seyrine dönecektir, hep döner...
Şurada keyifli bir yazı yazayım dedim, söz döndü dolaştı yine keyifsiz yerlere gitti, hay allah! ellerimi eşek arısı soksun emi! Toparlıyorum.
Sevgililer günü ile ilgili bir iki not düşmek isterim izninizle;
1- Rivayet odur ki sevgililer gününün kökeni Roman Katolik Klisesine dayanır ve Valentine adındaki bir din adamına adanmıştır. Bu efsaneye göre; Roma İmparatorluğunda Valentine "aşk"a inanan bir din adamıdır. Dönemin İmparatoru Kötü Kalpli II. Claudius bekar erkeklerin evli ve çocuklu olanlara göre daha iyi asker olduklarını gözlemler. (Doğal! Mevcut şiddet eğilimi ve enerjilerini sadece düşmanlara yöneltiyorlarmış! -Beyler, sizi tenzih ediyorum) Ve dolayısıyla erkeklerin genç yaşta evlenmelerini yasaklar.
Otorite böyle bir şey işte! Neyi yasaklayacağını şaşırıyor gücü elinde tutanlar.
Neyse, Valentine de iyi bir amca. Bakıyor ki bu böyle olmayacak, gençler perişan Claudius'tan gizli gizli gençlerin evlilik akitlerini gerçekleştiriyor. Tabi bu durum ortaya çıkıyor ve iyi kalpli Valentine ölüme mahkum ediliyor. (Diyeceğim odur ki yeni yıl kutlamalarını "gavur işi" diyerek reddeden, kınayanlar asıl "sevgililer günü"nü yasak etmeli. Hem "gavur işi(!)" hem de otoriteye karşı gelmiş Valentine! Çok tehlikeli, çookkk!)
2- Eğer sevgiliniz yoksa da üzülmeyin. Siz de ertesi günü bekleyin ve İtalya'daki dört kişinin kuruculuğunu yaptığı ve bekarların haklarını korumayı amaç edinen "San Faustino single pride association"ın üyeleriyle birlikte 15 Şubat Bekarlar günü'nü kutlayın. Hatta dünyanın çeşitli bölgelerinde 14. Şubat'ı "Tek(li) Farkındalık Günü" olarak kutlayanlar da var. Onlara katılmak da bir yöntem. Hem daha karlısınız, kapitalizmin tuzaklarından birine düşmemiş olacaksınız. Paranız cebinizde, aman sevgilim hediyemi beğendi mi beğenmedi mi derdi yok, özel bir program yapma zorunluluğu yok!
Sonuç niyetine;
Sevgili ya da sevgilisiz hepimiz insanız ama "insan hakları günü" hiç de "sevgililer günü" kadar şaşaalı geçmiyor. Hatta ne gün biliyor musunuz desem? Bilemediniz mi?
Olsun ben gene de "zizi seviyorum." (SK/HK)